Paul Thomas Anderson sineması

DOĞA KUTLU ÖZTÜRK
Abone Ol

Paul Thomas Anderson; Los Angeles doğumlu, modern sinemanın en güçlü yönetmenlerinden biri, yönetmen, senarist, prodüktör… Anderson çocukluğunda başlayan sinema merakı ile sektöre kendini adamaya karar vermiş, ‘96’daki ilk uzun metraj filmi Hard Eight ile kendini kanıtlamış birisi. Daniel Day-Lewis, Joaquin Phoenix, Philip Seymour Hoffman, Mark Wahlberg gibi ileri gelen oyuncularla çalışarak oyuncu yönetiminde çok ileri filmler yapan, gerek gerilim gerek romantik-komedi içerikli senaryolarıyla senaristlikte en dikkat çekici isimler arasında yer alan PTA’in gelin sinematografisine bir bakış atalım.

Sydney

Sydney.

Profesyonel Kumarbaz Sydney, Nevadalı genç John’a sırlarını öğretmek ister. John başta işi kavrayacak gibi görünse de garson Clementine’dan hoşlanmasıyla işler sarpa saracaktır.

Anderson ilk filmi olan Hard Eight, izlenimi kolay bir Suç-Dram filmi. Philip Baker Hall, John C. Reilly, Gwenyth Paltrow gibi ilk bakışta pek de birbirine yakıştıramadığımız oyuncuları, Anderson yönetimiyle gördüğümüzde her şey değişiyor. Farklı tatlarda oyuncuların etkisiyle çok kaliteli bir akşam yemeği hissi veren Hard Eight ne kadar Anderson’ın sinemasını tam olarak yansıtmasa da izlenimi cidden keyifli bir film.

Ateşli Geceler

Ateşli Geceler.

1977’nin güvenli cinsel hayatında idealist bir yetişkin film prodüktörü olan Jack Horner, genç ve yakışıklı şoför Eddie Adams’ı keşfeder ve ekibine katar. Zaman geçtikçe ünü daha da artan Adams, artık alter egosu Dirk Diggler altında tüm dünya tarafından tanınan biridir. Uyuşturucu ve gece hayatı arasında mekik dokuyan Adams’ın ün ve güç üstüne kurulu hayalleri, gerçeklerin sertliği ile paramparça olacaktır.

Konusunun biricikliği ile izleyicinin dikkatini izlemeden çeken bir film olan Boogie Nights, 70’lerin ter ve ot kokan dünyasına bizi sokarak pek de aşina olmadığımız bir hikaye anlatıyor. Oyuncularının kalitesi ve kurgunun dinamikliğiyle insanı içine çeken Boogie Nights, bu sıcak günlerde size soğuk bir duş etkisi yaratacaktır.

Manolya

Manolya.4

İşine oldukça sadık bir polis memuru, kansere yakalanmış bir yapımcı, eski bir çocuk yıldız, hayatı farklı bir yola evrilmenin eşiğinde olan bir uyuşturucu bağımlısı… Hepsi birbirinden farklı, hepsi bir şekilde birbiriyle aynı.

10’a yakın insanın kişisel hikayelerini bize sunarak bir hayat mozaiği oluşturan Magnolia, her insanın baş kahraman olduğu bu dünyada tek bir öykü olduğunu ispatlıyor. Paul Thomas Anderson’ın güç gösterisi diyebileceğimiz bu film, kesinlikle insanı kendine hayran bırakan bir yapım.

Aşk Sarhoşu

Aşk Sarhoşu.

Sosyal anksiyete sahibi küçük bir işletmeci olan Barry, kendisini tehdit eden bir grup dolandırıcı ile uğraşırken hayatının aşkı Lena ile tanışır. Sosyal tabularını yıkıp peşindeki insanlarla yüzleşmesi gereken Barry, Lena’yı da kaybetmemelidir.

Adam Sandler’ı ilk defa bu kadar ciddi bir rolde gördüğümüz Punch-Drunk Love sımsıcak, klişelerden uzak bir romantik-komedi. Adam Sandler’ın insanın aklında yer edinen oyunculuğu ile kalitesini gösterdiği, Philip Seymour Hoffman ve Luis Guzman gibi isimlerin de bulunduğu bu yapım sizin için kesinlikle yeni bir seyir keyfi yaratacak.

Kan Dökülecek

Kan Dökülecek.

