Binding of İsaac: Gözlerim nemli değil, gözlerim namlu

ARDA AREL
Abone Ol

2011 yılında Edmund McMillen, alışılmışın dışında bir zindanoyunu geliştirdi: Binding of Isaac. Oyun, her şeyden öncebasit ama oldukça sempatik hikayesiyle ve çizgileriyle büyükbeğeni topladı. Basit derken, evet, Binding of Isaac’in hikayesigerçekten basitti ama kesinlikle zekiceydi.

Oyun daha sonra OS X ve Linux işletim sistemleri için taşındı.

Oyun, Katolik yobaz bir annenin, kendisine geldiğini düşündüğü bir vahiy sonrası yozlaşmış olduğuna inandığı sevimli çocuğu Isaac’i kurban etmeye kalkışmasıyla başlıyordu. Annesinin mutfaktan bir kasap bıçağını kapıp odasına doğru geldiğini kapısındaki çatlaktan gören Isaac, çözümü odasından bodruma doğru açılan bir kapıdan aşağıya atlamakta bulur. Böylece maceramız başlar. Artık Isaac, evinin tehlikelerle dolu bodrumunda sinek kusan canavarlar, zombiler ve daha türlü türlü yaratıkla baş başa kalır. Yapabildiği tek şeyse ağlamaktır. Yine de Isaac’in ağlaması sıradan bir çocuk ağlaması sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Isaac’in gözyaşları aynı zamanda bu canavarlara karşı silahı. Yani şairin tabirini uyarlayacak olursak; Isaac’in gözleri nemli değil, gözleri namlu.

Oyunun, oynanışı da bir o kadar basit. Bir klasik olarak hareket etmeye yarayan yön tuşları ve ağlamanızı sağlayan sol tık dışında bomba bırakma işlevinde bir tuş daha var. Ancak bu basitlik bir tekdüzeliğe dönüşmüyor. Çünkü Isaac, bodrumun katlarında tuhaf eşyalar bulabiliyor ve hem saldırıları hem savunması bulduğu eşyalara göre şekilleniyor. Mesela lazer şeklinde ağlayan bir Isaac’iniz yahut iblis kanatlarıyla uçan bir Isaac’iniz olursa şaşırmayın.

Isaac’in bodrumunda her şey mümkün.

Oda yeni maceralar, yer yer gizli mahzenler bulabilirsiniz ve bir kattan ikincisine geçmek için bölüm sonu canavarını yani o katın "Boss"unu dövmek zorundasınız. Kütüphaneleri, kumarhaneleri ve tuzakları aşıp canlı bombaları, vampir larvaları ve kötü sinekleri de geçerseniz… Tabii her katın bölüm sonu canavarını da yenmek zorundasınız… Tüm bunları başaracak kadar iyiyseniz finalde sizi mahşerin dört atlısı bekliyor. Çünkü sağlam bir anlatı baştan sona bir bütünlük ister. Isaac, finaliyle de oynayana bunu vadediyor.

Oyun, Katolik yobaz bir annenin, kendisine geldiğini düşündüğü bir vahiy sonrası yozlaşmış olduğuna inandığı sevimli çocuğu Isaac’i kurban etmeye kalkışmasıyla başlıyor.

Son olarak, şunu da eklemekte fayda var. Oyunun tertemiz işleyen bir zindan jeneratörü var. Oyuna her başladığınızda farklı bir bodrum macerası ve farklı eşyalar sizi selamlıyor. Bu da her ölümden sonra oynayana yeni bir macera sunuyor ki ezbere oynamayı sevmeyenler için müthiş bir keyif.

Keyifli oyunlar.