Kalbin üç oktavı: Sevmemeyi sevmeyeni sevmek, Björk

HANDE YILDIRIM ÖNSÖZ
Abone Ol

1970’lerin ortalarında Doğu İzlanda (Austurland), Kárahnjúkavirkjun adıyla kurulması planlanan hidroelektrik santralinin hükûmet tarafından deklare edilmesiyle çalkalanıyordu. “Çiçek çocuklar” hippie’lerin Soğuk Savaş sürerken kazanmış oldukları toplumsal bilinç, elbette bu Arktik ülkesine de sirayet etmişti. Aktivist Hildur Rúna Hauksdóttir de bu santralin kurulmasını protesto eden isimler arasındaydı. Hildur Rúna, o sırada bir sendika başkanı olan Guðmundur Gunnarsson ile evliydi. Bu ikilinin, 1965’in sonlarında Björk adını verdikleri bir kızları dünyaya gelmişti. Björk, İskandinav dillerinde, bir güneş ağacı olan “huş” demektir. Işık ihtiyacı fazla olan, güneşle söyleşen, derin toprakları seven ama kök salmayan, gözü de gönlü de açık o huş ağacı… Bu küçük kız da hayatının ilerleyen yıllarında tıpkı huş gibi, üç oktava varan ses aralığıyla güneşin aydınlattığı dünyayla söyleşecek, onu sevecek ve onun müziğini ona geri vermeye çalışacaktı.

Björk, İskandinav dillerinde, bir güneş ağacı olan “huş” demektir.

Hildur Rúna, ikinci evliliğini eski bir gitarist olan Sævar Árnason’la yaptı. Bu sırada kızıyla birlikte İzlanda’da bir komüne taşınmışlardı. Hayatının okul öncesi dönemini burada, annesiyle ve gitarist üvey babasıyla geçiren Björk, Reykjavík’teki bir müzik okuluna kaydolduğunda ise 6 yaşındaydı. Klasik piyano ve flüt eğitimini; dimağının algılarına, kalbinin ise insanlara açıldığı bu ilk çocukluk döneminde almıştı yani. Öğretmenleri, Björk’ün, okuldaki bir resitalde, Tina Charles’ın hiti “I Love to Love”ı söylediği anları kayda alıp bu kaydı İzlanda’nın o dönemdeki tek radyo istasyonu olan RÚV’a gönderdiler. Bu kayıt, ulusal dolaşıma girdi ve radyoda sürekli çalmaya başladı. Radyodaki sesi duyan ünlü bir plak şirketi, Björk’e albüm teklifinde bulundu ve sözleşmeler imzalandı. 11 yaşında kayda giren ve albümü piyasaya sürülen küçük bir “ses sanatçısı”.

Diyapazon

Björk’ün gönlü, iyi müzik konusunda da çok genişti. Bu sebeple sesinin geniş aralığını yine geniş bir janr spektrumunda kullanmaya başladı. İzlanda’da punk etkisini göstermeye başlayınca kurduğu bir kız-punk grubu (“Spit and Snot”), “Exodus” adlı, caz armonisini rock, funk ve ritim ile süslediği bir progresif caz grubu, sürrealist gruplarla iş birlikleri… Caz füzyonu ekolü 1960’larda yaygınlaşmıştı, Björk ise “Exodus”u 1980’de kurmuştu. Dolayısıyla müzikoloji ve müzik tarihine dair teorik okumalar da yapıyordu. Bu dönemde kurduğu son grubu “Bitið fast í vitið” ile kaydettiği EP, 1983’lü “Miranda” albümünün muştusu oldu. Björk adı ve yüzü, bu albümle birlikte bir belgeselde ve o dönemki bir VHS sürümünün kapağında yer aldı. İzlanda’nın önemli müzisyenleriyle ve virtüözleriyle sadece bir vokal olarak değil, dört başı mamur olmaya yaklaşmış bir müzisyen olarak iş birliği yaptığı bu dönemde radyo programlarına katılmaya ve sesli medyada duyulur olmaya başladı. Başka gruplarla single çalışmaları, birlikte gotik rock sound’unu geliştirdiği “Spilafifl” grubu, stüdyoya girişler ve çıkışlar, müzisyen alışverişleriyle ilerleyen tekli çalışmaları, Arktik ülkelerinde düzenlenen büyük festivallerde yer bulmalar ve neticede Avrupa turneleri; 20’lerine daha adım atan bu genç ve güçlü müzisyeni müspet de olsa menfi de bir gaflete sürüklemekten ziyade -hani âni yükselişler öyledir ya- onun üretim ateşini harladı. Çünkü tüm bu yükselişe kazımalarla, kılı kırk yarmalarla, farklı ağlar kurmalarla; insanları, müzisyenleri ve onların iç ve dış seslerini dinlemelerle ulaşılmıştı.

