Ahmet Mekin: Selvi Boylum Al Yazmalım'ı ilk kez 35 yıl sonra izledim

GİZEM ERTÜRK
Abone Ol

Selvi Boylum Al Yazmalım filminde canlandırdığıCemşit karakteriyle sevginin emek olduğunukalplerimize kazıyan, Yeşilçam’ın ustaoyuncularından Ahmet Mekin ile Yaşam BoyuOnur Ödülü’ne layık görüldüğü 25. AdanaUluslararası Film Festivali’nde bir araya gelereksanat hayatını konuştuk.

Selvi Boylum Al Yazmalım’ın çekildiği yer olan Adana’dan onur ödülü almak sizin için nasıl bir duygu?

Bakırköy Halkevi'nde sahneye çıktı

Sinema yaşamımın en önemli ödüllerinden birini aldığı için çok mutluyum. Özellikle Muhterem Nur, Şerif Gören, Cüneyt Arkın, Süleyman Turan gibi sinemaya emek vermiş dostlarımla birlikte ödül aldığım için daha da mutluyum. Bu coğrafya kültür-sanat adına çok verimli bir yer. Özellikle de edebiyat ve sinema için… Adana benim için sıcacık duygular uyandıran bir yer, dostluk, arkadaşlık demek. Samimiyet demek, hesapsız yaşamak demek, Türkiye’nin genelinde olduğu gibi. Biz hesapsız ve samimi insanlarız, tabiatımızda bu var. Yine de o arkadaşlarımın çoğu şimdi yok.

Biraz geçmişe dönelim mi?

Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Hatırladığım en önemli şey bu. Şanslı bir çocuktum. Babamın zengin bir kütüphanesi vardı. Okumaya oradan başladım. 10’lu yaşlarda dünya klasiklerini yalayıp yutmuştum. Galiba bir çocuk için babasının ayak izlerini takip etmek, hayatın onun adına kolaylaşmasını sağlıyor. Yine de her izin doğru yere çıkmadığını söylemem lazım. Önemli olan bu dünyadan geçerken doğru ayak izlerini bırakmak. Umarım ben bunu yapmışımdır.

İlk gençlik yıllarınızda neler yaptınız?

Çok spor yaptım; futbol, voleybol, jimnastik. Aklınıza ne gelirse işte. Ama hiçbiri için bir hedefim olmadı. Yani hiçbirine tutkuyla bağlanmadım.

1957'de Mahşere Kadar filmiyle sinemaya geçti.

Peki sinema?

Sinemaya resmen zorla girdim. (gülüyor) İterek soktular beni… Ama girdikten sonra hiç pişman olmadım.

Neden öyle dediniz, zorla girdim diye?

Ben biraz dik bir adamım. Mükemmeliyetçiyim. Yaptığım işi kusursuz yapmaya gayret gösteririm. Sevsem de sevmesem de yaptığım işi iyi yapmak isterim. Mesela çivi çakmayı sevmem ama çakarken en iyisini çakmaya çalışırım. Sinemada da hep en iyisini yapmaya çalıştım.

Sinemaya tutkuyla bağlandınız mı?

Hayır, ben hiçbir şeye tutkuyla bağlanmadım. Bazı arkadaşlarım var deli gibi tutkunlar. Ben iş olarak disiplinliyimdir ama bu hiçbir zaman tutku olmadı.

Disiplinli bir insan olmamda Ömer Lüfti Akad’ın katkısı büyüktür.

Set sabah sekizde başlayacaksa, sen yedi buçukta geleceksin, derdi. Bütün sete örnek olmak için…

Sizce insanlar ne buluyor Selvi Boylum Al Yazmalım’da?

Bence her şeyi… Bir kere Atıf Yılmaz’ın yönetmenliği, Ali Özgentürk’ün senaryosu, Cahit Berkay’ın müzikleri… Her şey yerine oturmuştu. Bir de benim çok sıcak baktığımı söylerler. Herkes gözlerimi çok sever ama istemediğim zaman da çok kötü bakarım.

