Bazen kendin olmak isterken olamıyorsun

SKYROAD
Abone Ol

25 yıllık müzik kariyerini “Çeyrek Asır” adlı albümle kutlayan Harun Kolçak’la bir araya geldik. Kısa bir süre içinde albümün gördüğü ilgiyi ve 1990’lı yıllardan başlayarak günümüze kadar gelen yerli müzik ortamını konuştuk.

Harun Kolçak, 90’lı yıllarda “Gir Kanıma”, “Yanımda Kal”, “Elimde Değil”, “Müptelayım Sana” gibi şarkılarıyla ortak hafızamızda yer etmiş bir müzisyen... O unutulmaz şarkılarını geçtiğimiz ay “Çeyrek Asır” isimli albümde toplayan Kolçak, şarkılarını ünlü isimlerle yeniden yorumladı. Harun Kolçak’ın Gökhan Türkmen’le seslendirdiği “Yanımda Kal” şarkısına çekilen klip kısa sürede çok beğenildi ve albüm, satış listelerinde bir numaraya yükseldi...

90’lara olan ilgi azalmıyor, aksine git gide artıyor. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

İşinizi doğru yaparsanız yaptığınız iş eskimez. Çünkü sanat eskimez. Bu ilgi de sanat yaptığımızın ve sanatçı olduğumuzun ispatıdır.

90’lı yıllarda yayınlanan pek çok albümden geriye unutulmaz şarkılar kaldı. 2000’li yıllarda ise bu durum 90’lı yıllardaki gibi değil. Yine güzel şarkılar dinledik ama çoğu unutuldu bile... Bu durumu neye bağlıyorsunuz?

Eminim benim dinleyemediklerim arasında güzel şarkılar vardır. Fakat dinlediklerim arasında güzel diyebileceğim bir şarkı yok. Hepsinde duygu yoksunluğu var, bilgisayar ağırlıklı şarkılar… Taksiye bindiğimde kuru, bilgisayar ağırlıklı, armoni yoksunu şarkılar duyuyorum ve boğazım kuruyor, susuyorum. Çıkış yolunun ya da çözümün bilgisayar olduğunu düşününce, insanlığınızdan ödün vermiş oluyorsunuz. Bugün artık teknoloji o kadar ilerledi ki şarkı söyleyemeyen biri bile şarkı söyleyebiliyor ama sahnede “playback” yapıyor. Bu arada bilgisayarla yapılan müziklere karşı değilim. Mecburen bizler de kullanıyoruz çünkü stüdyolar da oraya yöneldi. Benim kızdığım “Nasıl olsa bilgisayar var” düşüncesiyle albüm yapmak… Sanat değil ki o, tamamen popülarite beklentisi olan çalışmalar.

Peki, sizin keşke bu şarkıyı ben söyleseydim ya da sözlerini ben yazsaydım dediğiniz bir şarkı var mı?

Son yıllarda çıkan şarkılar için bunu söyleyemem ama elime gitarı alıp şarkı söylemek istediğimde aklıma gelen, Mazhar-Fuat-Özkan’dan “Gözyaşlarımızı Bitti Mi Sandın?” parçasıdır, çok severim.

Kendimi Robert Plant zannederdim.

Sizinle ilgili olarak “Harun Kolçak pop müzik yapıyor ama heavy metalcidir” denir. Metal müziğe ve rock’n roll’la yakından ilgiliyken 90’larda bir pop müzik albümüyle ortaya çıkmanız nasıl oldu?

Ben rock müzikle büyüdüm. Hâlâ en favori grubum Led Zeppelin’dir. Sesimde tiz olduğu için lisedeki grubumla Led Zeppelin coverları yapardık, ben de kendimi Robert Plant zannederdim. Pop müzik düşünmüyordum. Popüler olayım, albüm yapayım diye bir düşüncem yoktu. Amacım bas gitarist olarak yurt dışına gitmekti. Ama Onno Tunç gibi önemli bir müzisyenin “Grubuma katıl ve bas çal” demesi ve benim de bu teklifi kabul etmem hayatımı değiştirdi. İnanın bunun çok farkında değildim. Albüm yapılırken heyecanlı da değildim. Albüm çıktıktan sonra insanların sokakta üstüme uçmaya başlayınca “Ben meşhur oldum galiba” dedim (gülüyor). Böyle beklentilerim yoktu çünkü ben müzisyenim.

Albüm çıkarmayı düşünmüyordunuz ama “Beni Affet” albümüyle çok başarılı oldunuz. Bunun şaşkınlığı, şımarıklığı oldu mu sizde?

Albüm 1991’de çıktığında ben hâlâ Kadıköy Akmar Pasajı’nda takılan bir müzisyendim. Bana “Şurada konserin var” diyorlardı, gidip konserimi veriyordum. Hiçbir zaman popüler olma hayali kurmadım çünkü popüler birinin oğlu olarak büyüdüm. Popüler olmanın ne kadar güzel ama aynı zamanda da ne kadar zor olduğunu biliyordum. Bazen kendin olmak isterken olamıyorsun ama çok olumlu tarafları da var, sevilmek çok güzel.

Müzikle geçen 25 yılı “Çeyrek Asır” adlı albümünüzle taçlandırdınız. Geri dönüşlerden memnun musunuz?

“Çeyrek Asır” albümünün üzerinde toplam iki sene çalışıldı, çok emek verdik. Ortaya çıkan sonuçtan da oldukça memnunuz. Sosyal medya üzerinden de çok olumlu geri dönüşler alıyorum. Çok güzel yorumlar yapıyorlar. Bunları duymak çok güzel...

Bu duygular şımartır mı sizi?

Arkadaşlarımın yanında şımarırım ama gırgırına. Şımarmanın bir anlamı yok, dünya geçici bir yer çünkü. Hastaneden geçirdiğim süreçte bunu daha iyi idrak ettim.

Hastane demişken… Şu an sağlığınız nasıl?

Ufak tefek sorunlar hâlâ var. Hastaneye gidip geliyorum ama iyiyim, ayaklandım. Kendimi daha iyi hissediyorum.

Albümde sizin için en özel şarkı hangisi?

Laf olsun diye demiyorum ama hepsi özel. Genç ve yeni arkadaşlar tanıdım hepsi de çok iyi insanlar. Biz şarkı söylemeye Aşkın Nur Yengi’yle beraber başladık. O da Onno Tunç orkestrasındaydı. Aşkın’la beraber tekrar el ele tutuşup yıllar sonra şarkı söylemek çok güzeldi. Baktık ki aradan geçen yıllara rağmen aramızda değişen hiçbir şey yok. Biz onla beraber başladık, yoldaşız. O an göz göze geldik “Vay be!” dedik

  • GÜNÜMÜZDE YAPILAN MÜZİK, HAMBURGER KÜLTÜRÜ GİBİ
  • Türkiye’nin genel yapısıyla beraber tabii ki müzik de değişti. Üretmeden hızlı tüketen bir topluma dönüştük. Çok eğleniliyor, çabuk tüketiyoruz. Günümüzde yapılan müzik, hamburger kültürü gibi. Müzikte fast food gibi oldu. Fast food’la karnınız doyuyor ama beslenmiyorsunuz. Ama evdeki anne yemeğini yediğiniz zaman karnınız doyuyor, besleniyorsunuz. Eleştirmek için söylemiyorum insanlar tabii ki eğlenmeli ama sanattan da uzak kalmamak lazım. Devlet tarafından sanat daha fazla desteklenmeli.