Björk’ün gönlü, iyi müzik konusunda da çok genişti. Bu sebeple sesinin geniş aralığını yine geniş bir janr spektrumunda kullanmaya başladı.

Björk, 1984’te, “Kukl” grubuyla “The Eye” adlı bir albüm kaydederek Avrupa turnesine çıkmıştı. Bu turne dâhilindeki festivalde çalan ilk İzlandalı grup onlardı. Turneden sonra, el boyaması çizimlerle süslenmiş bir şiir kitabı yayımlayan Björk, 1986’da yönetmenliğini Nietzchka Keene’in yaptığı, adını Grimm Kardeşler’in aynı adlı hikâyesinden alan “The Juniper Tree”de rol aldı. Adı “büyücülük” anlamına gelen “Kukl” grubundan sonra bu filmde, annesi büyücülük yaptığı için kovuşturmaya uğrayarak linç edilen bir kız olan Margit rolünü üstlenmişti. Björk; paganlıktan Hristiyanlığa geçişte erken dönem ve Orta Çağ Avrupa tarihinin bize sağladığı veriler ışığında; bir mitler, destanlar, efsaneler kraliçesi olmada ilerlediğini ve bu mitleri dünya halklarıyla bağ kurma yolunda yorumladığını daha bu dönemden bile salık veriyordu aslında. Filmin yazında, eskiden çalıştığı gruplardan iki arkadaşıyla hem bir yayınevi hem de plak şirketi olarak kurguladıkları bir sanat kolektifi olan “Smekkleysa”yı kurdular. “Smekkleysa”, üyelerinin hem kolektif hem solo çalışmalarını destekleyen bir oluşum oldu böylece.

Milyon Taşı

Björk, 1986’da yönetmenliğini Nietzchka Keene’in yaptığı, adını Grimm Kardeşler’in aynı adlı hikâyesinden alan “The Juniper Tree”de rol aldı.

Solo kariyerini sürdürmek için Londra’ya taşınan Björk, Massive Attack’ın yapımcısı Nelle Hooper ile çalışmaya başladı. Bu ortaklığın ürünü, onun ilk solo hiti olan, çoğu ülkenin radyolarında çalınmadığı hâlde MTV’de kayda değer bir yayın süresi hakkı kazanan “Human Behaviour” oldu. “Human Behaviour”ı, ilk solo albüm “Debut” izledi. Albüm, müzik endüstrisinin en itibarlı kuruluşlarından olan ve 1950’lerin başından itibaren Grammyvâri işleyen İngiliz şirketi New Music Express (NME) tarafından “Yılın Albümü” seçildikten sonra ABD’de de platin plak aldı. Björk, bu endüstrinin “dipot” olarak mecazlayabileceğimiz iki ana katarına da ulaşmıştı artık. Dans ritimleri ekseninde yaylıların etkisindeki “Venus as A Boy”, arp tellerinin semavi tınısıyla birleşen, Chet Baker’ın “Like Someone in Love”ının cover’ı ve sadece Björk’ün sesiyle bir saksafonu duyduğumuz “The Anchor Song”; “Debut”un hem saygıda kusur etmeyen hem de “heretik” bir albüm olduğunun kanıtlarıydı.

