Kent surlarının kıyısında geçen binlerce yıl: Kariye müzesi

SKYROAD
Abone Ol

Kariye(Khora) Müzesi olarak tanıdığımız yer aslında Doğu Roma İmparatorluğu’nda İsa’ya ithaf edilmiş bir kilisedir. Bu kilise surlar dışında kaldığı için ona Antik Yunanca “şehir dışı” veya “kırsal alan” anlamına gelen “Khora” adı uygun görülmüştür. Nitekim Kariye kelimesi de Arapça kökenli “Karye” sözcüğünden türemiş, karşılığı “köy” olan bir kelimedir.

Yapının inşa tarihi kesin olarak bilinmiyor olsa da 4.yüzyılın başlarında röliklerin (kutsal kişilerin kemik parçaları) buraya gömülmesiyle Khora Manastırı’nın bulunduğu yerin önem kazanmaya başladığını biliyoruz.

  • Yapının ilk inşa tarihi 6.yüzyıla dek gitmektedir. Harabe halindeki bu yer 536 yılında İmparator İustinianus tarafından yeniden yaptırılmıştır.

Kesin olarak ispatlanamayan bir iddiaya göre manastır, Theodoros tarafından yaptırılmaya başlanmış fakat depremin etkisiyle yıkıldığı için bu yere imparator tarafından daha büyük bir manastır yaptırılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda kilisenin 5 ayrı yapım süreci olduğu tahmin edilmektedir.

Yapının ilk inşa tarihi 6.yüzyıla dek gitmektedir.

İlk büyük müdahale manastırın başrahibi olan Mikhael Synkellos (814-846) tarafından yapılmış, manastır yeni baştan inşa edilmiş ve büyütülmüştür.

11.yüzyılın son çeyreğinde neredeyse yıkılmış olan manastırın üzerine, İmparator I.Aleksios Komnenos’un kayınvalidesi Maria Doukaina tarafından yeni bir kilise inşa ettirilmiştir. 1120 yılına gelindiğinde bilinmeyen bir sebepten ötürü büyük bir inşa faaliyeti gerekmiş, I.Aleksios’un oğlu İsaakios Kommenos, manastırı neredeyse baştan inşa ettirmiştir. Son yapım evresi 1316 yılında gerçekleşen manastırın restorasyonu için atanan Theodoros Metokhites, kapsamlı bir restorasyon yapıp “Büyük Logothetes” (Baş Hazinedar) unvanıyla onurlandırılmıştır. Var olan yapı yapıya iç ve dış narteks ile şapel ilave ettirmiş, bu kısımların içini ise mozaik ve fresklerle süsletmiştir.

Kariye Müzesi İstanbul'da Karagümrük semtinde Edirnekapı bölümünde bulunan müzedir.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi sırasında hiçbir zarar görmeyen yapı, Sultan II.Bayezid devrine kadar kilise olarak kullanılmaya devam etmiştir.

Sadrazam Hadım Ali Paşa bu yapıyı 1511 yılında camiye çevirerek yanına bir de medrese ekletmiştir.

“Kenise (Kilise) Camii” olarak anılan yapıdaki mozaik ve freskler ise korunmuştur. Halk arasında ismi Kariye Camii olarak yaygınlık kazanan yapı, 1945 tarihinde müzeye dönüştürülmüştür.

17.yüzyılda Evliya Çelebi, Kariye Camii’nden “evvelce bir sanatlı kilise” diye bahsetmiştir.

Kilisenin günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20. yüzyılin ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur.

Bunun sebebi herhalde kilisenin zengin süslemeleridir. Zemin ve duvarlardaki mermer kaplamalar zengin ve çarpıcı olsa da mozaikler ve freskler kadar ziyaretçilerin dikkatini çekmemektedir. Marmara mermerinin yanı sıra Yunanistan Eğriboz Adası ile Afyon ve Kuzey Afrika bölgelerinden getirtilen renkli mermerler kullanılarak mimari ögeler dekore edilmiş, mermerlerden zengin şekiller ve motifler oluşturulmuştur.

Kariye Kilisesi, tipik bir Bizans yapısıdır.

Mermerler özellikle naosta ve nartekslerdeki duvar kaplamalarında kullanılmıştır. Mozaik sanatına gelecek olursak, dış nartekste İsa’nın hayatı ve mucizeleri, iç nartekste ise Meryem’in hayatını anlatan mozaikler, bu sanatın şaheserlerinden sayılabilecek niteliktedir. Diğer mozaikli eserlerden bahsedecek olursak, Pantokratorİsa, Dua Eden Meryem Ana ve Melekler, Kurucunun İthaf Mozaiği, Havari Aziz Petros’un Mozaik Tasviri, Havari Aziz Pavlos’un Mozaik Tasviri, Khalke İsa’sı ve Meryem Ana Panosu giriş bölümünde yer alan mozaikli sahnelerdir.

İç narteksteki mozaik eserler kubbe yüzeyinde yer alan “İsa’nın Ataları” ve “Meryem’in Ataları” ile Meryem’in hayatını anlatan 16 mozaikten oluşur.

İlk önce manastır olarak 534 yılında I. Justinianus döneminde Aziz Teodius tarafından yapılmıştır.

Dış nartekste ise İsa’nın hayatını anlatan 14 mozaik ile mucizelerini anlatan 15 mozaik bulunur. Dış narteks mozaiklerin haricinde fresko sanatını da barındırır.

Buradaki tüm mezar nişleri freskolardan oluşur. Ayrıca Parekklesion bölümü ise genellikle freskolardan oluşur. Bu freskolar hem resim tekniği hem de kullanılan malzemeler sayesinde bugüne dek canlılığını koruyarak gelmiştir.

Dışarıdan tuğla duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en süslü kiliselerden biridir.

  • Kariye Camii ya da Bizans dönemindeki adıyla Khora Manastırı eşsiz güzelliği ve içinde sakladığı tarihiyle birlikte İstanbul’un Fatih ilçesinde her şeyden uzakta ve her şeye yakın bir şekilde ziyaretçilerini beklemektedir.