Elektrikli otomobille 4 liraya 100 kilometre yol

HABER MASASI
Abone Ol

Petrol onlarca yıldır insanoğlunun vazgeçilmezi oldu. Ama her doğal kaynak gibi o da tükenmeye başladı… Otomotiv sanayii de buna kayıtsız kalamayarak önce “hbirid” modelleri geliştirdi, ardından da “elektrikli otomobilleri”... Artık pek çok markanın bir de elektrikli modeli var… İstatistikler de 2020 yılı itibarıyla dünya genelinde satılan otomobillerin yüzde 2’sini elektrikli araçların oluşturacağını gösteriyor. Biz de bu dönüşümü Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar Derneği Başkanı Berkan Bayram’a sorduk. Sormakla kalmadık elekrtikli otomobille İstanbul yollarına çıktık, avantaj ve dezavantajlarını beraber deneyimledik…

Dünyada dizel ve benzinli araç dönemi bitiyor mu?

Aslında bitmiyor sadece biçim değiştiriyor. Özellikle geçtiğimiz yıl yaşanan emisyon krizinin ardından, küresel markalar tüm dizel modellerinin hibrid olması yönünde çalışmalar başlattılar. Ayrıca Avrupa Birliği'nin Co2 emisyon oranı yüksek araçlardan daha yüksek vergi almaya başlaması, tüketicinin düşük hacimli motorlu araçlara ve elektrikli modellere ilgisini artırdı. Geçtiğimiz yıl iki büyük otomotiv markası 2025 yılı itibarıyla tüm modellerinin elektrikli veya hibrid motor seçeneği ile üretileceğini dünya kamuoyu ile paylaşmıştı. Benzinli ve dizel motora sahip araçların üretimi artarak devam edecek, fakat bu motorların yanında artık aynı araçta elektrik motoru da yer alacak.

Hibrid otomobillerin teknolojisiyle elektrik motorlu araçların teknolojisi arasındaki farklılıklar neler peki?

Günümüz şartlarında hangisi daha verimli sizce? Basit anlatımla elektrikli otomobil, elektrik motoruna sahip ve elektrik enerjisi ile çalışan otomobillere verilen isimdir. Ani hızlanması, güçlü ve sürekliliğini koruyabilmesi en önemli özelliğidir. Elektrik motoru ihtiyaç duyduğu enerjiyi akülerden sağlar. Bir elektronik kontrol ünitesi motora verilecek akımı ve akım yönünü kontrol eder. Elektrik motoru döndürme hareketini diferansiyel kutusuna iletir. Bu kutu da tekerleklerin dönmesini sağlar. Hibrid ise kelime anlamıyla “Melez” demektir. Bu ifade, otomotiv terminolojisinde ise içten yanmalı motora sahip araçta, aynı zamanda elektrik motorunun da var olmasıdır. Hibrid sistemi, bir elektrikli aracın işlevlerini de yerine getirerek, aynı miktar yakıt ile daha fazla mesafe alınmasını ve emisyonunun düşürülmesini sağlayan yapıdır.

Özellikle elektrikli otomobil konusunda insanların çekinceleri var. Tabii en büyük tedirginlikleri de “ya pil biter de yolda kalırsam” korkusu. Şu anki koşullarda avantajları ve dezavantajları neler?

İlk etapta kullanım alışkanlıklarımızın değişmesi ve öncelikle toplu taşımada kullanımının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Elektrikli araçların bugün itibarıyla yaygın olarak kullanılabilecek en verimli yöntemi ise şehir içi ulaşımda kullanılan otobüslerin elektrikliye dönüşümü ile olacaktır. Belediye otobüslerinin günlük kullandıkları güzergah sabittir. Ortalama bir hızda yol alırlar. Yine belirli durak sayısında, standart iş saatleri arasında çalışırlar. Eğer toplu taşımacılıkta kullanılacak Elektrikli otobüsler için, bu akıllı ulaşım sistemini geliştirebilirsek, her gün ciddi bir oranda enerji maliyeti tasarrufu sağlamış oluruz. Tüketicinin ve araç kullanıcısının öncelikle elektrikli otobüsler ile bu deneyime sahip olması gerekmektedir. Sessizliği ve son derece ekonomik bir ulaşım şekli olarak elektrikli araç deneyimi olan kişinin bir sonraki tercihi buna sahip olmak olacaktır. Bu noktadan sonra elektrikli otomobil sahibinin de, kullanım alışkanlıklarını değiştirmesi gerekecektir.

Elektrik motorlu araç teknolojisinde gelinen nokta ne peki? Dizel ve benzinli araçların hızlarına ve menziline ulaşabiliyorlar mı?

