Hikmet Barutçugil: Doğu sanatları gönüle hitap eder

SKYROAD
Abone Ol

Sanat ve kültürün merkezi Üsküdar’da tarihi sokakları arşınlarken yeşil bir köşk olan EBRİSTAN evi karşılıyor sizi. Yılların Ebruzeni Hikmet Barutçugil’i öğrencileriyle Ebru sanatını çalışırken görmek bu kadar kolay. Atölyenin duvarları birbirinden güzel Ebru tablolarıyla süslü, birçok kedi rahatça dolaşıyor ortalıkta. Sıcak bir sohbete başlıyoruz sizler için. Ebrunu tarihten günümüze seyrini, Batı ülkelerine “Türk Kağıdı” olarak nasıl girdiğini ve Ebrunun 2014 UNESCO tarafından dünya kültür mirasına eklenişinden bahsediyoruz. Barutçugil kendinden emin vurguluyor: “Kanada’dan Avustralya’ya; Japonya’dan Brezilya’ya kadar dünyanın her yerinde bu sanatın adı Ebru olarak anılıyor."

Hikmet bey, Türkiye’de artık bu sanatı bilmeyen pek az kişi var fakat yabancı okurlarımız için sormak istiyorum, ebru sanatı nedir?

Çok kısa tanımıyla su yüzü resmidir. Yoğunlaştırılmış bir su üzerinde yüzdürülen boyaların, yine su yüzünde desenlendirildikten sonra kağıda aktarılmasıdır.

Hikmet Barutçugil

Nasıl oluşmuş bu sanat, tarihte nasıl ortaya çıkmış?

Ebrunun nerde ne zaman başladığı kesin olarak bilinmiyor 9. yüzyıldan beri geldiği tahmin ediliyor ama tüm ebru tarihçilerinin birleştiği nokta ebrunun Orta Asya’da başladığı şeklinde. Türkistan, Buhara, Semerkand yani Türk medeniyetlerinin olduğu yerde başladı ebru sanatı. Orada bilinen ilk adı "ebre"dir ki bu Çağatayca bir kelime. Daha sonra İpek Yoluyla İran'a geldi, “ebri”, dendi, ebri ise "bulutumsu" anlamına gelir. İran’da ise, “abru “dendi; bunun anlamı da “su yüzü” demek. Anadolu’ya geldiğinde ebru adını almış.

Avrupa’da biliniyor mu?

1608 yılında ilk defa ebruyla ilgili bilgiler Avrupa’ya giriyor. Daha sonra Avrupa ebru kağıdını ithal etmeye başladı, sonrasında kendi yaptı. Uzun yıllar adına “Türk kağıdı” dediler Avrupa’da. Sonrasında, “Türk mermer kağıdı” dendi. Şimdi de "marbling" diyorlar. Yakın tarihimizde Türkiye’de süregelen gelişmeler ebru sanatının aslına dönülmesini sağladı.

Batıda ebru sanatıyla ilgili çalışmalarınız var mı peki?

Batıda 40’tan fazla ülkede seminerler, dersler verdim. Her gittiğim yerde bu işin adının ebru olduğunu, “mermerleme” başka bir sanatın adıdır diye vurguladım. Şimdi çok şükür, Kanada'danAvustralya’ya; Japonya’dan Brezilya’ya kadar dünyanın her yerinde bu sanatın adı ebru olarak anılıyor.

Peki siz gittiğiniz ülkelerde ebruyu klasik İslam sanatı olarak mı anlatıyorsunuz?

Ebru Avrupa’ya gittiğinde özellikle ciltçiler tarafından benimsenmiş, kitaplarda kapak ya da yan kağıt olarak çok yaygın şekilde kullanılmış. O bir zanaat olarak gelişmiş Avrupa’da halen de devam ediyor. Ama ebru sanatı İslam sanatları açısından farklı özellikler gösteriyor.

