Çinli otomobil üreticileri Avrupa pazarını daraltırken alman markalar pay kaybediyor
Çinli otomobil üreticilerinin üretim avantajları, Avrupa’daki otomobil üreticilerini derinden etkilemeye devam ediyor. Yakın zamanda Avrupa’daki birçok otomotiv firmasından daralma ve kapanmalarına yönelik haberler gelirken, Çin pazarında ise büyüme yaşanıyor. Almanya otomotiv endüstrisi birliği’nin verilerine göre, 2019’da Çin pazarındaki payı yüzde 26,2 olan alman otomobil üreticileri, 2024’ün ilk yarısında yüzde 20,3’e gerilerken, aynı dönemde Çinli markaların pazar payı ise yüzde 30’dan yüzde 66’ya yükseldi. Tüm bu veriler, Avrupa’nın ciddi bir sınavdan geçtiğini, Türkiye de dahil Avrupa’ya ihracat yapan tüm üreticileri de bu sınava dahil ettiğini gösteriyor.
Geçtiğimiz aylarda Alman merkezli otomotiv parça tedarikçisi Federnfabrik Erwin Lutz’un iflası, otomobil devi Volkswagen’in daralma haberleri, BMW ve Mercedes-Benz Grubu’nun kâr uyarıları yayınlaması, otomobil piyasasına damgasını vuran haberlerin başında gelirken Çinli otomobil üreticileri ise bu daralmanın en baş mesulü olarak gösteriliyor. Son yıllarda Çinli üreticiler, devlet teşvikleri, düşük maliyetli üretim avantajları ve güçlü şarj altyapıları sayesinde elektrikli araç (EV) piyasasında hızla büyüyerek, Alman markalarının geleneksel üstünlüğüne meydan okumaya devam ediyor.
Avrupa Birliği'nin sıkı emisyon hedefleri, elektrikli araç altyapısının yetersizliği ve yeşil enerji kaynaklarına erişim sorunları ise Avrupa merkezli üreticilerin elektrikli araç piyasasına uyum sağlamasını zorlaştırarak mücadelede geriye itiyor. Hal böyle olunca Alman üreticileri, elektrikli araçlara yatırım yapmak için büyük bütçeler ayırmalarına rağmen, bu geçiş sürecinde yüksek maliyetler, batarya temininde yaşanan sorunlar ve altyapı yetersizlikleri gibi birçok engelle karşı karşıya kalıyor.
Çinli markaların pazar payı yüzde 30’dan yüzde 66’ya yükseldi
Çin pazarında özellikle elektrikli araç segmentinde hızla yükselen Çinli markalar, Avrupalı ve özellikle Alman üreticilerin pazar payını da ciddi oranda düşürüyor. VDA (Almanya Otomotiv Endüstrisi Birliği) verilerine göre, 2019’da Çin pazarındaki payı yüzde 26,2 olan Alman otomobil üreticileri, 2024’ün ilk yarısında yüzde 20,3’e geriledi. Aynı dönemde Çinli markaların pazar payı yüzde 30’dan yüzde 66’ya yükseldi. Çin’deki tüketici talebindeki bu kayma, Alman üreticiler için kâr beklentilerinin gözden geçirilmesine yol açarak finansal baskıyı da artırdı.
Eylül 2024 itibarıyla Avrupa’nın dört büyük pazarının üçünde ise düşüş eğilimi yüzde 6,1 oranında devam etti. Fransa yüzde 11,1, İtalya yüzde 10,7, Alman pazarı ise yüzde 7 oranında düşerken İspanya yüzde 6,3 ile sağlıklı bir toparlanma yaşadı.
Avrupa Birliği araç kayıtları
Otomotiv Sanayii Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, Avrupa’da yaşanan bu daralmanın sebebini küresel otomotiv sektöründeki köklü dönüşümün gerektirdiği yatırım ihtiyacı, makroekonomik gelişmeler ve değişen rekabetçilik ile birlikte çetinleşen küresel ticaretin bir sonucu olarak yorumluyor.
Eroldu, “Enflasyon etkisi ile öngörülenin gerisinde kalan Avrupa pazarı, Çin’in hem iç hem de ihraç pazarlarında artırdığı rekabet gücü, Avrupa’da elektrikli araç talebinin öngörülenin gerisinde seyretmesi, yüksek teknolojiye yatırım ihtiyacı ve düşük elektrikli araç marjı, karlılıklarda gerileme ve tedarik zincirindeki artan kırılganlık tüm Avrupalı üreticileri zorluyor” diyor.
Öyle ki, Çinli markalar devlet teşvikleri ve düşük üretim maliyetleri sayesinde elektrikli araç pazarında hızla ilerlerken, Alman üreticiler yeni teknolojilere adapte olmakta daha fazla kaynak ve zaman harcamak zorunda kalıyor. Bu durum da beklenen satış performansına ulaşmalarını zorlaştırıyor ve sektördeki rekabet avantajlarını etkiliyor.
