‘Dağlardan dönüyorsun, o sağır yamaçlardan’: Albert Bierstadt

CELİNE SYMBİOSİS
Abone Ol

Albert Bierstadt 7 Ocak 1830'da Prusya'nın Solingen kentinde Alman bir aile olan Henry ve Christina Bierstadt çiftinin altı çocuğun en küçüğü olarak dünyaya geldi. Aile Albert’in doğumundan iki yıl sonra rahat bir yaşam bulacaklarını düşündükleri Amerika Birleşik Devletleri’ne göç ederek Massachusetts'te New Bedford’a yerleşti. Bierstadt’ın ilerleyen yıllarda anlattığına göre mutlu bir çocukluk geçirmişti. Sanata dair erken bir tutku geliştirdi ve saygın bir ressam olan akrabası Johann Peter Hasenclever (1810-1853) ile çalışmak ümidiyle Almanya'ya gidene kadar New Bedford'da çizim dersleri verdi.

Staubbach Falls, Near Lauterbrunnen, Switzerland (1856)

  • Staubbach Falls, Near Lauterbrunnen, Switzerland (1856)
  • Bierstadt'ın Avrupa turunda yaptığı bu çalışma onun doğanın ilahi güzelliğine ve gücüne karşı duyduğu derin hayranlığı gösteriyor. İyi dengelenmiş bir renk paleti kullanarak yarattığı romantik ve dramatik etkinin yanı sıra manzaradaki özenli ayrıntılar Amerika’ya döndüğünde hızla tanınmasında etkili oldu.

1853'te Massachusetts Güzel Sanatlar Akademisi'nde resimlerini sergiledikten sonra Avrupa’ya gitmek için hazırdı. Ancak Hasenclever'in Bierstadt'ın gelişinden kısa bir süre önce aniden ölümüyle en plein air (açık havada) resim tekniğinin öğretildiği Düsseldorf Resim Okulu'na katıldı.

Bir yıl sonra manzara resimlerinin ilklerini oluşturmak için kullanacağı eskizleri almak üzere Hudson Nehri Ekolü’nden (Hudson River School) ressam Worthington Whittredge (1820-1910) ile Avrupa'yı dolaştı. Bierstadt, kendisini sanatına adadığı dört yıl boyunca teknik becerilerini geliştirerek Almanya, İsviçre ve İtalya'yı gezdi. 1857'de New Bedford'a döndüğünde artık teknik açıdan olgun bir ressamdı.

The Portico of Octavia (1858)

  • The Portico of Octavia (1858)
  • Avrupa turu sırasında Roma’yı da ziyaret eden Bierstadt antik dönem yapısı olan Octavia Portikosu’ndan eskizler almıştı. Bierstadt kemerin altındaki gölgeyle kontrast oluşturan parlaklıktan faydalanarak, güneşli bir günün tadını çıkaran yerel halkın balık pazarında göründüğü hayat dolu bir sahne oluşturmuş.

Lake Lucerne (1856)

  • Lake Lucerne (1856)
  • Bierstadt 1858 baharında Ulusal Tasarım Akademisi'nin (NAD) yıllık sergisine İsviçre Alpleri'ndeki Luzern Gölü'nün büyük bir resmiyle katkıda bulunarak New York'taki ilk çıkışını yaptı. Eleştirmenler ressamın teknik uzmanlığından öyle etkilendi ki birkaç hafta içinde akademinin onursal üyesi seçildi.

Rocky Dağları’nın ressamı

Bierstadt’ın Avrupa'daki çıraklık döneminde öğrendikleri, 1859’da Albay Frederick Lander'in önderliğindeki demiryolu araştırma ekibine katılıp Büyük Ovalar'dan Wyoming'deki Rocky Dağları'na uzanan bir yolculuğa çıktığında çok işine yaradı. Rocky Dağları'nı gören ve hatta resmeden ilk ressam olmasa da, Avrupa'nın dağ zirvelerini resmederken edindiği üstün teknik becerileri beraberinde getiren ilk ressamdı. Bu geziden sonra New York'ta bir stüdyo kurarak kısa sürede ününe ün katacak olan batı resimlerini sergilemeye başladı. Bir nesil sonraki gezginlerin "Amerika'nın Alpleri" olarak tanımlayacağı yerleri o günlerde görmek için yeni yeni heves etmeye başlayan Amerikalılar Bierstadt'ın resimlerini oldukça ilgiyle karşıladılar.

