Jules Verne için hayallerin kapısı: Nantes

GÜVEN ADIGÜZEL
Abone Ol

Atlantik Okyanusu'na 55 kilometre mesafede, tam ortasındannehir geçen, uzaklara doğru bakan gözlerini gezginlere ödünçvermiş, çok hareketli bir Batı Fransa şehri. Namlı gemicilerinhikâyeleriyle zamanın mühürlenmiş kaderinden süzülen Nantes,bu ilginç coğrafi-masalsı özellikleriyle birlikte birçok gemininyanaştığı işlek bir ticaret merkezi olduğu gibi, binlerce Afrikalıkölenin Karayipler’e gönderilmek üzere gemilere zincirlendiğibir utanç limanıydı aynı zamanda.

Jules Gabriel Verne.

Jules Gabriel Verne adlı hayalperest bir çocuk, 8 Şubat 1828 tarihinde bu şehirde dünyaya geldiğinde, hayallerinin kapısından başka dünyalara doğru bakacağı bir pencerenin tam önünde duruyordu. Yıllar içinde bu puslu pencereden bakmayı bırakıp, kalemiyle kilidini çözdüğü kapıdan çıkarak, kimsenin hayal bile edemeyeceği, yeni, uzak, başka ve imkânsız dünyalara doğru yürüyecekti.

Breton kanı taşıyan yarı Parisli bir ailenin oğlu olarak gözlerini açtığı Nantes şehri, Verne için, yedi derya aşan dev gemileri seyrettiği büyük mucizeler dükkânı, uzakları hayal ettiği bir ufuk çizgisi ve romanlarının çatısını kurduğu bir düş-mekân olarak anlamını bulmuştu öncelikle. Bu düş mekândan ufuk çizgilerini aşıp bir mucizenin sırtına atlayarak “çıkmak” isteğinde henüz 12 yaşındadır. Antil takımadalarına doğru ilerleyen bir geminin içinde kaçak bir çocuk olarak başlayan yolculuğu, gemi limandan fazla uzaklaşmadan durumu fark eden ailesinin müdahalesiyle yarım kalacak ve çocuk Verne bu olay sonrasında annesine verdiği o söze her zaman sadık kalacaktır: “Bir yetişkin oluncaya kadar seyahatlerimi yalnızca düşlerimde gerçekleştireceğim!”

1920'de

Verne ailesinin, kışı geçirdikleri Nantes’dan her yıl haziran ayında ayrılıp Nantes şehrinin yakınlarında bulunan Chantenay’daki evlerine taşınmalarının, yoğun kaosun ferah tabiatla temizlenmesi gibi bir işlevi vardır. Verne, Loire nehrinin kıyılarında kurduğu hayallerine, evlerinin balkonundan izlediği dönemin ilk buharlı gemilerini de eklemiştir. Aslında zihnini kışkırtan imge, çıktığı uzak deniz seferinden dönmeyen bir kaptanın karısı olan ilk öğretmeni Madam Sambain’dir. Derslerde, bir gün mutlaka döneceğine inandığı kocasının seferlerinden bahseden Sambain, Binbir Gece Masalları’nın kaptanı Sinbad ile Robinson Crusoe’nun maceralarını yüksek sesle okuyarak genç Verne’in ufkuna silinmeyecek izler bırakıp, ona sonsuz kapılar açacaktır.

Elveda güzel gemim

Jules Verne ile Nantes ilişkisi, bir şehrin, bir yazarın ruh dünyasını ve zihnini nasıl adım adım inşa edip, şekillendirdiğine dair çok güçlü bir örnekliği barındırıyor. Yazar farkında olmasa da artık tam bir Jules Verne olarak 19 yaşındayken -hayatında ilk kez- Nantes’dan ayrılıp hukuk eğitimi almak için Paris’e gittiğinde, geride Loire nehrinin dalgalarını, Jean Jacques Rousseau Sokağı’nı, Graslin Meydanı’nı, De la Fosse rıhtımını, Nantes Tiyatrosu’nun ön cephesini, Royale Meydanı’nı,Krebiyyon Sokağı’nı, yorgun posta arabalarını, Saint Donatien’de aldığı coğrafya derslerini, kukla gösterilerinin yapıldığı Rikiki Tiyatrosu’nu, Hotel de France’ın görkemli kapısını, Pilori’deki güler yüzlü kütüphaneci Bodin Baba’yı, Madam Sambain’in hikâyelerini, evlerinin balkonundan izlediği buharlı gemileri, muson alizelerini, rüya denizlerine açıldığı gemisinin kaptanı Nemo’yu, ayaklarına sırık takarak koştuğu okul bahçesini, pikniklerdeki hazine arama maceralarını, tuzlu deniz kokusunu, Feydeau Adası’nı, Kraliyet Lisesi’ni, Borsa meydanındaki omnibüs durağını, Erdre nehrinin kıyılarını, beyaz manolyalı caddeleri, kardeşi Paul’la daldıkları hayalleri ve annesine adadığı ilk şiiri Elveda Güzel Gemim’i bırakacaktı. Ve daha birçok şeyle birlikte ilk aşkı Caroline Tronson’u da elbette. Nantes, Verne’in dünyasında en çok bunlardan ibaret ve buralara aitti.