Kariyerinizdeki sizin için en özel proje hangisi?

Zaman zaman tiyatroya da dönerek 200'e yakın filmde oynadı.

200’den fazla filmde oynadım ama Kavanozdaki Adam’ın yeri başkadır. Faik Baysal'ın aynı adlı tiyatro eserinden esinlenerek hazırlanan, ünlü bir yazarın geçirdiği beyin nakli sonrası beyni ve vücudu arasında oluşmaya başlayan tuhaf olayları anlatan psikolojik gerilim… Başta oynamak istemedim.

Neden?

İnandırıcı gelmedi. Doktor arkadaşlarıma "böyle bir şey olabilir mi?" diye sordum. Onlar da bilim-kurgu sonuçta, neden olmasın, Amerikalılar insanları havalarda uçuruyor, dedi. Sonra ikna oldum. Proje gerçekten de çok ilgi çekti. Hâlâ gençler bana soruyor.

Yeşilçam filmlerine dönüp baktığınıza neler söylersiniz?

Yeşilçam’ın altın kuralı şuydu: atıyorum bir şirket yılda beş film yapacaksa üçü ticari iki tanesi de firmanın prestiji olarak kabul edilebilecek sanat filmleri oluyordu. Tabii yüzlerce film çekildiği için Yeşilçam’da nitelikli film sayısı azdır.

Selvi Boylum Al Yazmalım bugün yeniden çekilse sizi kimin oynamasını istersiniz?

Ben yoksam o da yok. O gün beni oynatırken ne olacağını biliyorlar mıydı? Ben buna inanmıyorum. Tekrarı olabilecek bir şey değil bu.

Aklınızda kalan bir anınız var mı set günlerinden?

Oyuncu Şükran Sabuncu ile evlidir.

Var tabii… Türkan (Şoray) ve Kadir (İnanır) benden bir hafta önce gidip sahnelere çalışmaya başlamıştı. Cemşit içine kapanık bir adam. Ailesini kaybettiği için hüzünlü, durgun, suskun bir adam… Ben bir hafta sonra gittiğimde Türkan ve Kadir’in coşkusunu görünce ben de aşka geldim. Daha tutkulu oynamaya başladım. Türkan Şoray bu halimi görünce Atıf Yılmaz’a; "hocam Ahmet havaya girdi", dedi. Ben de o andan itibaren tam tersini yaptım. Tabii Atıf Yılmaz, şok oldu, "ne yapıyorsun", dedi. O da her plandan sonra "Allah kabul etsin" dedi ve film boyunca çektiği her planda bunu söyledi. Başta aramızda bir kırgınlık olsa da sonra beni anladı.

Atatürk’ü oynayamamak içinizde bir uhde olarak kaldı mı?

Evet çok istiyordum. 60’lı yılların sonunda bakanlıktan teklif geldi ama teknik imkânlar yeterli değildi ve içime sinmediği için kabul etmedim.

Festivallere dair yorumunuz nedir?

Bence en önemlisi bir film yapmak… Film yaparak tüm dünyayı etkileyebiliyorsun. Sınırları kaldırabiliyorsun. Festivaller de bu filmleri seyirciyle buluşturmak için önemli.

Önemli filmleri arasında Osman F. Seden'in Aşktan da Üstün (1961), Tarık Dursun K.'nın Kelebekler Çift Uçar (1964), Halit Refiğ'in Gurbet Kuşları (1964) ve Bir Türk'e Gönül Verdim (1969), Lütfi Ö. Akad'ın Düğün (1973), Atıf Yılmaz'ın Selvi Boylum Al Yazmalım (1978) ve Feyzi Tuna'nın Seni Kalbime Gömdüm (1982) adlı yapıtları sayılabilir

Son olarak sizi sevenlere bizim aracılığımızla söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Ben nasihat vermeyi sevmem. Çocuklara dahi… Yaşayıp görmek en güzeli. Ama şunu söyleyebilirim; dimdik yaşa, kimseye eğilme. Ben hayatım boyunca böyle yaşadım.