Bir kadın ve birçok hikaye: O Da Bir Şey Mi

ZEYNEP KARACA
Abone Ol

O Da Bir Şey Mi, hikayesi itibariyle baş karakteri erkek de olsa bir kadın anlatısı. Filmin ana karakterlerinden biri olan ve bizi film boyunca peşine takan kişi Aliye. Yönetmen Levent ve Aliye’nin katmanlı anlatısına yakından bakalım.

Sinema tarihi boyunca yönetmenlik denemelerini konu alan birçok film bulmak mümkün. Bunların belki de en bilinenleri Cennet Sineması ve Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni. Örnekleri artırabiliriz. Pelin Esmer de son filminde erkek bir yönetmenin hayatını merkeze alarak bir anlatı deniyor. Filmin açılış sahnelerinden biri; yönetmen Levent’e karşı yapılan eleştiri. Politik film çekmediği iddia ediliyor. Yönetmen Levent bunu film çekmek zaten politik bir eylemdir diye cevaplıyor. Film çekmenin politik bir eylem oluşu belki sinema tarihi boyunca tartışılan bir konu Godard gibi yönetmenlerden sonra film çekmenin politik bir eylem olduğuna bizi ikna eden birçok done mümkün.

DEĞİŞEN HİKAYELER VE MERKEZDE BİR KADIN

Filme dönersek; henüz yirmili yaşlarında olan Aliye, yönetmen Levent’e hayatıyla ilgili notlar bulunan mesajlar atar. Levent uzun metraj filmi için oyuncu aramaktadır. Aliye, küçük yaştan itibaren sorunlarla uğraştığı bir hayatı vardır. Aliye’nin önce istismara uğradığını düşünüyoruz ama filmin bir noktasında bu bir cinsel istismar hikayesi değil diyerek bizi uyarıyor. Aliye’nin babasıyla olan bağı ve sonra çalışmak için bir avukatın yanında geçirdiği süreçlere yoğunlaşıyor film.

Hikayenin Aliye etrafında akması da bize güçlü bir kadın anlatısı olduğuna dair işaretler veriyor. Aliye başından geçen olaylar sonrası bir otelin mutfağında çalışıyor. Burada yönetmen Levent’le karşılaşma imkanı buluyor. Yönetmen Levent de o sıralar Söke’de yapılacak bir festival için kısa film çekmek üzere. Aliye’nin hikayesi; Levent’in kısa filmine de ilham oluyor. Film içinde film çekilmesi hikayesi de bizim bu filmin tamamen yönetmen tecrübelerinin bir sonucu olduğu düşüncemizi destekliyor.

SINIFLAR VE SINIRLAR ARASI YOLCULUKLAR

Otelin barında Miletli kadın filozof Aspasya’nın tablosu asılı. Bunun üzeirne de sohbetler yapılıyor. Aspasya’nın Sokrates’in hocası olması ve ona aşkı öğretmesine değiniliyor. Otel görevlilerinden birinin daha karşılıksız aşk hikayesini dinliyoruz. Aliye’nin Levent’e eleştirilerin biri de aşk filmi yapmadığı üzerine. Sahi izlediğimiz bir aşk filmimi mi? Levent’in boşanma aşamasında olması ve Aliye’ye karşı bir şeyler hissetmeye başladığına şahit oluyoruz. Ama izlediğimiz bir aşk filmimi dersek, tam cevabını alamayabiliriz. İçinde aşka ve kadına dair güçlü donelerin bulunduğu bir anlatı. Pelin Esmer sinemasına aşina olanların bildiği bir gerçek olan karakterlerin melankolik ruh hali, bu filmde biraz kırılıyor. Ama yönetmen Levent melankolik bir karakter. Aliye’nin gerçekçi yapısı bunu biraz kırıyor. Kadın anlatısının öne çıktığı yapım; mitolojide ve günümüzde kadın olmaya dair öğelerle dolu.

Filmde hissedilen en bariz gerçeklerden biri de sınıflar arası farklar. Yönetmen Levent’in kısmen maddi açıdan düzgün hayatı, otelin mutfağında asgari sayılabilecek bir ücretle çalışan Aliye’nin hayatı. Yokluklar ve imakanlar arasındaki gerçekçiliği de bize yansıtıyor. Paranın sunduğu konfor alanıyla imakansızlığın savurduğu hayata dair izleri de görüyoruz film boyunca. Filmde başka sanatsal göndermeler de var. Aliye, filmin bir yerinde Sait Faik Abasıyanık ve Yusuf Atılgan okuyor. Hepimizin bildiği o kitap Aylak Adam. Filme buradan bakıp Levent’in bir aylak adam olduğunu düşünebiliriz ama birçok hikayede yaptığı gibi yine bizi yanıltıyor olabilir. Film, kısaca Pelin Esmer sinemasına aşina olanlara zevkli bir hikaye deneyimi sunuyor.