Fischer neden yıllar sonra satranç tahtasından çekilip kayıplara karıştı?
Bobby Fischer’i reddeden FIDE, unvan maçı yapılmadığı halde Karpov’u yeni Dünya Şampiyonu ilan etti. Bu olaydan sonra dünya satranç şampiyonu Fischer kayıplara karıştı ve yaklaşık 20 yıl ortalarda görünmedi.
Bobby Fischer, çarpıcı bir hayat hikâyesine sahip olmasına rağmen, popülerliği sınırlı kalmış olan bir sporcu ve satranç dâhisi. Satranç dünyasında efsanevi bir figür olarak anılan Fischer, 20. yüzyılın en büyük satranç oyuncularından biri olarak kabul ediliyor. Onun yaşam öyküsü, yalnızca satranç alanındaki başarılarıyla değil, aynı zamanda karmaşık kişiliği, tartışmalı görüşleri ve sıra dışı yaşam hikâyesiyle de dikkate değer.
15’inde dünya şampiyonu
Bobby Fischer, 1943 yılında Chicago’da dünyaya geldi. Küçük yaşlarda satrançla tanışan Fischer, bu oyunla olan ilişkisini hızla derinleştirdi ve genç yaşta, dikkat çekici bir yetenek haline geldi. Satranca olan tutkusu, onu henüz 15 yaşında dünya satranç şampiyonu unvanını kazanmak için en genç oyuncu olma rekorunu kırmaya yönlendirdi. Bu başarısı onu, hem satranç dünyasında hem de genel olarak spor tarihinde adını altın harflerle yazdır. 1964 yılında dünya şampiyonu olarak taçlandırılması, onun satranç alanındaki olağanüstü strateji becerilerini ve derin analitik düşünme yeteneğini kanıtladı. Fischer’ın satranç tahtasında ortaya koyduğu yaratıcılık, yenilikçi oyun tarzı ve rakiplerine karşı geliştirdiği stratejiler, onu dönemin en heyecan verici ve etkileyici oyuncularından biri haline getirdi.
Fischer’ın kariyerinin zirve noktası, 1972 yılında Sovyetler Birliği’nin efsanevi satranç şampiyonu Boris Spassky ile gerçekleştirdiği tarihi maçta yaşandı. Bu karşılaşma, yalnızca bir satranç maçı olmanın ötesine geçerek, Soğuk Savaş dönemi sırasında Batı ve Doğu arasındaki ideolojik çatışmanın sembolü haline gelmişti. Fischer, İzlanda’nın başkenti Reykjavik’te Dünya Satranç Şampiyonu Boris Spassky’i 2-0 gerideyken 12.5-8.5 yenerek Dünya Şampiyonu oldu ve Sovyetlerin bu alandaki hakimiyetine son verdi. Fischer’ın bu maçtaki zaferi, sadece kişisel bir başarı değil, aynı zamanda Batı’nın Soğuk Savaş’taki üstünlüğünün bir göstergesi olarak da büyük bir önem taşımaktaydı. Fischer’ın bu müsabakada sergilediği performans, dünya çapında büyük bir ilgi uyandırdı ve satrancı popüler bir spor haline getirdi. Bu zafer, Fischer’ın bir dâhi olarak kariyerini taçlandıran en önemli anlardan biri oldu.
20 yıl kayıp
1975 yılında Anatoly Karpov ile unvan maçı yapması beklenen Fischer, Uluslararası Satranç Federasyonu FIDE’ye maçın oynanabilmesi için bazı koşulların yerine getirilmesini istedi ve aksi halde maça çıkmayacağını söyledi. Fischer’i reddeden FIDE, unvan maçı yapılmadığı halde Karpov’u yeni Dünya Şampiyonu ilan etti. Bu olaydan sonra Fischer kayıplara karıştı ve yaklaşık 20 yıl ortalarda görünmedi.
O bir kanun kaçağı
Fisher; BM’nin, Yugoslavya’ya uyguladığı ambargoyu delerek 1992 yılında gizlice bu ülkeye girip bir satranç şampiyonasına katılandı ve o tarihten sonra “kanun kaçağı” olarak yaşadı. Fischer, o yıl ABD hükûmetinin karşılaşma yapmama taleplerine meydan okudu ve hükûmetin kendisine gönderdiği resmi yazıya tükürerek cevap verdi.
Bu olayın sonucunda da eski rakibi Spassky ile Karadağ’ın açığında bulunan bir adada satranç karşılaşması yaptı. Spassky’yi 20 yıl sonra, 10-5 yenen Fischer, 3,35 milyon dolar para ödülü kazandı.
İzlanda vatandaşlığına geçiş
Bobby Fischer’ın 12 yıllık kaçak hayatı Japonya’nın Narita Uluslararası Havalimanı’nda son buldu. Japonya’dan Filipinler’e geçmeye çalışırken yakalandı. 9 ay gözaltında tutuldu ve Mart 2005 tarihinde İzlanda vatandaşlığına geçti.
1992 yılından bu yana çok çileli bir hayat sürdüren, ülkeler arasında dolaşıp duran ve sığınacak ülke arayan Fischer, İzlanda’dan önce Japonya’da bir kaçak olarak gözaltında tutulup suçlu muamelesi gördü. Japonya’da işlediği suç, “geçerli bir pasaporta sahip olmadan ülkeyi terk etme teşebbüsü” olarak belirtildi. Fischer’ın yıllardır kullandığı pasaportu, kendisinin haberi olmadan Amerikan Büyükelçiliği tarafından iptal edilmiş, bu da Japon yetkililere bildirilmişti. Japon yetkililer bundan dolayı Fischer’i tutuklamıştı ancak devreye İzlanda girmiş ve Fischer’a vatandaşlık vererek kendisini bu durumdan kurtarmıştı.
Fischer, o tarihten bu yana kendisini yakalamak, tutuklayıp cezalandırmak isteyen Amerika’dan kaçmış; Japonya, Macaristan ve Filipinler gibi ülkelerde satrançsever dostlarının himayesi altında firari bir hayat yaşamış ve yakalanmamaya gayret etmiştir.
Dik duruşun klas hamlesi
Kanun kaçağı yılları içerisinde Fischer, sözde ikinci bir suç daha işlemişti. Bu sözde ikinci suç ise 11 Eylül saldırıları ve Yahudiler hakkında sarf ettiği birtakım sözler ve değerlendirmelerdi.
Kendisi de anne tarafından Yahudi olmasına rağmen Fischer’in 11 Eylül 2001 günü Filipinler’de yayın yapan bir radyoya şöyle dedi: “Amerika ve İsrail yıllardır Filistinlileri öldürüyorlar, soyuyorlar; ama bunlar kimsenin umurunda değil. Şimdi iş tersine tepiyor...”
Satrancın derinliklerinde kaybolmuş bir dâhi
Fischer’in, 17 Ocak 2008’de Reykjavík’de bir hastanede öldüğü, aile dostu Gardar Sverrisson tarafından bildirildi. Ölümünün nedeni ise bilinmemekte. Onun hikâyesi, yalnızca bir sporcu olarak değil, aynı zamanda karmaşık bir birey olarak da ilginçti. Fischer, satrancın derinliklerinde kaybolmuş bir dâhi olarak tarihe geçse de satranç tutkunları için ilham verici bir figür olmaya devam ediyor.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.