Avrupa'daki üreticilerin rekabet gücünü koruyabilmek için yenilikçi teknolojilere daha fazla yatırım yapmaları ve üretim süreçlerini daha verimli hale getirmelerinin zorunlu hale geldiğini söyleyen Eroldu, “2025 yılında, elektrikli araçların pazar payının artması bekleniyor. Ancak Net 0 hedefine geçiş sürecinde üreticilerin karşılaştığı maliyet artışları, altyapı eksiklikleri ve yoğun rekabet baskısı, sektörün dönüşümünü zorlaştıracak gibi görünüyor. Bu nedenle üreticilerin stratejik planlarını bu zorlukları dikkate alarak yapmaları önem kazanıyor” diyor.
Net sıfır karbon hedefi mümkün mü?
Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği'nin (ACEA) raporlarına göre, elektrikli araçlara geçişte yaşanan zorluklar ve sıkı emisyon hedefleri, sektörün bugün geldiği noktanın başlıca nedenleri arasında yer alıyor. Avrupa Birliği, 2025-2029 yılları arasında satılacak yeni araçlar için kilometre başına 93,6 gram karbon emisyon hedefi belirlese de ACEA, mevcut koşullarda bu hedefe ulaşmanın zor olduğunu sık sık dile getiriyor.
Sıfır emisyonlu araçların üretimi ve benimsenmesi için şarj ve hidrojen dolum altyapısı, rekabetçi üretim koşulları, uygun fiyatlı yeşil enerji, teşvikler, hammadde ve batarya temini, ekonomik büyüme, tüketici kabulü ve altyapı güvenliği gibi temel unsurların yetersizliğinin hedefe ulaşmayı zorlaştırdığından bahsediliyor. ACEA, bu koşullar sağlanmadığı takdirde 2025 emisyon hedeflerine ulaşmanın zorlaşacağını ve sanayinin milyar dolarlık cezalar, üretim kesintileri, iş kayıpları ve zayıflayan tedarik zinciri gibi risklerle karşılaşabileceğini belirtiyor.
Eroldu, bir diğer sebep olarak ise yükselen enerji ve hammadde maliyetlerini gösteriyor. Bu maliyetler üretim süreçlerini zorlarken Alman üreticilerin rekabetçi fiyat sunmalarını da engelliyor. Tüm bu gelişmeler ise Avrupalı otomotiv üreticilerinin küresel rekabet gücünü koruma açısından ciddi bir sınav verdiğini ortaya çıkarıyor.
Uyum sağlamayan her şirket kapanmaya mahkûm mu olacak?
Eroldu’ya göre bu sınav sonucunda, elektrikli araçlara tam uyum sağlamayan şirketlerin kapanmaya mahkûm olacağı kesin olmamakla birlikte, rekabette geri kalma ve pazar paylarını kaybetme riskleri oldukça yüksek. Elektrikli araçlara, batarya teknolojilerine ve sürdürülebilir üretim süreçlerine hızlı bir geçiş yapamayan şirketler, hem Avrupa pazarındaki sıkı emisyon düzenlemelerinden doğan maliyet artışlarıyla hem de hızla gelişen elektrikli araç pazarında daha çevik rakiplerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu durumdan yalnızca Avrupalı şirketler değil, Avrupa’ya ihracat yapan tüm üreticiler olumsuz yönde etkileniyor.
Bu süreçte başarılı olmak için yalnızca elektrikli veya alternatif yakıtlı araç üretmenin yeterli olmayacağına da değinen Eroldu, aynı zamanda yenilikçi teknoloji geliştirmek, verimli üretim yapmak ve tüketici beklentilerine uygun ürün sunmanın da büyük önem taşıdığından bahsediyor.
Eroldu’ya göre, otomotiv şirketlerinin gelecekteki başarısı, elektrikliye tam uyum sağlama kapasiteleri, yeni teknolojilere hızla uyum sağlama yetenekleri ve stratejik yatırımlarla sürdürülebilir bir rekabet avantajı oluşturabilme becerilerine bağlı olacak.
“Avrupa’daki araç fazlası Türkiye'ye kayabilir”
Yaşanan tüm bu gelişmelerin Avrupa’ya otomotiv sektöründe ihracat yapan ülkeleri de doğrudan etkilemesi bekleniyor. Öyle ki, Eroldu,
Avrupa’nın Türkiye’nin en önemli pazarı olduğu düşünüldüğünde, Avrupa’daki potansiyel pazar daralması sebebiyle oluşabilecek araç fazlasının Türkiye pazarına kaydırılma olasılığını ciddi bir risk olarak değerlendiriyor. Avrupa pazarlarındaki daralma ve atıl üretim kapasitesi, Türk otomotiv sanayisinin ihracatında düşüşe neden olarak üretimi olumsuz etkileyebilir.
Türkiye’nin aşınan üretim rekabetçiliğini güçlendirmek için politika geliştirilmesini önemli gördüklerini söyleyen Eroldu, mevcut tesisleri korumanın, bu süreçte daha da hayati hale geldiğine değindi.
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.