İstanbul içinde yaban hayatı

SKYROAD
Abone Ol

30 yıldır tanışıklığım var Durusu ile. Her şey tükendi, biz büyüdük ve o inatla hayata tutunuyor. Hâlâ güçlü, hâlâ büyüleyici! İstanbul gibi büyük bir şehirde yer almasına rağmen, yaban hayatını içinde barındırmaya devam ediyor…

Bazen gitmek istersiniz. Şehrin gürültüsünden, ailenizden, arkadaşlarınızdan kurtulup sadece kendi başınıza kalabileceğiniz yerlere uzanmak; gün batımını bir deniz ya da göl kıyısında izleyip belki de orada bir gece geçirmek hayallerinize girer. Mis gibi bir havayı içinize çekip, yürümek istersiniz dakikalarca… Yol severlerin bu hayalini gerçekleştirdiği mutlaka bir sığınak noktası vardır. Rota belirlemeyenlere bir yer de bizden olsun; Durusu…

Benim için özel bir yer burası. Çünkü ilk tanıştığımda iki yaşlarımdaydım. Anneannemin doğduğu yer burası. Her yaz istisnasız gidilen, kafa dinlenilen, arkadaş edinilen, aile büyüklerinin işten fırsat bulup da sığındığı bir ev ve bu ev gökyüzünü ağaçlardan göremediğiniz kocaman bir bahçe içinde… Hamaklar kurulur, mangal hazırlanır, kocaman kalabalık bir aile sofrasında çoban salata, katmer, karpuz eşliğinde yemekler yenir. Bir sofra bitmeden diğer öğünün yemeği için aile kadınları mutfağa girer, herkes hünerini konuşturur ve yine biz hep bir sofra halinde olurduk.

Oksijeni bol Durusu Köyü’nde sosyal hayat derseniz bizim için göl kenarında bisiklet turu, parka yürüme, Suzan Abla’nın yemeklerinden tatma, bahçelerde mevsimin meyvelerini ağaçlarından yemeden ibaretti. Yıllar geçti araya işler girdi, büyüdük ve benim yolum yine Durusu’ya düştü…

İstanbul Terkos Gölü...

Hiç değişmediğini ifade edebilirim. Hani espriler döner ya aramızda “Bu çay Terkos suyundan mı?” şeklinde, işte o suyun kaynağının bulunduğu yer. İstanbul’a 45 dakika kadar uzaklıktaki köy, tatile gidemeyenler için günübirlik bir rota olabilir. Hem kafanızı dinler hem de temiz bir hava alabilirsiniz.

İstanbul’a 45 dakika kadar uzaklıktaki köy, tatile gidemeyenler için günübirlik bir rota olabilir. Hem kafanızı dinler hem de temiz bir hava alabilirsiniz.

Balık tutmak isteyen gelsin

Göl balıkçılık için çok ideal. Gölün kıyılarında kurulu birçok köy ve kasabanın yerlileri geçimlerini balıkçılıkla sağlar. Küçük balıkçı barınakları var. Göl ile yeni tanışacak balıkçılar için ufak bir bilgi vermek gerekirse kıyı avcılığı ve tekneyle avlanmak mümkün. Balıkçı barınaklarından tekne kiralayabilirsiniz.

Göl balıkçılık için çok ideal.

Göl çevresinde birçok piknik alanı var. Balaban köyü yoluna girerseniz göl kıyısına yaklaştığınızda piknik alanlarını görebilirsiniz. Bu piknik alanları oldukça ekonomik. Üstelik göl manzaralı. 5-10 TL araba giriş ücretli, mangal, çay, kahve hizmetleri olan, hamak ve çimenlerde yastıklar ile dinlenme imkânı sunan tesisler bulmak mümkün.

Haydi denize!

Terkos’un çarşısından geçerken hemen sağ tarafta bir çeşme göreceksiniz. Bu mevkide birileri buluşup bir yere gidecekse çeşmenin önünde buluşur öyle gider. Buluşma noktası olan bu çeşmeden akan buz gibi su, “İstanbul’un içinde böyle şeyler de var mı?” dedirten türden. Çarşının içinden geçtikten sonra 15 dakikalık bir mesafede deniz var. Serinlemek isteyenler, tatile gidemeyenler Karaburun olarak bilinen yerde konaklayabilir, denize girebilir.

Sakin bir balıkçı köyünde kalmak, dalga sesleri, deniz kokulu havayı soluyarak uyumak, Karadeniz’e bakarak uyanmak, güne dinç başlamak Karaburun’a geliş nedeniniz olabilir. Üstelik balık yemeyi de seviyorsanız bu bölge tam size göre. Konaklayabileceğiniz pek çok yer mevcut… Bu arada Karaburun’a gelmişken İskorpit Çorbası’ını denemelisiniz!

  • Gölün balığı, Suzan ablanın mantısı
  • Özellikle göle karşı balık yerken gün batımını izlemek hızlı ve monoton geçen hayatınızı renklendirecek cinsten... Göl havası, mis gibi göl balıkları, yeşil salata orada iyi bir alternatif sayılabilir. “Ben balık yemem” derseniz, o halde köyün içinde “Suzan Hanım’ın yeri nerede?” diye sorun herkes gösterir. Zira Suzan ablamız, gözlemelerin, böreklerin, mantıların, ev yemeklerinin piridir. Kasabada kimin düğünü, cenazesi varsa Hızır gibi yetişir ve tüm yemek işlerini üstlenir...
  • Elinin lezzetini kattığı yemekleri yemeyen pişman olur diye bir de söz var ortalıkta dolaşan. Bence doğruluk payı yüksek! Kendisinden evinize köy tarhanası, ev mantısı da alabiliyorsunuz. Bu bölgede kalınabilecek tek bir yer var. O da gölün ters istikametinde bir otel... Onun haricinde günübirlik turlar için ideal bir yer. Göl kenarında piknik yapabileceğiniz pek çok alan var. Yaz sıcağında serinlemek isteyenler bu bölgeyi seçebilir.

Bu bölgede neler yapabilirsiniz?

Alternatif bol! Yürüyüş, koşu, kros için çam ağaçlı orman içi parkurlara sahip. Yamaç paraşütü, sörf yapmak isterseniz âlâsını yapabilirsiniz. Koylarda denize girebilir, deniz sonrasında Durusu’ya dönüp Av Müzesi’ni gezebilirsiniz. Bu arada bisikletle de civarı turlayabilir, farklı yerler keşfedebilirsiniz.

Sörf'ün İstanbul'daki adresi...

Karaburun’a ilk kez geliyorsanız limandaki fener dikkatinizi çekecektir. Deniz fenerinin denize doğru eteğinde tel örgü ile çevrili “Kimsesizler Mezarlığı” yer alıyor. Tarih boyunca denizden çıkan, kim olduğu bilinmeyen, sahipsiz cesetler buraya gömülmüş. Özellikle de hafta sonu İstanbul ve civar köylerden gelen halk, ucuz tatilin keyfini burada çıkarıyor.

Nasıl gidilir?

Buraya gitmek için, Okmeydanı, Haliç Köprüsü, Edirnekapı istikameti veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden havaalanı istikametinde Alibeyköy çıkışından sonra Sultançiftliği çıkışından Arnavutköy Habibler istikametinden Durusu tabelalarını takip etmek. İkinci yolu ise, Edirne Otoyolu’ndan Bahçeşehir çıkışından hemen sonraki Hadımköy çıkışından çıkılarak veya E5 karayolundan Avcılar-Beylikdüzü istikametindenHadımköy istikametinden, Dursunköy, Boyalık, Balaban hattını takip edebilirsiniz.