Syedra antik kentinde nisan yolculuğu ve Herakles mozaiğinin izinde

HANDE YILDIRIM ÖNSÖZ
Abone Ol

Kimi zaman Kilikia Thrakeia’nın (Dağlık Kilikia), bazen Pamphylia’nın, bazı dönemlerde de İsauria’nın Syedra’sı fakat her daim sepyanın, mavi, yeşil ve kızıl paletinin kenti.

Senelerdir görebilmek için beklediğim Syedra ile kavuşma vakti bu senenin nisanıymış. Ne kadar izledim, dinledim, okudum ve nihayet memleketimin doğu komşusuyla selamlaşabildim nisan yağmurlarında.

Syedra | Seki, Alanya-Gazipaşa, Antalya, Türkiye | Nisan 2025.

Denizi, ayaklarınızın altında ve aynı anda avuçlarınızda hissedebileceğiniz sayılı antik kent ve/veya ören yeri vardır. İşte Herakles’in, mozaiklerin, akropolis yazıtlarının, sarnıçların, kent eşrafının ayak izlerini mündemiç merdivenlerin, sivil mimarinin; Ares, Dike ve Hermes “mahkemesi”nin, Klaros’un ve Apollon sibyllerinin, mağaraların, kent kapılarının, opus incertum örgülü o büyülü büyük hamamın, cesim mi cesim zeytinyağı işliklerinin, büyük kilisesi ve şapeliyle henüz “sığınak” Hristiyanlığının ve ardının, el sanatlarının ve zanaatların yurdu “Syedreon”.

Sedre Çayı ile beslenen ovanın hemen yamacı, doğal peyzajın -ana kayanın- set çektiği o 220 metrelik, mistik, sütunlu cadde (portiko), batıda Severuslar Dönemi’nde kentin ileri gelenlerinden Poteitos ve eşi Menoitiane Sebaste için inşa edildiği düşünülen heroon. Syedra’nın “Asar Tepe”si (Yukarı Kent) 400 metre ile selamlıyor Akdeniz’i; güneybatı yamaçlarından kıyıya, zamanında çizgili mercanımı bulduğum, kırılan huzmelerde yeşil deniz kaplumbağasıyla karşılaştığım kıyıların seddine doğru ise Aşağı Kent. Herakles’in on iki görevinin temsili şahane mozaik, hemen göz kırpıyor hamamın frigidariumunda (soğukluk bölümü); Kerberos’la göz göze geliyorum. “Mozaik tarlaları”, “volütlerin tarlaları”; burada 90’ların sonunda Alanya Müzesi tarafından yürütülen kazıların, 2019’da Doç. Dr. Ertuğ Ergürer başkanlığında yeniden başlatılmasıyla verilen emeklerin nişanesi gibi buluyor bizleri. (Çalışmalar, Geleceğe Miras Projesi kapsamında devam ediyor aynı zamanda.) Bu emeklerin izleri hamamda karşımıza çıkan bir el arabasıyla, freskli şapelin mezarlığının arkasına bırakılmış, muhtemelen trekking sopası işlevi gören bir kargıyla, buluntuları koruyan mavi sepetlerle, mozaikleri kapatan örtülerle belli ediyor kendini.

Güneybatı Kent Kapısı’nın kesme taş blokları, Akdeniz’e serenatlarda bulunurken o harikulade Kaynak Mağarası’na komşuluk eden devasa sarnıçlar, bir ritüel sığınağı olduğu kokusundan dahi belli Vaftiz Mağarası; şehrin dikey mimarisine ilaveten yatay mimarisinin de zenginliğine birer işaret fişeği oluyor.

Çok sevdiğimiz kentler bize hediye mahiyetinde birer vizyon sunar âdeta. Priene sevdam daimdir ya, öyle çok benzettim ki ikisine birden haiz o ruhu birbirine, başka bir âlemde birliktelermiş gibi. Mykale’nin kekik kokuları Sedre’nin sazlıklarına karışsın öyleyse. “Bir kez yetmez, yaşamalı!” kenti Syedra, artık hafızamın baş köşelerinden birinde.

Zeytin İşliği.

Metop*:

Klasik mitolojide, yalnızca kahramanlık hikâyesi olarak görülemeyecek kadar girift bir anlatılar silsilesinin neticeleri toplamı olan meşhur bir başlık vardır: Herakles’in On İki Görevi. Bu görevler, çeşitli olaylar neticesinde karşılaştığı zalim kral Eurystheus’un hizmetindeyken verilir Herakles’e: Nemea Aslanı’nı öldürmek, bataklık canavarı dokuz başlı Hydra’yı öldürmek, Artemis’in bile yakalayamadığı Keryneia Geyiği’ni yakalamak, Erymanthos Yaban Domuzu’nu getirmek, Kral Augeias’ın ahırlarını bir günde temizlemek, Stymphalos Kuşlarını öldürmek, Minotauros’un babası olan Girit Boğası’nı yakalamak, Troia Savaşı’nın Aka önderlerinden Diomedes’in kısraklarını çalmak, Amazon kraliçesi Hippolyte’nin kemerini getirmek, Titan Okeanos’un torunu dev gövdeli Geryoneus’un sığırlarını getirmek, güneşin battığı yerin perileri Hesperidlerin altın elmalarını çalmak ve ölüler diyarı Tartaros’un köpek bekçisi üç başlı Kerberos’u yakalamak.

Şapel Mozaikleri.

İşte Syedra’da, Herakles’in bu on iki meşhur işini anlatan şahane mozaik, hamam kompleksinin frigidarium bölümünde bulundu 2019 senesinde. MS 3. yüzyıla tarihlenen ve yaklaşık 165 metrekarelik bir alanı kaplayan bu eserde ana figürler tek bir karede betimlenirken zaman ve mekân akışı kesilmeksizin devam ediyor anlatı. Bu mozaiğin en mühim özelliklerinden biri ise yalnızca Dağlık Kilikia’da değil, diğer birçok bölgede de sinopsis kullanımı ve zanaatkârlık açısından henüz bir eşine daha rastlanmamış yegâne örnek olması.

* Klasik mimarinin Dor düzeninde, frizlerin dikey olarak konumlandırılmış tabletlerinin arasındaki boşluğu estetik olarak dolduran dikdörtgen oyuk. Antik Şeyler’in minik dikdörtgen spot kutucukları da onun metopu olsun öyleyse!

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.