Kuzey Kıbrıs’ta Kapalı Maraş ve Derinya Plajı bu yaz neden ilgi görüyor?
Maraş… Yarı resmi ismiyle Kapalı Maraş… KKTC’nin Gazi Magusa ilinin hemen yanı başındaki hayalet şehir. Dünyada belki de başka bir örneği nadir bulunacak bir tampon bölge.
Kıbrıs Harekatı’ndan beri halka kapalı olan ve askeri bir üs olarak kullanılan Maraş artık yarı kapalı. Sivil halk, kış dönemi 08.00-17.00, yaz dönemi ise 08.00-19.30 saatleri arasında bölgeyi ziyaret edebiliyor. Hâlâ asker kontrolünde olduğu için neredeyse devlet dairesi saatlerinde “hizmet veriliyor”. Bölgedeki üs de zaten varlığını devam ettiriyor. Kentin sadece ana yolları ziyarete açık. Yoldan çıkmak, hatta binalara yaklaşmak bile yasak. Çünkü bölge yaklaşık elli yıldır el değmemiş durumda. Bazı binaların çökme tehlikesi var. Bu yüzden, can güvenliği için en sağlıklı yöntem bu.
Bu kadar büyük bir metruk kenti dolaşmak olabilecek en sıra dışı eylemlerden biri. Oradayken hissettiklerimizden bahsedip deneyim yelpazesini sınırlamak istemiyoruz bu yazıda. Ancak akla ve başa gelen ilk duygu olan ürpermeyi es geçmeyeceğiz. Varoluşun en sahih duygularından biri olduğu için onu tekinsiz ve kontrolsüz başka bir yerde değil de bu bölgede yaşamanızı tavsiye ederiz. Gayet güvenli ve hatta artık turistik bir yer olduğundan sırf bu ürperme sebebiyle panikatak vb. gibi psikolojik sıkıntılar yaşamayacağınızın garantisini verebiliriz.
Hemen girişte kiralayabileceğiniz bisiklet ve scooter gibi araçlarla metruk kentin açık caddelerini dolaşmanız mümkün. Hatta bütün kenti arşınlamak istiyorsanız belki de şart, çünkü özellikle yaz vakti güneş altında birkaç saat yürümek pek makul değil.
Fiyatlardan asla korkmayın. Zaten Kuzey Kıbrıs’ın en güzel taraflarından biri bu (az sonra bu konuya değineceğiz). Maraş zaten askeri bir bölge olduğu için bisiklet ve scooter fiyatları toplu taşıma ücretlerinden hallice. Ancak diğer tarafla sorun yaşamamak için “Türk parası” geçmiyor, herhangi bir para da geçmiyor, sadece kredi kartı…
Ve birkaç kilometre yol kat ederek ulaşabileceğiniz Derinya Plajı… Özellikle temmuz ve ağustos aylarında, denize girip serinleyeceğinizi vadetmiyoruz. Ancak Beyrut sahillerinden Cadiz Limanı’na kadar Akdeniz’i arşınlamış biri olarak söylüyorum: Bu denizin en güzel plajlarından birini keşfetmiş olacaksınız. Sophia Loren, Marilyn Monroe, Elizabeth Taylor ve İngiliz Kraliyet ailesinin burayı tercih etmesinin sebebi de bu olsa gerek. Sabah plaja servisle gidip akşam dönmek de ücretsiz…
Arada bir de Maraş Plajı var. Nispeten küçük ve şirin. Ama aynı şeride dahil olsa da kesinlikle bir Derinya değil.
Kamu Dostu Spot: Maraş’tan Güzelyurt Körfezi’ne kadar da pek çok güzel plaj görmek mümkün. Askeri plajlar ve denize sıfır beş yıldızlı otel plajları hariç hepsini belediyeler işletiyor ve kantin hizmeti veriliyor. Bu sebeple Türkiye’deki gibi bir plaja girerken çekinmiyorsunuz. Gün boyunca market fiyatına yiyip içebiliyorsunuz. Girne, merkeze on kilometrelik bir mesafede olan ve orman, kumsal ve denizin on metre içinde buluştuğu Mare Monte, doğal gölgelikleri ve mekân sahibi kedileriyle bu plajların en güzellerinden biri.
Uygulanan ambargodan dolayı yer yer zaman makinesiyle geçmişe ışınlandığınızı hissettiğiniz Kuzey Kıbrıs’ın en büyük garabetlerinden biri maalesef toplu taşıma. Lefkoşa hariç diğer vilayetlerde otobüsler çok ilkel durumda ve çok seyrek işliyor. Vilayetler arası otobüsler de köy minibüsü zihniyetiyle işletiliyor. Bu yüzden araba kiralamaya veya taksilere mecbur kalıyorsunuz. Toplu taşımayla hedefe ulaşmaya çalışmak çok eziyetli bir gayrete dönüşüyor ve her gün aynı plajda akşama kadar vakit geçirmeyi değil de koy koy keşfetmeyi seven bir kişilikseniz tatilinizin yarısının ulaşım çabasıyla geçmesi muhtemel.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.