2001’li deneysel “Vespertine” albümü sessiz vokalleri, koroları, oda orkestralarını ve ev kayıtlarını içeren geniş bir mekânsal ve enstrümantal kullanım aralığının yanında şarkı sözlerinin beslendiği kaynaklar açısından da dikkat çekiyordu. Örneğin albümdeki “Sun in My Mouth”ın -yine sun’a ve “huş”a gidiyoruz- sözleri Amerikalı şair ve oyun yazarı E. E. Cummings’in “Crepuscule” şiirine dayanıyordu. Güneşi damağında hisseden bir şarkının, “akşamları açan” manasına gelen bir albümde olması ve Cummings’in “alacakaranlık” başlıklı bir şiirinden ilham alarak zıtlıkların birliğine gitmesi o dönemde ancak Björk gibi bir ismin yapabileceği bir füzyondu. “Vespertine”in dünya turnesindeki konserleri en iyi akustiğe sahip olduğu düşünülen opera binalarında ve tiyatro salonlarında düzenlendi. Mistisizmin üç ve fazlası boyutu için eserlerin müessirinin ses aralığınca.

Bir sonraki albümünde gırtlak sanatçılarıyla, beatbox’çılarla, avant-rock’çılarla çalışarak neredeyse sadece insan sesi ve vokal becerisi kullanmaya, sözlerinin altını da yine söze dönüşen seslerle doldurmaya çalışan Björk, 2004’te Atina Yaz Olimpiyatları’nın açılışını, bu uvertür için yazdığı “Oceania” parçasıyla yaptı. Bu performansı sırasında, seçmiş olduğu elbisesi metrekarelere yayılan bir dünya haritasına dönüştü ve olimpiyatlara katılan tüm sporcuların üzerinden aktı.

2015’te New York’taki The Museum of Modern Art (MoMA), Björk’ün “Debut”la başlayan kariyerini anlatan bir retrospektif sergiye ev sahipliği yaptı.

2015’te New York’taki The Museum of Modern Art (MoMA), Björk’ün “Debut”la başlayan kariyerini anlatan bir retrospektif sergiye ev sahipliği yaptı. Bu sergi, albümlerde kullanılan ve organizasyon esnasında otomatik çalınan enstrümanları -ki içlerinde Tesla bobini bile vardı-, video enstalasyonlarını, Björk tarihine yönelik özel sinema odalarını, not defterlerini, kostümleri ve aksesuarları içeriyordu.

Björk’ün 2019’daki bir performansı sırasında doğaçlama olarak kakofoni ile başlayan ve daha sonra İspanyolca bir şarkıya dönüşen “Afterwards”ı, bir sonraki albüme dâhil edilmişti. 2020’nin ortalarına doğru ise parçaların orkestral düzenlemelerine yer verilecek olan “Björk Orkestral” isimli turne, pandemiden ötürü ertelenmişti. Björk, bu sebeple planlamayı yeniden yaptı ve her bir kaydı bambaşka setlist’lerden, müzisyenlerden ve enstrümanlardan oluşacak bir dizi konseri, hayır işleri için çevrimiçi olarak canlı yayınlayacağını duyurdu. Bu sırada, üçüncü uzun metrajlı filmi “The Northman”de kızı, babası da bir sanatçı -heykeltıraş, çizer ve yönetmenolan Ísadóra ile kamera karşısına geçti.

Son stüdyo albümü “Fossora” ise adı ve duygusal tınıları Latinceden, Antik Yunancadan ve yine bu dillere ait mitolojilerden beslenen Anadolu ve Avrupa bir albüm. Bu albümdeki “Ancestress” parçası ise kökü “atalar kültü”ne uzanan yaklaşık 7 dakikalık bir ballad, müzikal, potpuri; klip ise kısa metrajlı bir destan.

