CBDC: Yeni Dünya’nın yeni parası

HABER MASASI
Abone Ol

Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde dijital Türk Lirası ile ilk ödemeyi gerçekleştirdi. Merkez Bankası teknoloji paydaşları ile yürüttüğü dar kapsamlı ve kapalı devre pilot uygulama testlerine 2023 yılının ilk çeyreğinde de devam edecek.

Central Bank Digital Currency olarak adlandırılan ve CBDS kısaltmasıyla son iki yıldır sıkça karşımıza çıkan Merkez Bankası Dijital Parası kavramı, müthiş bir hızla devrimsel dönüşümler yaşayan dünyamızın önümüzdeki birkaç yıllık yolculuğunda ekonomik gelişmeler açısından en önemli aktörlerden biri olarak sahneye çıkmaya hazırlanıyor.

Peki, nedir bu CBDC olarak andığımız Merkez Bankası Dijital Parası?

Dünya genelinde merkez bankaları tarafından oluşturulan, oluşturulduğu ülkenin yasal para birimini dijital olarak temsil eden (çoğu zaman) dağıtık defter teknolojisi tabanlı olarak oluşturduğu varlıklara Merkez Bankası Dijital Parası diyoruz. Yani bir ülkenin kendi nakdî/kaydi parası yerine koyduğu dijital paralar...

Açıklamanın zihnimizde uyandırdığı çağrışımlar son yılların popüler aktörleri olan kripto paraları akla getirse de CBDC’ler, her ne kadar teknoloji açısından kuzen sayılacak kadar yakın olsalar da kripto paralara göre oldukça farklı.

Kripto paralar.

Popüler kripto varlıkların ağları tüm katılımcıların erişim sağlayabildiği ve işlem kaydedebildiği, izne dayalı olmayan açık blockchain ağlarını temsil ediyor. Yani tamamen merkeziyetsiz bir yapıya sahipler. CBDC'ler ise bir ülkenin merkez bankası gibi merkezî oluşumlar tarafından kontrol edilen projeler. Kendilerine ait blockchain ağlarında sadece yetkili kişiler düzenleme yapabiliyor. Yani merkez var, kontrol var, müdahale var. Hasılı Merkez Bankaları diledikleri işlemi iptal etme, diledikleri hesapları dondurma, diledikleri transferleri durdurma vs. gücünü elinde tutuyorlar.

Bir başka önemli fark da rezerv meselesinde karşımıza çıkıyor. Kripto paralarda herhangi bir rezerv mantığı yokken CBDC’ler aynı bugün olduğu gibi değerlerini koruma konusunda altın, döviz vs. gibi değerlerin rezerv tutulmasına muhtaç şekilde hayatlarına başlayıp sonrasında belki ortak bir rezerv dijital paraya bağlı olarak değerlendirilecekler.

Bankalarda bulunan ve hiç elle tutmadan, gözle görmeden oradan oraya transfer ettiğimiz paralardan farkları ise o paraların bankalar tarafından üretilen kaydi paralar olmasına rağmen, bu yazıya konu dijital paraların, doğrudan merkez bankalarınca üretilmesi nedeniyle; transferinden kaydına, muhafazasından takibine, dondurulmasından yok edilmesine kadar tamamen her şeyin merkez bankalarının gözetimi ve yetkisinde olmasında saklı.

İşlev açısından dijital olmalarından başka bugün kullandığımız nakit/kaydi paralardan pek farklı olmayan, fakat çok daha güçlü bir şekilde merkez bankalarının ve dolayısıyla üst otoritelerin müdahalesine açık olan bir para sistemi ile her şeyin kayıt altına alındığı bir sisteme doğru gidiyoruz.

  • İlerleyen süreçte ortak bir dijital para biriminin oluşturulması marifetiyle eski dünyanın, başta hızla çöküşe giden dolar rezerv sisteminin boyunduruğundan kurtarılıp bambaşka bir düzene davet edildiğine, bu yeni düzenin finansal sisteminin de bu paralar üzerinden şekillendirileceğine şahit olacağız.

CBDC

Bu yeni para sisteminin mimarı olan, merkez bankalarının merkez bankası kabul edilen BIS yani Bank for International Settlements’in (Uluslararası Ödemeler Bankası) ülkelere kendi CBDC’lerini oluşturma konusundaki desteklerinin yanında rezerv para yerine geçecek ortak bir CBDC oluşturma konusundaki programları da hızla devam ediyor. Kanada, Japonya, İsviçre, İsveç, Avrupa, İngiltere ve ABD merkez bankalarından yöneticilerin oluşturduğu bir yönetim kümesinin 2020’den bu yana gerçekleştirdiği sıkı çalışmayla CBDC’lerin resmen hayatımıza girecekleri günlere eriştik. Söz konusu Yönetim Kümesi’nin Eş Başkanlığını BIS’ten Benoit Coeuré ve İngiltere Merkez Bankası’ndan Sör Jon Cunliffe yürüttü. İngiltere Merkez Bankası’ndan birinin eş başkan olması süreçte City of London’ın etkisini anlamak adına adeta bir uyarı bayrağı olarak görülmeli. Kümenin üyeleri ise Kanada Merkez Bankası’ndan Timothy Lane, Avrupa Merkez Bankası’ndan Fabio Panetta, Japonya Merkez Bankası’ndan Shinichi Uchida, İsveç Merkez Bankası’ndan Cecilia Skingsley, İsviçre Merkez Bankası’ndan Fritz Zurbrügg, Fed’den Lael Brainard ve BIS’ten Hyun Song Shin olarak belirlenmişti.

