Yusra Mardini’nin mücadelesi: Mülteci gençler için spor, ağ ve eğitim erişimi

OGÜN ZEYREK
Abone Ol

Şam’ın yıkık evlerinden Ege’nin karanlık sularına, oradan Berlin’in klorlu sessizliğine ve Olimpiyatların parlak ışıklarına… Yusra Mardini, iki kez IOC Mülteci Olimpik Takımı’yla yarışarak “mülteci” kelimesini bir kategori olmaktan çıkarıp bir yüz, bir ses, bir ritim hâline getirdi. Onun hikâyesi, madalya tablosundan çok insanlık tablosuna yazıldı.

Botun motoru sustuğunda, o kulaçlarını açtı ve gecenin ağırlığını suyun üzerinden çekti.

Yusra Mardini, 5 Mart 1998’de Şam’ın Darayya semtinde doğdu. Yüzmeyi babasından öğrendi. Suriye Olimpiyat Komitesi’nin desteğiyle erken yaşta milli havuza girdi. 2012’de İstanbul’da düzenlenen Kısa Kulvar Dünya Şampiyonası’nda 200 metre bireysel karışık, 200 metre serbest ve 400 metre serbestte ülkesini temsil etti. Savaş evlerini yıktı. 2015 yılının ağustos ayında kız kardeşi Sara ile birlikte Lübnan ve Türkiye üzerinden Avrupa yoluna çıktı. Ege’de, 6-7 kişi için tasarlanmış bota 20 kişi bindirildi. Botun motoru sustuğunda, o kulaçlarını açtı ve gecenin ağırlığını suyun üzerinden çekti. Yani, motor durunca Yusra, Sara ve iki iyi yüzücü suya atladı, botu üç saatten uzun bir süre itip çekerek Midilli’ye ulaştırdı. Sonra Balkan rotasını yürüyerek geçtiler; 2015 senesinin eylül ayında Berlin’e yerleştiler.

İkinci nefes: Berlin’de kurulan ritim

Berlin’de Wasserfreunde Spandau 04 kulübünde antrenör Sven Spannekrebs ile çalışmaya başladı. Berlin’deki ilk antrenmanda yüzeye çıkan her nefes, Ege’de tutulmuş bir nefesin borcunu ödüyordu. Havuz, Ege’deki o kara gecenin tam zıddı bir tondaydı: Açık renkte, ölçülebilir, güvenli ve en önemlisi tekrar edilebilir. Yusra’nın stratejisi setlerle, nefes bloklarıyla, dönüşlerle ve kulaç uzunluğuyla “korku”yu “ritim”e dönüştürmekti. Her tekrarında bir önceki kara gecenin koyu gölgesini hem seyreltti hem kısalttı. IOC’nin 2016’da kurduğu ilk Mülteci Olimpik Takımı’na seçildiğinde, yüzdüğü kulvar artık yalnızca kendisine değil, yerinden edilmiş milyonlara açılıyordu.

Berlin’deki ilk antrenmanda yüzeye çıkan her nefes, Ege’de tutulmuş bir nefesin borcunu ödüyordu.

Büyük sahne I: Rio 2016

Rio’da 100 metre kelebekte 1:09.21 ile serisini kazandı; genel sıralamada 41. olduğu için yarı finale kalamadı. 100 metre serbestte de yarıştı. Rio’da bir seriyi kazanırken, bir yıl önce itip çektikleri botun hızı da suya karışmış gibiydi. Ama tribünlerin alkışı sadece aldığı dereceye değildi. Bu alkışlar, o tehlikeli yolculuktan bir yıl sonra olimpik kulvarda suyu yaran bu genç sporcunun “hikâyeyi sürdürme” gücüneydi. O seriyi kazanmak, bir finişten çok bir başlangıçtı.

Büyük sahne II: Tokyo 2020 (2021)

Rio’da bir seriyi kazanırken, bir yıl önce itip çektikleri botun hızı da suya karışmış gibiydi.