1863'te Bierstadt, Amerikalı yazar Fitz Hugh Ludlow'un eşliğinde tekrar Batı'ya gitti. Rocky Dağları, Columbia Nehri ve Yosemite Vadisi'nde çizimler yaparak düzinelerce çarpıcı manzara resmi yapmak için yeterli görsel kaynağı topladı. Amerikan Batı'sına duyulan ilginin artması bu manzaraların önde gelen ressamı olarak sadece konumunu sağlamlaştırmakla kalmadı aynı zamanda da Bierstadt'ın tablolarının giderek daha yüksek meblağlara satılmasına neden oldu. Ancak 1870’lerde kıtalararası demiryolunun tamamlanmasıyla önceden ulaşılmaz güzelliği temsil eden Batı’ya olan göçün artmasıyla manzaralara olan ilgi de azaldı.

Bierstadt değişen pazara uyum sağlamaya çalışarak daha fazla ayrıntı içeren daha küçük tablolar üretti ancak bunlar önceki eserleri kadar iyi satmadı. Yıllarca resim satamayan Bierstadt'ın 1895'te iflasını ilan etmekten başka çaresi kalmadı. 18 Şubat 1902'de yetmiş iki yaşında New York'ta aniden vefat etti.

The Rocky Mountains, Lander's Peak (1863)

  • The Rocky Mountains, Lander's Peak (1863)
  • Bierstadt'ı Hudson Nehri Ekolü'nün diğer üyelerinden ayıran şey, ülkenin Batı bölgelerine odaklanması ve buralara yaptığı keşif gezileriydi. Bu dönemdeki pek çok eseri gibi, bu resim de Beyaz yerleşimciler tarafından fethedilecek "vaat edilmiş topraklar" için bir tür reklam işlevi görüyordu. Bierstadt buna uygun olarak manzarayı göründüğü gibi sunmamış, aksine izleyici üzerindeki etkisini artırmak için bazı yönlerini değiştirmişti.

The Domes of the Yosemite (1867)

  • The Domes of the Yosemite (1867)
  • Bierstadt manzaralarında duyarlılığı artırmak, izleyicide tefekkür ve sükûnet duygusu uyandırmak için kullandığı parlak ışık efektleri ileride Luminizm (Luminism) olarak bilinecek olan tarzın öncülerindendi. Luminizm, yalnızca kendini doğanın harikalarına kaptırarak elde edilebilecek aşkın bir deneyim olarak görülüyordu.

Donner Lake from the Summit (1873)

  • Donner Lake from the Summit (1873)
  • Albert Bierstadt, 1871'deki üçüncü Batı seyahati sırasında Sierra Nevada Dağları'nı inceledi ve sıradağların kuzey kesiminde yer alan Donner Geçiti'nde uzun zaman geçirdi. Bu resim, geçidin yapılmasını finanse eden demiryolu kralı Collis P. Huntington’un siparişi üzerine yapılmasına rağmen, Huntington resimde demiryolunun görünmemesi nedeniyle memnun kalmadı.

The Last of the Buffalo (1888)

  • The Last of the Buffalo (1888)
  • Bu resim Bierstadt'ın kariyerinde önemli bir dönüm noktasına işaret ediyordu çünkü ismiyle bütünleşen anıtsal romantik manzaralarının artık demode olarak nitelendirildiği bir dönemde yapılmıştı. Üstelik soyları tükenmekte olan bufalolar, yerlerinden edilen Kızılderili halklarının koşullarıyla ilişkilendirildiği için Bierstadt'a karşı yapılan

*Hudson Nehri Ekolü

Romantik hareketin bir uzantısı olan Hudson Nehri Ekolü, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ilk yerli resim okuluydu; hem Amerikan manzarasının doğal güzelliğini gururla resimlemeleri hem de sanatçılarının Avrupa resim okullarından bağımsız olarak üretimde bulunmaları nedeniyle milliyetçilerdi. Hudson Nehri Vadisi'nin ilk manzarasını çizen Thomas Cole bu hareketin kurucusuydu. Cole'un 1848'deki ölümü, Bierstadt'ı da içeren ikinci kuşak üyeleri (Asher B. Durand, John Frederick Kensett, Sanford Robinson Gifford, Thomas Moran ve Frederic Edwin Church) Hudson Nehri boyunca resimledikleri manzaralarında özellikle Luminizm'i kullanmalarıyla tanındı. Ancak Bierstadt'ı ekolün diğer üyelerinden ayıran şey, onun keşfedilmemiş Batı Amerika'ya odaklanmasıydı.