Acımasız petrolcü Daniel Plainview Kaliforniya’ya taşınır. Oğlu ile beraber yerel halkın gözünde güvenilir bir profil oluşturan Plainview, yer sahiplerini dolandırarak verimli arsalarını almaya başlar. Güç için herşeyi yapmaya kararlı olan Daniel’ın yolunda bir engel vardır. Vaiz Eli Sunday. Eli Daniel’ın etik anlayışı ve ahlakını sorgulayacak, onu aşağıya çekmek isteyecektir.

Paul Thomas Anderson’ın Daniel Day-Lewis ile olan ilk filmi There Will Be Blood; sinema tarihine adını yazdırmış, kültlüğü tartışmaya bile açık olmayan bir yapım. Okuması yapılabilecek derinlikte, üstüne seminerler verilen bir film olan There Will be Blood; yıllar geçtikçe daha da güçlenecek bir eser.

Usta

Usta.

Alkolik bir gazi olan Freddie bir gün sığındığı bir gemide karizmatik bir kalt lideri olan Lancaster Dodd ve ailesi ile tanışır. Dodd ailesi Freddie’yi aralarına katar fakat bu Freddie için sorumluluk ve pek de anlamadığı bir dünyaya adapte omak anlamına gelecektir.

Paul Thomas Anderson’ın en meta filmlerinden olan The Master; new age, okültizm ve metafiziksel gerçeklik gibi konulara dalarak izlemesi zor fakat okunduğunda kişiye farklı bakış pencereleri açan bir eser. Joaquin Phoenix’in sinematografisindeki en ağır işlerinden biri olan, Philip Seymour Hoffman’ın aramızdan ayrılmadan önce bize bir iyilik yaparak sergilediği oyunculuğu ile göklere çıkan bu film kesinlikle her insanın bir kez izlemesi gereken bir yapım.

Gizli Kusur

Gizli Kusur.

70’lerde bir dedektif olan uyuşturucu bağımlısı Larry “Doc” Sportello, eski bir kız arkadaşının kaybolması üzerine bu olayı soruşturmaya başlayacaktır. Suç ve sıcaklığın yüksek olduğu bu dosya Doc için bir işten fazlası, kendisi ve davranışlarını sorgulayacağı bir yolculuk olacaktır.

Suç, komedi ve dram üstüne kurulu olan Inherent Vice, ağır temposuna rağmen oyunculukları ve karakterlerin başarılı bir şekilde yazılması ile izleyiciyi içine çeken modern bir dönem filmi. Hikaye ilerledikçe Doc’la bir olduğumuz ve onun kadar bizimde kararlarımızı sorgulamaya başladığımız bu film Anderson’ın en iyi filmleri arasında olmasa bile her sinemaseverin aşina olması gereken bir tad.

Phantom Thread

Phantom Thread.

İngiliz modasının önde gelen isimlerinden olan Reynolds Woodcock ve kız kardeşi Cyril ülkenin en önde gelenlerini giydirmektedir. Müzmin bekâr Reynolds kadınları partnerlerden çok ilham alınacak arkadaşlar olarak görüyordur. Genç ve iradeli bir kadın olan Alma Reynolds ile karşılaşmasıyla işler değişecek, Reynolds’ın odağı işinden kaymaya başlayacaktır.

İlişkiler üzerine bir mektup olan Phantom Thread, ikili interaksiyonlardaki alışverişe odaklanıyor. Her ilişkinin günün sonunda bir alma ve verme aksiyonuna bağlı olduğu gerçeğini bize gösteren bu film bir dönem filmi olmasına rağmen günümüz ilişkileri için de çok şey anlatıyor.

Licorice Pizza

Licorice Pizza.

70’li yıllarda başarılı bir çocuk aktör olan lise öğrencisi Gary Valentine, hayatta kendisi için bir yer arıyordur. Gary’nin hayatı okuluna gelen fotoğraf asistanı Alana Kane ile tanışmasıyla değişmeye başlar. Alana ve onun özgüveninden çok etkilenen Gary zamanla birbirlerine daha da yaklaşacak ve gelecekleri için kol kola vereceklerdir.

Paul Thomas Anderson’ın en son filmi Licorice Pizza bir gençlik hikayesi, kendini bulmaya çalışan iki genci anlatıyor. Philip Seymour Hoffman’ın oğlu Cooper Hoffman ve başarılı oyuncu Alana Haim’in başrolde olduğu Licorice Pizza Anderson’ın sinematografisinde parlayan bir yıldız olarak yerini aldı.