Elektrikli otomobilde kullanılan tüm malzemeler her geçen gün daha fazla geliştiriliyor. Sadece şarj ve menzil mesafesi olarak görmemek lazım, güvenlik açısından ve kullanılan pil kalitesi bakımından da çok fazla yenilik ve geliştirmeler yapılıyor. Günümüz dünyasında üretilmiş ve kullanılmakta olan en uzun menzile sahip elektrikli otomobil 432 kilometre menzile sahip Tesla S 85D dir. Bu menzil mesafesi birçok dizel veya benzinli model ile eşdeğer bir rakama sahip. Elektrikli otomobil sektörünün gelişmesi, cep telefonundaki gelişmeye benzer özellikler taşır. Pil maliyetleri düşmüş buna karşılık pil kapasitesi artmıştır. Buna bağlı olarak daha fazla uygulama ve teknolojik yenilik kendine yer bulmuştur.

Türkiye’de yeterli sayıda şarj istasyonu var mı?

Türkiye’de yaklaşık 300 adete yakın şarj ünitesi bulunuyor. Bu adetin yarıya yakını İstanbul’da. Tüm elektrikli ve Plug-in hibrid araçlar evlerden de şarj edilebilir. Bunun için yalnız tesisat değişikliği şart değilse de şarj süresi açısından değiştirilmesi tercih edilmelidir. Yani standart şehir şebekesinden 8 saat yerine 3 saatte şarj etmek isterseniz trafonuzda ufak değişiklikler yapmanız gerekecektir.

Toyota geçtiğimiz aylarda Türkiye'de üretilecek ilk hibrid otomobil için 450 milyon dolarlık yatırım yapacağını açıkladı. Bu yatırımlar Türkiye’de hibrid ve elektrik motoru yatırımlarının artması ve teknolojinin geliştirilmesi açısından nasıl bir önem teşkil ediyor…

Hem cari açığımız, hem de ihracata sağlayacağı katkı açısından elbette güzel bir gelişmedir diyebiliriz. Bu noktada hibrid otomobillerinde Özel Tüketim Vergisi indiriminden faydalanması gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor.

Böyle bir teşvik kapsamında değerlendirilmesi durumunda, umuyorum ki Türk otomobil kullanıcısı hibrid otomobil ile çok daha kısa sürede buluşabilecektir.

Elektrik ve hibrid motor üretimi konusunda Türkiye nasıl bir "know how"a sahip? Yerli otomobil için yüzde 100 oranında kendi motor teknolojisini üretecek yeterliliğe sahip mi?

Elektrikli otomobil satışları(Avrupa 2013-2015 arası)

Özellikle belirtmem gerekirse, elektrikli otomobilin en büyük özelliği tasarım sınırlamasının bulunmamasıdır. Yani tasarlayacağınız standart bir platform üzerinde hem binek sınıfı hem de stationwagon bir model üretebilirsiniz. Bu açıdan elektrikli otomobil üretimi farklı yelpazelerde, fiyat-maliyet karşılaştırması göz önüne alınarak, her türlü pazara hizmet edebilir teknolojiyi barındırmaktadır. Bu bakış açısına sahip olabilirsek, özellikle Bursa şehrimiz bu konuda her şeye sahip. Hali hazırda Avrupa'ya buradan pek çok marka ve modelde üretim yapılmakta ve ihraç edilmekte... Şunun da altını çizmekte fayda var, günümüz dünyasında her şeyi mutlak suretle kendimiz üretmek zorundaymışız gibi bir düşünce yapısı kalmamıştır. Bizim hedef noktamızın özellikle katma değeri yüksek, düşük maliyetli üretim modelleri üzerine yoğunlaşmak olmalı, sadece ülkemizde değil, dünya pazarında da satılabilecek kaliteye, teknolojiye ve rekabet gücüne sahip olabilmekten geçmelidir.

Elektrikli ve hibrid araçlar dünya satış rakamları(Ocak-Aralık 2015)

Hibrid ve elektrik motorlu araçların ardından başka enerji kaynakları da otomobillerde kullanılabilecek mi?

Elektrikli ve hibrid otomobil teknolojisinde, üretim şekli hibrid'den tamamen elektrikliye geçiş olarak devam edecek, son durakta ise kesin ihtimal olarak “Hidrojen Fuel Cell” görünmektedir. Günümüz teknolojisinin ve hidrojen depolanması önündeki soru işaretleri tam olarak çözümlenememiş olmasına rağmen, bugün itibarıyla iki büyük markanın hidrojen yakıt ile çalışan modelleri seri üretime geçmiştir. Kaynağı su olan ve enerjisi sonucunda açığa sadece su buharı çıkaran hidrojen yakıtlı otomobillerin gelecek nesilleri çok daha teknolojik ve verimli olacağı şüphesiz...