Şu çok önemli; Romen ve Grek estetik kurallarıyla kurulmuş batı sanatları ile doğu İslam sanatları ayrı ilkeler üzerine inşa edilmiştir. Kısaca batı sanatları göze hitap eder, göz ve akıl vardır ama doğu sanatlarında hedef başkadır, gönüle hitap eder bizim sanatımız. Doğu sanatları batı gibi para, şan, şöhret için değil Allaha ulaşmak için yapılır. Bunun yolu tasavvuf.

Batının şu an ebruya olan yoğun ilgisi neden sizce?

Ebru zanaatın dışında diğer sanatlarla da birleşerek plastik sanatlar işinin içine girdi. Resimle, gravürle, minyatürle, fotoğrafla derin anlamlar kazandı. Yeni tarzlar çok denendi. Sanat kısmı oluşturuldu.

Bugüne gelirsek?

Her yüzyılda sadece birkaç kişinin ilgilendiği bu sanat bugün on bini aşkın takipçiyle sürüyor ülkemizde. 2014 yılında da, kesintisiz Türk sanatı olarak ebru sanatımız, UNESCO tarafından dünya mirası listesine alındı.

“Barut Ebrusu” ile, Best Of The Best ödülünü İngiltere'de iki defa aldım.

Patenti size ait “Barut Ebrusu” çok biliniyor. Bu ebruya İngiltere’den bir ödül verilmiş galiba.

İngiltere'de her yıl Arting Action adında bir sanat toplantısı yapılıyor. London School of Economic Sciene adı altında da bir okul var. Bu aslen bir felsefe okulu ve sanat faaliyetleri var. Bunun için bir de festival kurmuşlar. Dünyanın her yerinden üç yüz sanatçıyı bir araya getiriyorlar. Dört günün sonunda her sanatçı en iyi eserini sergi yerinde teşhir ediyor. Sonunda da oraya katılan sanatçılardan, “Best Of The Best” adı altında en iyinin iyisini seçiyorlar.

İşin en güzel yanı jüri değil, sanatçılar oy veriyor bu yarışmada. 1988 yılından beri “Barut” ismiyle anıldı yaptığım ebru, “Barut Ebrusu” ile, Best Of The Best ödülünü İngiltere'de iki defa aldım. Bu festivale 22 defa katıldım toplantılara, bu orada bir rekor çünkü normalde birkaç kez çağırılıyor sanatçılar.

Eserleriniz yabancı dillere de çevriliyor mu?

Tarihten günümüze bilinen yazılı eser yok ebruyla ilgili. 1608’de 2,5 sayfa bahsediliyor bir eserde sadece. Ben 18 yıllık çalışmalarımı “Suyun Rüyası Ebru” adıyla kitaplaştırdım. Bu eser Türkçe ve İngilizce yayımlandı. Almanca ve Boşnakçaya da tercüme edildi. 38 tane kitabım var. Hem ebrunun yapım teknikleri, hem ebruya gelen yeniliklerle alakalı birçok konu yer alıyor. Ömrüm elverdikçe de bu konuda çalışmaya devam edeceğim.

Yazı sanatını incelerken ebru sanatıyla tanıştım

Bende ebru yapma fikrini 1973 yılında rahmetli Prof. Dr. Emin Barın uyandırdı. Topkapı Sarayı’nda hocamın teşvikiyle yazı sanatını incelerken ebru sanatıyla tanıştım ve ebrudaki dinamizmi fark ettim. Eski sanatlara ilgi tüm dünyada yaygın. Modern sanatın arka planının felsefesizliği, eskiye alakayı arttırıyor kuşkusuz.

Günümüzde ebru deyince akla Türkiye geliyor. 90’lı yıllardan beri eski adı Güzel Sanatlar Fakültesi şimdi ise; Mimar Sinan Fakültesinde hocayım. Uluslararası sergi, seminer, davet, konferans, ebrucular toplantısı, Ebrucular Birliği derken yurt dışında insanların karşılarına çıkan bir isim oldum. Buralarda da ebru sanatını yaydım.