Altın fiyatlarında tarihi zirve: Neler oluyor?
Altın, 14 Ekim’de ons başına 4.100 doları aşarak tarihi bir eşiği geride bıraktı. ABD’deki ekonomik belirsizlikler, jeopolitik gerilimler ve gelişmekte olan ülkelerin dolardan kaçışı, altınınyükselişini hızlandırırken; ETF'lere yönelik rekor yatırım talebi bu trendi daha da pekiştiriyor.
14 Ekim Salı günü, altın fiyatı ilk kez ons başına 4.100 dolar (31.10 gram altın fiyatı) sınırını aşarak bu yılki artış oranını %50’nin üzerine çıkardı. Bu yükselişin hızı, analistlerin beklentilerinin çok ötesine geçerek, 2024 başlarında başlayan trendin neredeyse iki katına ulaştığını gösteriyor. Ani yükseliş, yatırımcıların ve tasarruf sahiplerinin ilgisini çekerek döviz büroları ve değerli metal satıcılarının önünde uzun kuyrukların oluşmasına neden oldu.
Bu artışın sebebi ne?
Altın fiyatlarındaki bu rekor artışın arkasında birden fazla etken bulunuyor. Öne çıkan faktörlerden bazıları, artan hükümet borçları ve ABD’deki bütçe kriziyle bağlantılı ekonomik belirsizlikler ile Federal Rezerv’in bağımsızlığını kaybetme ihtimaline dair endişelerdir. Fed’in siyasi baskı altında faiz indirimine gitmesi durumunda, enflasyonun yeniden tetiklenmesiyle birlikte altın geleneksel bir "güvenli liman" işlevini sürdürmeye devam edebilir.
Ancak tüm bu faktörler, altının yaşadığı bu yükselişi tek başına açıklamaya yeterli değil. Aslında, altın fiyatlarındaki yükseliş, bu gelişmelerden çok önce başlamış ve yıllardır süregelen bir trendin parçası olmuştur.
Asıl güç: Altın destekli ETF'ler
Bu yükselişi açıklayan en olası nedenlerden biri, altın destekli borsa yatırım fonlarına (ETF'ler) olan talebin artmasıdır. Bu finansal araçlar, yatırımcılara borsada altın alım-satımını, hisse senedi veya tahvil kadar kolay bir hale getirerek altına erişimi demokratikleştirmiştir.
2003 yılında ilk altın ETF’sinin piyasaya sürülmesinden önce, bireysel yatırımcıların bu piyasaya girişi oldukça sınırlıydı. Bugün ise altın, diğer finansal varlıklar gibi kolaylıkla işlem görebiliyor. Bu durum, çalkantılı dönemlerde altının “güvenli liman” statüsünü daha da pekiştiriyor.
Merkez bankaları ve jeopolitik stratejiler
ETF'lere olan bireysel talebin yanı sıra, özellikle Çin ve Rusya gibi gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının rezervlerinin önemli bir kısmını dolardan altına çevirmesi dikkat çekiyor. Uluslararası Para Fonu'na göre, dünya genelindeki fiziksel altın rezervleri 2006'dan bu yana %161 artarak yaklaşık 10.300 tona ulaştı. Bu oran, 1955-2005 arasında yalnızca %50 artmıştı.
Bu değişim, Batılı ülkeler tarafından uygulanan finansal yaptırımlara karşı bir önlem olarak değerlendiriliyor. Rusya, 2006’dan bu yana net altın alıcısı konumunda ve 2014’te Kırım’ı ilhak etmesinin ardından alımlarını hızlandırarak dünyanın en büyük rezervlerinden birini oluşturdu. Çin ise, “dolarsızlaştırma” politikası kapsamında ABD tahvillerini azaltıp altın alımını artırıyor.
Rusya’nın SWIFT ödeme sisteminden çıkarılması ve Ukrayna savaşına yönelik Batı yaptırımlarının ardından, birçok gelişmekte olan ülkenin merkez bankası benzer şekilde altın rezervlerini artırma yoluna gitti. Artık bu ülkeler için, Batı’nın para birimleri altın kadar güvenli görülmüyor; hatta siyasi risk taşıdığı düşünülüyor. Bu eğilim, finansal yaptırımların diplomatik bir araç olarak etkinliğini de zayıflatabilir.
Altın ne kadar yükselebilir?
ETF’lere yönelik yatırımcı isteği ile gelişmekte olan piyasa merkez bankalarının jeopolitik motivasyonlu alımları birleşince, altın fiyatlarında daha fazla artış bekleniyor. Özellikle yatırımcılar arasında “FOMO” (fırsatı kaçırma korkusu) duygusunun yayılması, ETF’lere daha fazla sermaye girişini tetikliyor. Dünya Altın Konseyi, yalnızca Eylül ayında bu fonlara 26 milyar dolar (22,4 milyar avro) ile rekor giriş bildirirken, yılın ilk dokuz ayındaki toplam giriş 64 milyar doları (55 milyar avro) buldu.
Bu temele dayanarak, Goldman Sachs 2026 sonu için altın fiyatı hedefini ons başına 4.900 dolar olarak güncelledi.
Avustralya için ne anlama geliyor?
Dünyanın üçüncü büyük altın üreticisi olan Avustralya, bilinen altın rezervlerinin %19’una sahip. Bu konumuyla ülke, küresel fiyat artışından büyük ölçüde faydalanma potansiyeline sahip. Avustralya Sanayi, Bilim ve Kaynaklar Bakanlığı’na göre, altın ihracatının değeri önümüzdeki yıl sıvılaştırılmış doğal gazı (LNG) geçerek ülkenin en büyük ikinci ihracat kalemi haline gelecek. Böylece, altın yalnızca demir cevherinin gerisinde, stratejik önemi yüksek bir ihracat ürünü olarak öne çıkacak.