Eşitsizlikler ve Fed’in politikası

HABER MASASI
Abone Ol

Ocak ayı başında Dünya Ekonomi Forumu Davos toplantılarını takip ettik. İlginçtir bu seneki toplantılar ve konuşulanlar eskisi kadar gündem olmadı. Hatta uluslararası yardım kuruluşu Oxfam’ın her yıl Davos toplantılarına denk getirdiği eşitsizlik raporu daha fazla ilgi çekti.

Çünkü “eşitsizlikler” meselesi bir süredir dünyanın gündemini meşgul ediyor. Özellikle gelir eşitsizliklerinin geldiği seviyeler artık endişe verici olmanın da ötesine geçti. Öyle ki OXFAM’ın bu yılki raporunun başlığı “Eşitsizlik Öldürür” oldu. OXFAM bunun nedenlerini şu şekilde sıralıyor;

OXFAM’ın örneklerini artırmak mümkün. Ancak görünen o ki Kovid-19 pandemisi zaten kötü durumda olan eşitsizlikleri giderek daha kötü hale getiriyor. Daha da kötüsü pandemi bitse bile eskiye dönüş mümkün görünmüyor. Zira ABD Merkez Bankası Fed’in pandemi ile mücadele için uyguladığı politikalar hali hazırda var olan eşitsizlikleri derinleştirmeye devam ediyor. Hatta önümüzdeki dönemde Fed’in varlık alımlarını bitirmesi, faiz artırmaya başlaması ve nihayet bilanço küçültmesi dünyadaki gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeleri daha da olumsuz etkileyecek.

Ocak ayının son haftasında Fed’in faiz kararını gördük. Fed, beklendiği üzere faizleri sabit tuttu. Ancak piyasaların esas merak ettiği konularda ise belirsizlikler hala devam ediyor. Örneğin FED’in ne zaman bilanço daraltmaya başlayacağını bilmiyoruz. Öte yandan ilk faiz artışının önden yüklemeli olup olmayacağı konusu da hala muallak.

Tahmin ettiğimiz üzere Fed’in faiz kararı metninden varlık alımlarının 2022 Mart ayının başında biteceğini öğrendik. Önceki toplantılarda ilk faiz artışının varlık alımlarının bitmesinin ardından olacağı mesajı verilmişti. Metinde de faizleri yakın zamanda artırmanın uygun olacağına karar verildiği belirtiliyor. Faiz kararı sonrası Fed Başkanı Powell’a bu “faiz artışı ne zaman?” sorusu sorulduğunda “komite Mart toplantısında faizleri artırma niyetinde” yanıtını verdi. Ancak “önden yüklemeli bir faiz artışı olacak mı?” sorusuna ise daha belirsiz bir cevap vermeyi tercih etti.

Önden yüklemeli faiz artışı ile kastedilen ise Fed’in 25 yerine 50 baz puanlık bir artış yapıp yapmayacağı konusu. Çünkü ABD’deki son ÜFE verisi yüzde 9,7’ye ve son TÜFE verisi de 40 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 7’e geldi. Bu durumda Fed’in kredibilitesini koruması için 25 baz puanlık artışın yetmeyeceği yönündeki görüşler giderek artıyor.

Fed kararı ile beraber en çok merak edilen bir diğer konu da Fed bilançosu ile ilgiliydi. Zira Fed bilançosu hali hazırda 8,86 trilyon dolara kadar büyümüş durumda.

Bu rakam 2008 Küresel Finansal Krizi öncesi 1 trilyon doların biraz altındaydı. Sonrasında 4,5 trilyon dolara kadar arttı ve zamanla 3,75 trilyona kadar geriledi. Ancak Kovid- 19 pandemisi ise beraber inanılmaz bir şekilde arttı ve bugünkü seviyelere geldi.