Süreçte elbette sadece ülkelerin merkez bankaları görev almadı. BIS’e ait “mBridge” isimli platform üzerinden testleri devam eden CBDC’lerin geliştirilmesinde HSBC, ICBC, Goldman Sachs, Dubai Islamic Bank, Standard Chartered gibi küresel birçok bankanın proje paydaşı olmasının yanında her ay Fed, BoE, IMF, WEF, ECB gibi kurumların yetkililerinin ağzından konuyla alakalı açıklamaların yapılması projenin ultra küresel bir çalışma olduğunu gösteriyor.

Tüm dünya merkez bankaları gibi TCMB’nin de Hazine ve Maliye Bakanlığı, TUBİTAK- BİLGEM, ASELSAN ve HAVELSAN desteği ile gerçekleştirdiği dijital para çalışmaları uzun süredir devam ediyordu.

  • 2022’nin son günlerinde, TCMB’nin yaptığı açıklama ile birinci faz açısından kritik bir eşik olarak belirlenen Dijital Türk Lirası ağındaki ilk ödeme işleminin başarılı şekilde gerçekleştiğini öğrendik.

Türk Lirası.

TCMB ayrıca; teknoloji paydaşları ile birlikte yürüttüğü dar kapsamlı ve kapalı devre pilot uygulama testlerinin yanında dağıtık defter teknolojilerinin ödemeler ekosistemlerinde kullanımı ve anlık ödeme sistemleri ile entegrasyonu gibi konularda tasarlanan özgün mimari kurgulara ait testlere de devam edeceğini, Dijital Türk Lirası'nın teknolojik gereksinimlerinin yanı sıra iktisadi ve hukuki çerçevesine dair çalışmalara da önem verilerek sürecin yönetildiğini ifade etti. Sistem, 2001’den bu yana savaş ve krizlerden ötürü devasa boyutlara ulaşan Fed’in bilançosundan ötürü küresel rezerv para olma özelliğini kaybeden doların hakim düzeninin tehlikeye girmesi ve adım adım yaklaşan bir finansal çöküşün engellemesi, belki de söz konusu çöküş sonrası yeni dünyanın finansal düzeninin en baştan tasarlanması açısından sürecin mimarları açısından hayati bir dönemeç olma özelliğini taşıyor.

Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin döviz piyasalarındaki kurlardaki oynaklıklar üzerinden ve borsalarda sürekli hâlde gerçekleştirilen milyarlarca dolarlık spekülatif soygunların durdurulması, vergi kaçırılmasının önlenmesi, kamu ve özel sektörde kaynakların kullanımında optimizasyonun sağlanması, harcamalarda şeffaflık, gibi sayılamayacak kadar alanda CBDC’lerin varlığı hayal bile edilemeyecek büyük fırsatlar tanıyor.

Tüm bunlarla beraber, pesimist bir bakış açısıyla sürecin tartışılan tarafları da yok değil. Nakdin peyderpey ortadan kaldırıldığı bir sistemde her ne kadar her şey kanunlarla sınırlanacak ve belirlenecek olsa da servetlerin güvenliğinin, paranın doğrudan doğruya merkez bankalarının kontrolünde olmasından ötürü müdahale edilebilir, el koyulabilir, dondurulabilir vs. bir formda tehlikede olacağı ve bunun süreç içerisinde ciddi problemlere sebep olabileceği öngörülmekte. Bu karamsar görüşlere sahip olanların da en büyük kanıt olarak öne sürdükleri argüman, Çin’deki sosyal kredi puanı uygulaması benzeri bir sürecin hayatımıza girmesi ihtimali… Konunun takipçileri açısından geçtiğimiz aylarda önemli bir gelişme yaşanmıştı ki, onu da burada anmakta fayda var. Kasım ayında Endonezya’da gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesi sonrası ilan edilen deklarasyonun 27. ve 32. maddeleri, CBDC’lerin gelişimine ve yaygınlaşmasına yönelik atılan adımlar hakkındaydı. G20 Liderler Zirvesi gibi dünyanın genel gidişatı hakkında en önemli toplantılarından birinin deklarasyonunda CBDC’ler hakkında maddelerin bulunması, geçirdiğimiz dönüşümün ciddiyetini anlamamız için bir mihenk taşı olarak karşımızda duruyor.

Doların rezerv para olma sürecinin hızla sonuna yaklaştığımız, Batı ekonomilerinin resesyonla boğuştuğu, Çin’in bankacılık krizi ile cebelleştiği, Rusya’nın savaş sebebiyle toprak bütünlüğünü koruma hususunda her geçen gün daha da tedirginleştiği bir dönemde Zirve sonunda yayınlanan deklarasyonda pandemi, savaş, gıda arzı, iklim gibi en önemli konularla birlikte CBDC’lere yer ayrılması göz ardı edilemeyecek bir gelişme.

