Yeniden yazmak, okumak: Don Kişot yazarı Pierre Menard

CAN ACER
Abone Ol

“Menard’a göre bu tür yeniden yazımlar, avam tabakasının anakronizma zevkini beslemeye ya da bizi bütün dönemlerin aynı ya da farklı olduğu yolundaki basit düşünceyle tavlamaya yarayan, olsa da olur olmasa da olur kitapları doğurmaktadır.”

Yazarların birbirinden çalması diye bir kavram yoktur; bütün kitapların zamandışı ve anonim bir yazarın yaratısı olduğu saptanmıştır.

( Tlön, Uqbar, “OrbisTertius” adlı öyküden, Borges)

Pıerre Menard’ın yapmak istediği, bir romanın ilk yaratıcısının yerine geçmek ve o metni tekrar üretmektir.

Yeniden yazma, hangi türden olursa olsun, önceki bir metnin, onu taklit eden, dönüştüren, açık ya da kapalı bir biçimde ona gönderme yapan bir başka metinde yinelenmesi olarak tanımlanabilir. Kubilay Aktulum’un Parçalılık/Metinlerarasılık kitabından aldığım yeniden yazmanın bu tanımı, Borges’in karakteri Pıerre Menard’ın Don Kişot’un dokuzuncu ve otuz sekizinci bölümleriyle, yirmi ikinci bölümünün bir parçasının yeniden yazımından oluşan eyleminin yanında gerçekleştirilmesi çok daha mümkün bir alana işaret eder. Menard’a göre bu tür yeniden yazımlar avam tabakasının anakronizma zevkini beslemeye ya da bizi bütün dönemlerin aynı ya da farklı olduğu yolundaki basit düşünceyle tavlamaya yarayan “olsa da olur olmasa da olur” kitapları doğurmaktadır. Menard’ın akıllara durgunluk veren amacı çağdaş bir Don Kişot yazmak değil, Don Kişot kitabının kendisini yazmak, Cervantes’inkilerle kelime kelime, satır satır örtüşecek birkaç sayfa yazabilmektir.

Pıerre Menard’ın yeniden yazma eylemine geçmeden önce Borges’in klasik eserler arasından neden Don Kişot’u seçtiği üzerine düşünmek istiyorum. Borges’in yazma serüveniyle roman tarihini, Don Kişot’taki anlatıcıları ve henüz Cervantes hayattayken romanın başından geçenleri düşündüğümüzde bu sorunun cevabını belki bulabiliriz.

Bilindiği gibi Don Kişot’un moderniteyi başlatan eser olduğu kabul edilir.

Pıerre Menard’ın yapmak istediği, bir romanın ilk yaratıcısının yerine geçmek ve o metni tekrar üretmektir. Üstelik bu yerine geçme, yirminci yüzyıldan on yedinci yüzyıla giderek ya da yirminci yüzyılda Arapların ve Türklerin hilaline karşı savaşan bir Cervantes’e dönüşerek de gerçekleşmemektedir. Pıerre Menard olarak, yirminci yüzyılda, yirminci yüzyıla taşınmış bir Don Kişot olmayacak bir Don Kişot yazmak. Bu girişim, kitabın tek anlatıcısı Cervantes’in Don Kişot üzerindeki yazarlık otoritesini kırmaya yönelik olacaktır. Don Kişot’ta karşımıza çıkan çok sayıda anlatıcı da, tek bir anlatıcının hikâye üzerindeki otoritesini kırmaya yöneliktir. “Yiğit Don Kişot’un O Korkunç ve Akılalmaz Yeldeğirmenleri Macerasındaki Büyük Başarısı ve Hatırda Tutmaya Değer Başka Olaylar” başlıklı sekizinci bölümün sonunda hikâye, metnin devamının kaybolması sebebiyle durur ve bu âna kadar bize hikâyeyi anlatan birinci yazarın yerini, metnin kaybolduğunu söyleyen gölge yazar alır.

Borges, Richard Burgin’e verdiği röportajda Pıerre Menard için, yazdığım ilk öykü, diyor.

Bu yazar metnin devamını arayan ikinci yazarı bildirir. Biz de elimizdeki metni tamamlayan asıl yazarın ikinci yazar olduğunu öğreniriz. İkinci yazar kaybolan metni bulur, fakat metin Arapça olduğu için okuyamaz. Metni Mağripli birine tercüme ettirir. Bu noktadan itibaren anlatıcılar arasına çevirmen ve çevrilen metnin yazarı Arap tarihçi Seyyid Hamid Badincani de girer. Borges bütün bu anlatıcı kalabalığını gözeterek Don Kişot’u seçmenin, öyküsüne derinlik katacağını düşünmüş olabilir. Bahsettiğimiz anlatıcı karakterler metnin içinden, Pıerre Menard ise metnin dışından Cervantes’in asıl anlatıcı kimliğine göz dikmiştir.