Tokyo’da IOC Mülteci Olimpik Takımı’nın açılış yürüyüşünde bayrağı Tachlowini Gabriyesos ile birlikte taşıdı. Tokyo’da takımın bayrağını taşırken, “idiyet” kelimesi stadyumun en yüksek yerinden aşağıya, insanlığın ortak yerine dalgalandı. Havuzda 100 metre kelebekte 1:06.78’lik dereceyle yüzdü ve ilk 16’ya giremedi. Fakat görünürlük, bir sonuç değildi; başka hayatlara açılan bir kapıydı. Tokyo, Rio’da başlattığı cümlenin ikinci yarısı oldu: “Mülteci; bir soyutlama değil, insan isimlerinin ve hikâyelerinin çoğulu.”

Sözcülüğe dönüşen kulaç

Nisan 2017’de UNHCR (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği), onu en genç İyi Niyet Elçisi olarak atadı. Çadır kent ziyaretlerinden küresel zirvelere, okul buluşmalarından medya söyleşilerine kadar her yerde insanlarla konuştu. 2023 Dünya Mülteciler Günü’nde spor ve eğitime erişimi desteklemek için Yusra Mardini, Foundation adlı hareketi başlattı. Bu oluşum hem ABD’de hem Almanya’da faaliyet göstererek mülteci gençlere network, kaynak ve imkân sunmayı hedefliyordu.

“Mülteci; bir soyutlama değil, insan isimlerinin ve hikâyelerinin çoğulu.”

BM Cenevre Ofisi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Mardini, “Mültecileri temsil etmekten onur duyuyorum. Berlin’de yaşıyorum. Hikâyemi anlatmak için konuşmalar yapıyorum. Bütün mültecileri eğitimlerine ve hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeleri çağrısında bulunuyorum.” demişti. 17 yaşında en genç BMMYK İyi Niyet Elçisi olan Mardini, “Gelecek Olimpiyat oyunlarında da mülteci takımının olması gerektiğini düşünüyorum. 2020’de Tokyo’daki olimpiyatlarda da takımda yarışmak isterim. Mülteci takımının sonsuza kadar var olmasını istemiyorum. Çünkü mülteci sorunun sona ermesini istiyorum.” şeklinde konuşmuştu.

Hikâyenin anlatılması: Kitap, film, sahne

Onun tekniği, bir cümleyi sakin ve ısrarlı biçimde tekrarlamaktı: “Mülteciler insandır; tıpkı senin gibi.”

2018’de yayımlanan Butterfly: From Refugee to Olympian-My Story of Rescue, Hope, and Triumph otobiyografisi, Ege gecesinin “kaos”unu satırlara, Berlin havuzunun “ritmini” sayfalara taşıdı. 2022’de Sally El Hosaini’nin yönettiği The Swimmers filmi, gerçek hayattaki kız kardeşler Nathalie ve Manal Issa’nın performanslarıyla onun ve Sara’nın yolculuğunu milyonlara ulaştırdı. Film, Toronto Film Festivali’nde büyük beğeni topladı ve yayınladığını internet platformunda o yıl, en çok izlenen yapımlar arasına girdi. Yusra, sporculuk kariyerini sona erdirdikten sonra 2022’de Los Angeles’a taşındı; USC’de sinema ve görsel sanatlar okumaya yöneldi. 2023’te TIME’ın “En Etkili 100 İsim” listesine Sara’yla birlikte girmesi, onun yüzme havuzlarından taşan etkisini teyit etti. 2024 Paris Oyunları sırasında yorumculuk yaptı.

Miras: Bayraksızların bayrağı

Yusra Mardini, suyun hafızasına kendi cümlesini yazdı. Bir botu kıyıya, bir hikâyeyi dünyaya, bir umudu ise yeni kuşaklara taşıdı. O, spor tarihine madalya sayısıyla değil, madalyadan da önce gelen cesur kararlarıyla girdi: Suya atlamak ve başkalarını kıyıya ulaştırmak. Olimpik simgeye dönüşmesi, rekor kırdığı için değil, “görünmez” kalması istenen bir topluluğu görünür kıldığı içindi. Onun da dediği gibiydi belki de her şey: “Umut bir stil değil; bir dayanıklılık tekniği.” O teknik, kimi gün Rio’da bir seriyi kazanmak, kimi gün Tokyo’da bir bayrak taşımak, kimi gün de bir cümleyi sakin ve ısrarlı biçimde tekrarlamaktı: “Mülteciler insandır; tıpkı senin gibi.”

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.