Björk, dünyadaki afetlere ve toplumsal infiallere yönelik her zaman sağduyulu tutumlar sergileyerek nokta atışı söylemlerden ziyade, eylemlerde bulundu.

Yalın Kılıç ve Linç Kültürünün Kültü

Björk, dünyadaki afetlere ve toplumsal infiallere yönelik her zaman sağduyulu tutumlar sergileyerek nokta atışı söylemlerden ziyade, eylemlerde bulundu. 90’ların sonuna doğru taşındığı Londra’da Cockney aksanı geliştirmesi, peşine takılan birinin kendisine karşı cinayet teşebbüsünden kurtulması, paparazzi takiplerinden sıkılması; İspanya’ya, kadim Endülüs bölgesinin göbeğine taşınması onun güçlü, anda kalan, sağduyulu, meraklı, deneysel, çalkantılı ve otantik sesinin destekleyicisinin simbiyotik bir yaşam olduğunun göstergelerinden âdeta.

2004’te Güneydoğu Asya’daki tsunami vakasının ardından “Army of Me” adlı bir proje üzerinde çalışmaya başlayarak bu albüm üzerindeki deneysel çalışmalarıyla ürettiği alternatif parçaların geliriyle afet bölgesi için 250.000 sterlin toplayan Björk, UNICEF’in bölgedeki tsunamiden etkilenen çocuklara yönelik çalışmalarını yerinde görmek için Endonezya’daki, Açe Sultanlığı’nın bakiyesi Açe eyaletinin başkenti Banda Açe’yi ziyaret etti. 2005’te, elbette, Live 8 konserler serisinde yer aldı. 2023’te çıkardığı single’ın gelirlerinin ise Norveç’te yerel fiyort balık ekosistemini olumsuz etkileyen balık çiftliklerine karşı yürütülen kampanyayı desteklemek için çevre örgütü Aegis’e bağışlanacağını duyurdu.

“Kukl” dönemlerinden bu yana kolektiflerle içli dışlı olan Björk, Kosova’nın bağımsızlığı başta olmak üzere pek çok nasyonal kurtuluş hareketini destekledi.

“Kukl” dönemlerinden bu yana kolektiflerle içli dışlı olan Björk, Kosova’nın bağımsızlığı başta olmak üzere pek çok nasyonal kurtuluş hareketini destekledi. Japonya’da verdiği bir konser sırasında “Declare Independence” parçasını iki kez üst üste Kosova halkına ithaf edince Sırbistan’daki festival dâhilindeki konseri “güvenlik” gerekçesiyle iptal edildi. Aynı parçasını Şanghay konserinde Tibet halkına hediye edince Çin Kültür Bakanlığı tarafından uyarı ve kınama aldı. 2014’teki referandum yaklaşırken ise İskoçya’nın bağımsızlığı için bir gönderi paylaştı. Ekim 2023’ten bu yana takip ettiği Filistin halkı için ise 3 Kasım 2023’te kendi sosyal medya hesaplarında İsrail’in Filistin işgalini sorgulayan “Is this what you call sharing?” (“Bu mu sizin ‘paylaşım’ dediğiniz?”) gönderisini 1946 ve 2012 arasında, Filistin haritasının neredeyse tamamen “İsrail” haritasına dönüşmesini anlatan bir infografik haritayla destekledi; güneşini, ışığını birden fazla janrı tek potada eriterek şifalı bir alaşıma dönüştürdüğü nükteleriyle birleştirerek, bu çağın ancestress’ı olmak için adaylığı ilan ederek.

  • Dip:
  • Dinlemek için: Björk - Venus as A Boy, Björk - Human Behaviour, Björk - Declare Independence, Björk - Army of Me (feat. Skunk Anansie)
  • İzlemek için: “Oceania - Bjork @ Athens 2004 Opening Ceremony”, “björk : ancestress”, “Inside Bjork, the documentary”