Canizares: Müzikte teknik ve ifade birbirini tamamlamak zorundadır

HAKAN AKOĞLU
Abone Ol

Şimdiye kadar 100'ü aşkın albüm kaydında yer alan,flamenkonun efsane ismi Paco De Lucia ile 10 yılı aşkınsüredir birlikte çalışan, Enrique Morente, Alejandro Sanz,Peter Gabriel, John Paul Jones, Mauricio Sotelo gibiönemli isimlerle müzikal iş birliklerine imza atan Canizares,El Mito de la Caverna albümüyle 2019 yılında İspanyolMIN Ödülleri’nde "Yılın En İyi Flamenko Albümü" ödülünükazandı. Besteci ve icracı kimliğinin yanı sıra eğitmenlik deyapan Cañizares ile müzikal yolculuğunu konuştuk.

Müziğiniz için klasiğin ve flamenkonun sesi diyebilir miyiz?

Müziğimin özünün sağlam kalmasını ve diğer flamenko müzisyenlerinin de benim kadar tanınmasını sağlayarak, daha da zengin hâle getirmek için ilham ve bilgiyi buluşturmaya çalışıyorum. Flamenko müziği yazarken, her zaman bu iki dili, bu iki dünyayı dengelemek için bir tür içsel mücadele yaşarım. Klasik ve flamenko arasındaki bu sürekli denge arayışı aynı zamanda köklerime, geldiğim geleneğe bir övgüdür.

Müzikteki yorumunuz ve tekniğinizle flamenko gitarın dünyadaki en önemli temsilcilerinden birisiniz. Bir enstrümanist olarak teknik ve yorum geliştirmenin yolu nedir?

Herhangi bir enstrümanı çalışmanın ilk aşamasında, tekniği geliştirmek için çok fazla özveri gerektiğini düşünüyorum. Daha sonra da ifadeyi de geliştirmelisiniz. İfade etmek için çok iyi müzikal fikirleriniz olsa bile tekniğiniz yoksa aktaramazsınız ya da çok iyi bir tekniğiniz olsa bile ifade edecek bir şeyiniz yoksa müzik kulağa çok soğuk gelecektir.

6 yaşında kardeşi Rafael Cañizares ile gitar çalmaya başladı.

Dünyada flamenkoya olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kültürel olarak İspanya'dan çok farklı birçok ülkede ortak bir duygumuz olduğunu görüyorum. Örneğin Japonya'da, flamenkoya karşı büyük bir ilgi ve sevgi var, hatta ben buna "Doğu Endülüs" diyorum. Japonya'da kaldığımda kendimi evimde hissediyorum. Türkiye’de de aynı şekilde flamenkoya büyük bir ilgi, saygı ve sevgi var.

İnsanlar sizin flamenko ezgilerinizi dinlerken büyüleniyor. Sizi etkileyen ve keyif aldığınız tarzlar hangileri?

Çok farklı türde müzikler dinliyorum. Elbette flamenko bunların başında geliyor bunun dışında farklı enstrümanlar tarafından yapılan klasik müzik ve caz müziği sevdiklerim arasında.

Dünya turneleriniz boyunca sizi en çok etkileyen ülke hangisiydi?

Cañizares, 2011 yılında Berlin Filarmoni Orkestrası tarafından Madrid, İspanya'daki Teatro Real'deki Avrupa konserine davet edildi.

İstanbul benim için tarihi dokusu ve kültürü ile çok özel bir şehir. Japonya'da tarihi bir şehir olan Kyoto'ya gitmek de benim için çok ilginçti. Kyoto, binlerce yıllık bir geçmişe sahip bir şehir. Kyoto genelinde yüzlerce tapınak, bina ve ağaçların uyumu çok etkileyici. Örneğin tren istasyonuna vardığımda şehrin tarihine mükemmel şekilde uyum sağlayan çok modern bir bina vardı. Şehir, en eski ve en modern kültürlerle özgün bir şekilde bir arada.

Müzik hakkındaki ilk hatıralarınız neler? Müzisyen bir ailede mi büyüdünüz?

Ben büyürken flamenko hep hayatımdaydı, en eski hatıralarımda bile var, ailemde hep şarkı söylenirdi. Kardeşim gitar çalardı. Müzik bizim ailede doğal bir şeydi anlayacağınız, nefes alıp vermek gibi.

1989 yılında Paco de Lucía ile işbirliği yapmaya başladı ve önümüzdeki 10 yıl boyunca

İlk konserinizi hatırlıyor musunuz? Sahnede olmanın en iyi yanı nedir?

İlk konserimi tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım 10 yaşındayken eşlik ettiğim bir flamenko şarkıcısıydı. Sahnede olmak bir sorumluluk ama aynı zamanda bana büyük bir adrenalin veriyor.