Bilanço daraltılmasının ne zaman başlayacağı, hızının, büyüklüğünün ve bileşiminin ne olacağı önümüzdeki dönemi öngörme açısından son derece önemli. Ancak şimdilik bildiklerimiz oldukça sınırlı. Karar metninde bilanço daraltmasının faiz artırımlarından sonra başlayacağı ifade ediliyor. Bunun yanı sıra Fed’in bir de bilanço daraltmasına ilişkin açıkladığı ilkeler var. Ancak orada da tek gördüğümüz ilk etapta mevcut politika faizine göre vadesi gelmiş menkul kıymetlerin yeniden alımı ile ilgili ayarlama yapılacağı. Powell sonrası ile ilgili bilgileri netleştirmek için iki toplantı daha yapılacağını söyledi.

FED bilançosu. Kaynak: FED.

Bu yazı yayına hazırlandığı sırada Ocak ayı Fed toplantısına ilişkin tutanaklar henüz yayınlanmamıştı. Bu bakımdan 2022 yılında toplam kaç faiz artışı yapılacağına ilişkin son veri bir önceki toplantının tutanaklarında en az 3 olarak görünüyordu. Sonrasında enflasyonda yaşanan gelişmelerin bu sayıyı artırdığını tahmin ediyoruz. Ancak 3 olsa bile 2022 işlerin dünyanın geri kalanı için zor olacağı bir dönem başlıyor.

2022 Ocak ayı toplantısında “temkinli şahin” olarak ifade edebileceğimiz bir Fed gördük. Yapılan sözlü ve yazılı yönlendirme Mart ayı başında varlık alımlarının tamamen biteceğine işaret ediyor. sonrasında ise faiz artışları başlıyor ve enflasyondaki son gelişmelere bakarsak son tutanaklarda tahmin edilen 3 faiz artışından daha fazlasını göreceğiz. Diğer yandan artık bilanço daralmasını daha fazla konuşmaya başladık. Hatta artık elimizde genel ilkelere ilişkin bir metin bile var. Ancak bir de tüm bunların sonuçları olacak.

Peki bu sürecin beklenen sonuçları neler?

Dolar Endeksi güçlenecek. Bu gelişmekte olan ekonomiler için pek iyi bir haber değil. Zaten tüm dünya yüksek enflasyonla mücadele ederken bu kez kur kanalından ilave bir maliyet baskısı daha gelecek. Büyüme baskılanacak. Uluslararası Para Fonu (IMF), güncellediği Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nda küresel ekonominin 2022’ye önceden beklenenden daha zayıf bir konumda girdiğine dikkat çekti bile. IMF, 2021 Ekim’inde yaptığı tahminde 2022’de dünya ekonomisinin yüzde 4,9 büyüyeceğini belirtmişti. Oysa son güncelleme ile bu oran düşürülerek yüzde 4,4’e revize edildi.

Düşen büyümenin istihdam piyasası üzerindeki baskısı artacak. Kovid-19 döneminde yaşanan iş kayıpları ve uzaktan çalışmanın yaygınlaşması hali hazırda istihdam piyasası üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. Şimdi buna bir de küresel büyüme hızının düşmesinin olumsuz etkileri eklenmiş oldu.

Yüksek enflasyon, düşük büyüme, istihdam piyasasında oluşan baskı ve yaşanan gelir kayıplarının eşitsizlikleri daha da artıracağı aşikar. OXFAM’ın hesaplamalarına göre hükümetlerin halktan topladığı vergilerin önemli bir kısmı aşıları geliştiren ilaç firmalarına aktı ve akmaya devam ediyor. Ancak buna rağmen aşı paylaşımındaki eşitsizlikler pek çok ekonomiyi vurdu ve olumsuz etkilemeyi sürdürüyor.

Dünyada her yıl fakir ülkelerdeki 5,6 milyon insanın sağlık hizmetlerine erişemediği için hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Yine her yıl en az 2,1 milyon insanın ise açlıktan hayatını kaybettiği düşünülüyor. 2030 yılına kadar iklim krizinin fakir ülkelerde her yıl 231 bin insanın hayatını kaybetmesine neden olacağı da tahminler arasında. Elbette tüm bunların en önemli nedeni eşitsizlikler ve maalesef FED’in önümüzdeki dönemde uygulayacağı para politikasının söz konusu eşitsizlikleri artıracağını düşünmek için elimizde pek çok neden var.