Hasılı, birkaç yıldır önce ülkelerin kendi CBDC’lerinin ve ardından küresel bir CBDC’nin oluşturulması adına BIS’in hamiliği, IMF’nin öncülüğü, Dünya Bankası’nın mentorlüğü ve uluslararası bankaların katılımıyla hummalı bir küresel çalışma devam ediyor.

Altın.

  • CBDC’lerle ilgili gelişmeler devam ederken, uzun zamandır ağır adımlarla yolculuğuna devam eden altının da bu gelişmeler kapsamında yıldızı parlamaya başlamış durumda.

2021 yılsonunda üzerinde 100 milyar dolarlık, savaş başlangıcı ile 500 milyar dolarlık, günümüz itibariyle yaklaşık 700 milyar dolarlık opsiyon baskısı bulunan altının, tüm devletler açısından yeni oluşturulacak para sistemine (Doğrudan ya da IMF SDR’si üzerinden) teminat oluşturacağından hızla stratejik önemi artırıyor. Dünya, doların değerini artırmak suretiyle ithalata yönelerek süreci bir ihtimal atlamaya çalışan ABD’nin özellikle sanayi kuruluşlarına vereceği zarar ve bu zararın büyük borsalarda oluşturacağı depreme hızla ilerlerken deprem sonrası kahramanlaştırılacak CBDC’lere ve bu kahramana kefil olması en güçlü aday olan kadim paraya, yani altına her geçen gün daha fazla alan açılmaya devam ediyor.

Aşağıda paylaşacağım verilerden, CBDC’lerin hayatımıza giriş süreci ile merkez bankalarının altına yönelişi arasındaki korelasyonu rahatça görmek mümkün. Dünya Altın Konseyi’nin kasım sonu verilerine baktığımızda 2022 yılında ülkelerin merkez bankalarının 1967 yılından bu yana en büyük altın talebini ortaya koyduklarını görüyoruz. Sadece kasım ayında dünya genelinde merkez bankalarınca 50 tonluk net altın satın alımı meydana gelmiş durumda. 3 yıldan uzun bir süre altın alımı yapmayan Çin Merkez Bankası bile kasım ayında harekete geçti. Kasımda 32 tondan fazla alım yapan Çin Merkez Bankası, aralık ayında da 30 ton alım gerçekleştirdi.

Peki, 2022'nin ilk 11 ayında tüm merkez bankaları arasında altın alımında şampiyon kim oldu dersiniz?

Cevap şaşırtıcı. Açık ara şampiyon biziz. TCMB 2022 Ocak-Kasım döneminde 122,8 ton net altın alımıyla tüm dünya merkez bankalarını solladı. Türkiye’yi 35,1 tonla Özbekistan ve 33,9 tonla Irak takip etti.

Yine Dünya Altın Konseyi verilerine göre Türkiye'nin bu alımlardan sonra resmî altın rezervleri 517 tona ulaşmış durumda. Böylece, dünyanın 12. büyük altın rezervine sahip olmuş durumdayız.

Tüm bunların ışığında, dünyanın hızla yeni bir para sistemine yöneldiğini, CBDC’lerin başat aktör olacakları bir sistemin kurulmak üzere olduğunu, doların küresel rezerv bir paradan dijital formuyla önemi azalan ve kısmen küresel hatta belki de en fazla bölgesel bir değere dönüşeceğini, perspektife son dönemdeki güncel gelişmeleri de kattığımızda Türkiye’nin tüm bu değişim ve olası küresel çatışma sürecinin farkında olduğunu, başta savunma ve enerji alanları olmak üzere buna göre hazırlık yaptığını, sürecin hızla evrilmeye başladığının bilincinde olduğundan da diğer merkez bankaları gibi, hatta onlardan çok daha güçlü bir farkındalıkla gerçekleşmesi muhtemel tüm senaryolara karşı insanlığın en güçlü parasına, altına yöneldiğini söylemek mümkün…

Evet, dolar sisteminin hızla sonuna geliyoruz ve yeni sistem olarak önümüzdeki en güçlü alternatif şu an için CBDC sistemi. İlerleyen dönemde önce merkez bankaları kendi dijital paralarını üretecek ardından Keynes’in Bretton Woods’ta önerdiği üzere ortak bir rezerv para dijital bir formda üretilecek gibi duruyor. Sürecin mimarlarından birinin, an itibariyle bilançosu en düzgün küresel kurum olan IMF’nin olacağı gibi, bu işin bir şekilde altın ve çöküşe giden para sisteminin kaybeden aktörleri durumundaki bugünkü itibari paralardan ziyade altına oranlı SDR’lerden geçeceği şimdilik en kuvvetli tahminler arasında.

Hep beraber süreçle alakalı gelişmeleri ve dünya para-finans sisteminin yaşayacağı devrimleri/ evrimleri gözlemleyerek geleceğe ilişkin beklentilerimizi sizlere aktarmaya devam ediyor olacağız…