Bulgar çarlarının şehri: Veliko Tırnova

SONER CAN
Abone Ol

Bulgaristan, başkent Sofya'dan Filibe'ye, Karadenizkıyılarındaki Varna ve Burgaz'dan, Tuna boyundaki Rusçuk'akadar birçok görülesi şehre sahip. Ancak ülkenin ortakısmında yer alan eski Bulgar çarlarının şehri Veliko Tırnovo,Osmanlı izleri taşıyan yapısıyla diğerlerinden farklı bir tınıya,görgüye, görünüşe ve atmosfere sahip.

Eğer kökleriniz Bulgaristan'a uzanmıyorsa, yolunuz hiç buraya düşmemişse, kendini öyle hemen suçlamayın. Herkes hata yapar.

1965 yılında şehre büyük, yüce manasına gelen veliko unvanı verildi.

Hata diyorum evet, çünkü Bulgaristan'dan gezip görecek o kadar çok şey var ki. Yemyeşil doğası, bizim gibi Karadeniz'in dalgalarını karşılayan, Karadeniz'in rüzgârlarıyla serinleyen kıyı şehirleri, Tuna'nın çamuru ve bereketiyle bir an önce ziyaret edilmeyi hak eden bir komşu Bulgaristan!

Sadece doğası da değil; yüzlerce yıllık ortak tarihin izlerini sürebileceğiniz birçok Osmanlı eserini barındıran şehirlerini de görmeniz mümkün. Belki de Osmanlı izlerinden ötürü Tırnova’yı tanımlarken "Tarih kitabının ortasından konuşmak gibi" diyorum.

Karadeniz kıyısındaki Burgaz, Nesebar ve Varna, Tuna kıyısındaki Rusçuk, başkent Sofya'nın yanı sıra Filibe, yani Plovdiv.

Bu şehirlerin her biri bağımsız bir yazı konusu olabilir. Ancak bu kez ben, eski Bulgar çarlarının başkenti Tırnova'dan söz etmek istiyorum.

Planlı rotanızı zorlayın

Yakın kökleri Bulgaristan'a uzanan soydaşlarımızın dilinde Tırnova burası. Ancak resmi adı: Veliko Tarnovo. Bu tarih kokan şehre, Varna'dan yaklaşık 2 buçuk saatlik bir kara yolculuğuyla ulaşabilirsiniz. Başkent Sofya'ya 222 kilometre, bir başka büyük Bulgaristan şehri Rusçuk'a 107 kilometre mesafede. Genel Bulgaristan gezinizin ana rotasında olmasa da birkaç saatlik bir program değişikliği yaparak, bu şirin tarih şehrini ziyaret etmekten imtina etmeyin derim.

Burası Bulgar tarihi açısından önemli bir yer ve 1187-1393 yılları arasında İkinci Bulgar Devletine başkentlik yapmıştır.

Derin Osmanlı izleri

Bulgaristan'ın orta kısmında olan bu eski zaman şehri, çarlık Bulgaristan'ı için bir sembol yerleşim olsa da Osmanlı'dan derin izler taşıyor gövdesinde. Bulgarlar bu sembolizme duydukları saygıdan oysa gerek, Tırnova'nın önüne Veliko, yani "Ulu" sıfatını uygun görmüşler. Bunun için de kendilerince nedenleri var. Tırnovo 13. ve 14. yüzyıllarda Bulgaristan'a başkentlik yapmış. Öte yandan Türkler, Bulgarlar ve farklı dinlerden halklar, bu şehirde asırlarca kardeşçe yaşasalar da 19. yüzyıldaki birçok Bulgar ayaklanmasının fitili de burada ateşlenmiş. Fakat bir şehrin geçmişine bakınca öncelikle siyaset değil, tarih konuşur. Tırnovo'da da bahse değer müthiş bir tarih var. Tırnova'nın köylerini de hesaba kattığımızda Osmanlı mirası diyebileceğimiz 43 çeşme, bir hükümet konağı, bir cami, bir askeriye kışlası, hastane ve bir telgrafhaneden söz edebiliriz.

İki vadiye bakan kale

Tarihi yerleşim, Tsarevets ve Trapezitsa tepeleri ile bu tepelerin arasından akan Yantra Nehrinin dar olan kıyı şeridinde yer almaktaydı.

Bazı şehirler vardır, kendi sihir ve sürprizleriyle ışıldarlar. Tırnova da gizemli ve ışıltılı, yaklaşık 70 bin nüfusa sahip bir kasaba irisi.

Ama o gizem ve ışıltıyı görüp hissetmek isterseniz, Yantra Nehri'nin kıvrımlı kıyılarına paralel yolları kat edip nehrin üzerindeki köprüyü geçmelisiniz. Ardından da kıvrımlı yolda tırmanıp, iki derin vadi arasında uzayan yükseltiyi aşıp, bir tarafında kale, diğer tarafında kasabanın yüksek kısmının başladığı koridorun başındaki meydanda soluklanmalısınız.

Aslında nehrin kıyısındaki Osmanlı usulü eski konaklar, lebiderya evler, size bu gizeme dair bir ipucu verir vermesine. Ancak bu ipucu, tepenin iki yanındaki farklı güzelliklere sahip, nefes kesen manzarayı görünce tamamen unutulup gider.

Önce kaleyi gezin!

Yantra Nehri tarafı yemyeşil, fazla yerleşim de yok; ama yüzünüzü kaleye verirseniz, sağınızda kalan vadinin yamaçlarında hâlâ şirinliğini koruyan, tepeye doğru sıra sıra yükselerek güzelliklerini sergileyen enfes bir şehir görürsünüz.

Trapezitsa tepesinde yapılan kazılarda MÖ 3. bin yılına ait kalıntılara rastlanılması yerleşimin tarihinin oldukça eskilere uzandığını göstermektedir.

Ama gezmeye gelince benim önerim, enerjiniz yüksekken önce kaleyi gezmeniz yönünde. Ardından kale dönüşü, hiçbir yere sapmadan önünüzdeki caddeyi de tamamlayabilirsiniz. Bir vakit sonra dinlenmiş ve gücünüz yerine gelmişse, artık sağ kısımdaki vadiye doğru, eski şehri keşfe çıkabilirsiniz.

Tırnova 5’lisi:

Tsarevets Kalesi: Bu Kale, şehrin en eski bölgesi. Her çarın, birçok Bulgar kralının hatıralarıyla yüklü, geniş surları, en tepedeki kulesi ve kilisesiyle tarihin tozlu sayfalarında gezmeyi tercih etmemelisiniz, buraya gelerek tarihin içinde yürümelisiniz.

Eski Çarşı: Osmanlı izlerini taşıyan eski çarşı, Türkiye'nin herhangi bir şehrindeki arastalar gibi. Bakırcısıyla, kalaycısıyla el emeği ürünler imal eden zanaatkarların çoğu Türk.

Gurko Sokağı: Osmanlı mimarisinin 18. ve 19. yüzyılını yansıtan tarihi yapıları, bizdeki Safranbolu evlerini andırıyor.

Asen Abidesi: Şehrin hemen her yerini görebieceğiniz seyir terasında bir dikilitaş var. Dikilitaşın çevresindeki heykeller ise Bulgar çarlarını temsil ediyor.

Arkeoloji Müzesi: Bu müzede antik çağlardan 14. yüzyıla kadar birçok tarihi eseri görmek mümkün.