Cervantes eserinin birinci kısmı yayımlandıktan sonra yazmaya başlamasına rağmen, ikinci kısmı bitirmek için aceleci davranmaz. Birinci kitapla ikincisi arasında geçen on yıllık arada Alonso Fernandez Avellaneda adında biri, kendi yazdığı eseri Don Kişot’un birinci cildinin devamı olarak yayımlar.** Yine birisi, tıpkı Pıerre Menard gibi kendi adını kullanarak Don Kişot yazarı olduğunu iddia etmektedir. Avellaneda’nın bu eseri de İspanyol klasikleri arasında yerini alır. Cervantes’in bu talihsizliği de Borges’in yeniden yazılacak eser olarak Don Kişot’u seçmesine sebep olmuş olabilir.

Borges, Richard Burgin’e verdiği röportajda Pierre Menard için, yazdığım ilk öykü, diyor. Bilindiği gibi Don Kişot’un moderniteyi başlatan eser olduğu kabul edilir. Kimileri tarafından postmoderniteyi de işaret ettiği söylenir. Kurucu bir başyapıtın yeniden yazılması fikriyle Borges okuyucuya kendisinin de kurucu bir iş yaptığını ima ederek öykücülüğe iddialı bir giriş yapmak istemiş olabilir.

Öyküde bir yeniden yazma denemesinden bahsedilir ama öykü boyunca yazma ve okuma eylemlerinin birbirinin yerine geçtiği görülür. Pıerre Menard “On iki yaşlarındayken belki de kitabın tümünü okumuştum. Don Kişot’tan kabaca aklımda kalanlar, unutkanlıkla kayıtsızlığın da basite indirgemesi sonucu, henüz yazılmamış bir kitabın kesinlikten uzak, oluşum öncesi biçimine eş tutulabilir.” der. Bu oluşum öncesi biçimi kesinliğe taşımak için yapılacak şey sıkı bir okumadır. Menard ise bu cümlelerin ardından yazma sürecinde önündeki sorunların çetinliğinden bahseder. Yazmayı seçmiştir.

Borges Cervantes’in yazarla okur arasında kurduğu bu dengeyi tamamen okurun lehine bozar.

Menard’ın yazma eyleminin, öykünün bitimine iki sayfa kala, aslında bir okuma eylemi olduğunu anlarız. Cervantes birinci kitabın dokuzuncu bölümünde şöyle demektedir: ...gerçek ki anası tarihtir; zamanla yarışır, eylemlerimizin arşivi, geçmişe tanık, şimdiki zamana örnek olur, yol gösterir, geleceğin akıl hocasıdır.” Cervantes’in bu satırları yazar tarafından tarihe düşülmüş bir övgüden başka bir şey değil diye küçümsenir. Menard ise birinci kitabın dokuzuncu bölümünde şöyle demektedir: ...gerçek ki anası tarihtir; zamanla yarışır, eylemlerimizin arşivi, geçmişe tanık, şimdiki zamana örnek olur, yol gösterir, geleceğin akıl hocasıdır. Menard’ın bu satırları ise akıllara durgunluk verici olarak yorumlanır. William James’in çağdaşı Menard tarihin gerçekliğin bir süreci değil, gerçeğin kökeni olduğunu söylemektedir, son cümlelerse fütursuzca pragmatiktir, denilerek övülür.

Burada bir yeniden yazma eylemi değil, yeniden okuma söz konusu. Her okumanın metinde bir şeyleri değiştirdiği ve dönüştürdüğü fikri, Menard’ın yaptığı okuma faaliyetinin okuyucuya bir yeniden yazım gibi sunulmasıyla veriliyor. Pragmatizmin öncüsü William James’in çağdaşı Menard üzerinden yapılan okuma, Don Kişot’ta pragmatik ilkeler bulmamıza sebep oluyor. Bir metni okumakla kaçınılmaz bir anakronizmin içinde buluyoruz kendimizi. Edebi ürünleri birbirinden ayırmada okuma biçiminin metinden daha öncelikli olduğunu görüyoruz. Artık birebir kopya bile yeniden yazımı doğurmaktadır. Gelinen noktada, yeniden yazmamak mümkün değildir.

Cervantes Don Kişot’un önsözünde ilk kez okuru metinselleştiren, kurguda okura her türlü rolü veren bir kitap yazdığının haberini verir. Ben bu kitabın babası değilim, üvey babasıyım, derken yazarlık yetkesini, metnin babalığını paylaşmaya zorlar okuru. Artık metin yarı yarıya sahiplenilecektir.*** Borges Cervantes’in yazarla okur arasında kurduğu bu dengeyi tamamen okurun lehine bozar.

  • *Don Kişot Yazarı Pıerre Menard öyküsü Borges’in Ficciones kitabındadır.
  • **Cervantes hayattayken romanın başından geçenler için Ertuğrul Önalp’in Türklerin Esiri Cervantes kitabına bakılabilir.
  • ***Don Kişot’taki anlatıcılar için Jale Parla’nın Don Kişot’tan Bugüne Roman kitabına bakılabilir.