Son olarak yerli otomobili soralım… Milli otomobil tamamlandığında benzinli motorun dışında elektrikli versiyonu da olacak. Bu konuda gelinen aşama nedir? Nasıl bir araç olacak? Ne zaman yollarda görebileceğiz…

Yıllardır içinden çıkılmaz bir hal almış gibi görünen kronik konumuzda bugün artık bir adım atılmış. Keşke 1960'lara geri dönüp Devrim otomobilimizi her türlü zorluklara karşı göğüs gerebilecek bir noktaya taşıyabilmiş olsak, ama bu mümkün değil artık. Ancak ülke olarak elektrik motoru teknolojisini geliştirebilecek, buna bağlı olarak da akü-batarya ve sürücü kontrol ünitesi gibi hayati parçaları üretebilecek kapasite ve bilgiye sahibiz. Bir tarihten bahsedilmesi gerekirse, 2020 yılı öncesinde üretim bandından mutlaka bir elektrikli otomobil çıkmalıdır. Bu otomobilin mutlak suretle otonom sürüş teknolojisine de sahip olması şarttır bence…

Test Bölümü

BMW i3 tam şarj ile 120 kilometre mesafe kat edebiliyor…

Bu keyifli söyleşinin ardından biz de güneşli bir İstanbul gününde elektrikli BMW i3 ile yollara çıktık. Şehir içinde elektrikli bir otomobil kullanmanın avantaj ve dezavantajlarını sizler için test ettik…

Ne yazık ki Türkiye’de henüz elektrikli otomobil konusunda çok fazla model seçeneği bulunmuyor. Hatta bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az desek daha doğru bir ifade olur… BMW i3 de bunlardan biri…

Araç oldukça şık ve sportif çizgilere sahip… Elektrikli motor neredeyse aracın çalıştığını bile hissedemeyeceğiniz kadar sessiz çalışıyor.

BMW İ3 iç kokpitiyle de farkını ortaya koyuyor. Özellikle aracın ön konsoluna yerleştirilen yüksek çözünürlüklü bilgi ekranı oldukça fonksiyonel ve modern bir hava katmış araca... Bu ekrandan anlık pil ve menzil verilerini takip edebiliyorsunuz…

Cep telefonu.

Ayrıca cep telefonunuza kuracağınız bir aplikasyonla bulunduğunuz herhangi bir noktadan aracın pil durumunu kontrol edip, çeşitli fonksiyonlarını devreye sokabiliyorsunuz…

BMW i3 tam şarj ile 120 kilometre mesafe kat edebiliyor… Aracın maksimum hızı ise saatte 120 kilometre ile sınırlandırılmış.

Biz sürüşümüze başlamadan önce aracımızı 22 kwh güce sahip bir şarj istasyonunda yüzde 60 doluluk oranına gelene dek şarj ettik.

BMW i3 fabrika verilerine göre 100 kilometrede 12.9 kwh tüketim (tasarruf) oranı sunuyor.

Biz sürüşümüzü İstanbul’un yoğun trafikli güzergahlarından Beşiktaş ve Boğaz hattında gerçekleştirdik.

Yaklaşık 2 saatlik test sürüşümüz boyunca sağladığımız tasarruf (tüketim) 11.2 kwh oldu. Kabaca bir hesaplama yapacak olursak; vergiler dahil 1 KWH bedelinin 0.44 lira olduğunu varsaydığımızda 100 kilometrelik sürüşümüzün bize maliyeti yaklaşık 4.9 Türk lirası oldu). Eğer bu mesafeyi bir benzinli araç ile yapmış olsaydık 10 katı bir maliyet olacaktı (49 Türk lirası)…

Elektrikli otomobil satın almak isteyenlerin en çok tedirginlik duyduğu konuların başında ise şüphesiz ki bataryanın tükenerek yolda kalma endişesi geliyor…

Tüm dünyada olduğu gibi bu konuda Türkiye’de de yatırımlar sürüyor… İstanbul’da 100 civarında elektrikli araç şarj ünitesi bulunuyor.

Bunların çoğu alışveriş merkezlerinin otoparklarında ve otellerde yer alıyor. Türkiye genelinde ise 300 kadar şarj ünitesi var ve bu rakam her geçen gün artmaya devam ediyor.

Biz keyifli bir sürüşün ardından aracımızın bataryasını yeniden şarj etmek üzere bir alışveriş merkezinin otoparkına girdik.

Burada bir sürprizle karşılaştık… Elektrikli araçların şarj edilebilmesi için ayrılmış alanda ne yazık ki AVM otoparkına gelen bir başka otomobilin (yakıtlı araç) bu bölümü işgal ederek yanlış park ettiğini fark ettik.

Aracı başka bir yerde şarj etme imkanımız olmadığından da mecburen hatalı park eden araç sahibinin gelmesini beklemek durumunda kaldık. Yarım saatlik zorunlu bekleyişin ardından aracı şarja bağlayıp testimizi de burada sonlandırmış olduk.

Sonuç olarak elektrikli bir otomobil sahibi olmayı düşünüyorsanız, bazı dezavantajlarına rağmen maliyet avantajı ve çevreci karakterini göz önünde bulundurarak çekinmeden tercih edilebileceğini söyleyebiliriz…