Erdre, Fransa'nın batısında, Loire'e bağlı, 97.4 km uzunluğunda bir nehirdir. (Ecluse et quais de l'Erdre).

Nantes rüyası

Siyah hukukçu cüppesini giymek, romanlarına giden yolun ilk anahtarıydı. Kendi kanatlarıyla uçana kadar buna katlanmak zorunda olduğunu biliyordu. 1848 yılında Paris’ten Nantes’a dönerken hukuk diplomasını almış bir yetişkindi artık. Antiller’e kaçarken yakalandığında annesine verdiği sözü tutmuş, şimdi de avukat olarak babasının isteğini yerine getirmişti, yani derin hayal gücüyle çıkacağı seyahatleri için her şey hazırdı, bütün sözler tutulmuş, bütün yollar aşılmıştı.

Nantes yakınlarındaki Trentemoult. Trentemoult, Loire Nehri üzerinde kırmızı kiremitli çatılı, 3 katlı renkli evler ve palmiye ağaçlarıyla dolu bahçelerle bilinen eski bir balıkçı köyüdür.

Verne için zorlu Paris yılları başlar hemen, Victor Hugo’yla ve dünya seyahatini tamamlamış bir gemici olan Jacques Arago’yla tanışır. Bu iki tanışıklık hayatını bütünüyle değiştirecektir. Paris Borsası’nda brokerlik yaparken, edebiyat çalışmalarına devam eder ve ilk gezisini 1859 yılında Britanya’ya gerçekleştirir. 1860’ların başında yayıncı-editör Pierre-Jules Hetzel’le birlikte başladığı Olağanüstü Maceralar serisinin ilk kitabı olan Balonla 5 Hafta’yı yayınlamasının ardından, geniş bir okur kitlesine ulaşan adını eserleriyle ölümsüzleştirecek kadar parlak bir edebi şöhrete kavuşacaktır. Kendi kurduğu olağanüstü maceralar ordusundan, Phileas Fogg, Kaptan Nemo, Doktor Fergusson, Prof. Arronax, Cyruss Smith, Prof. Liddenbrock, Kaptan Hatteras, Dick Sand ve Kaptan Robur’u da yanına alarak bilinen dünyayı romanlarıyla fethetmek için çoktan yola düşmüştür. Düşleri, ufku, hayal gücü ve öngörüsü sınır tanımıyordur artık.

Yaklaşık 1895'te, (Nantes) Place du Commerce meydanı ve Mékarski sıkıştırılmış hava tramvayı.

Yazar Jules Verne, dünyanın çevresinde balonla dolaşmayı, buz deryası kutuplara gitmeyi, arzın merkezine seyahat etmeyi, aya yolculuk yapmayı ve denizler altında gezmeyi Nantes’da öğrenmiş bir çocuktur. Yetişkinliğini borçlu olduğu çocukluğu, sanki yüzyıllarca sürmüş bir Nantes rüyasıdır. Nantes’ı Verne için bir rüyaya dönüştüren üç sebep; ilk aşkı Caroline Tronson, ilk öğretmeni Madam Sambain ve ona okumayı sevdiren kütüphaneci Bodin Baba’dır. Buralardan kırılır, düşler ve öğrenir Verne. Elindeki kalemi tutuşturan Nantes’a ait üç yangının adı böyle anılır. Nantes’dan Verne’e giden en kısa yolun tarifidir bu.

Bourse Köprüsü çıkışında elektrikli tramvay.

İki yıl okul tatili ya da 80 günde devr-i alem. İkisi de mümkün. Doğduğu şehir Nantes’da düşlediği kitaplarının önemli bir bölümünü 1905 yılında hayata gözlerini yumacağı Amines şehrinde yazar Verne. Fantastik kurgularıyla, hayal gücünün eriştiği zirveler ona “bilim falcısı” namını getirse de Nantes’da temellerini atıp kurduğu bir düş-mekândan ibarettir aslında her şey. Loire kıyısında oturup denizi seyreden bir çocuk olarak tasvir edildiği o simgesel heykeli, bütün bunları ve daha fazlasını anlatır. Ve yazdığı bütün kitaplar Verne ile Nantes arasındaki bir sırdır.