Google ve Mıcrosoft'un nefesi TARBİL'in ensesinde

HABER MASASI
Abone Ol

Üstündağ, İstanbul’da doğdu. Elektronik merakı yüzünden teknik lisede elektronik okudu. 1990 -91’de İTÜ Elektrik, Elektronik Fakültesi’nden mezun oldu. Yine İTÜ Kontrol ve Bilgisayar Mühendisliği’nde yüksek lisans ve doktora yaptı. Çok sayıda projede bulundu. 25 civarında patente sahip. 3-4 patent için yurtdışına başvurmuş. Enerji ekonomisinden ekoloji ekonomisine geçişte Türkiye’nin küresel oyuncu olabileceğini görüp, Türk tarımını dönüştürmeye karar vermiş. Yazılım, donanım, yapay zekâ uygulamalarıyla, toprak, su ve havzalar üzerinden üretim planlaması, hammadde ve stok yönetimi yapıyor. Çiftçiye “hangi toprağa hangi ürün ekilir” diyen modelin beyni.

Projesinin adı, Tarımda Bilişim (TARBİL). Tarım Bakanlığı-İTÜ öncülüğünde yürüyor proje… Kamu- üniversite birlikteliğinin en iyi örneği. Üstündağ anlattı, Osmanlıdan bugüne yapılamayan tarım devriminin ince noktalarını yazdık.

Bir bilim insanı niye patent almak ister?

Bunun iki nedeni var. Biri, buluşu ile kendisini ilişkilendirme arzusu olabilir. İkincisi de yurt dışında gelişmeler çok hızlı oluyor, o yüzden maddi konu gündeme gelebiliyor. Patent gelir elde etme olanağı sağlıyor. Bizim başvurularımız gelir elde etmekten çok giderlere neden olmama üzerine…

Yapay zekâ ile yolunuz nasıl kesişti?

15, 16 yaşındaydım. Elektronik ve bilgisayara olan merakım, bilgisayarların birbiriyle konuşturulması, onlara bilinç kazandırılmasını anlatan bilim kurgu filmlerinin etkisiyle başladı.

Yapay zekâ nedir?

Bilinçten farklı, kıt bir matematiksel tanımı var. Gönder gibi basitten karmaşığa doğru giden bir matematiksel fonksiyon kümesi olarak görülebilir yapay zekâ.

Birincil nesil bu, ikinci ve üçüncü nesil ne yapıyor?

Açıkçası, “bu bir kayıt cihazıdır” demek yerine “ biz şu olayla ilgileniyoruz” dediğimiz zaman onun ilişkilerini de kendisi kurabiliyor, geliştirebiliyor. Üçüncü nesilde yapay zekâ, aynı zamanda kendi kendine öğrenen makinelere dönüşüyor. Dördüncü nesil ise yapay bilinç, ilk üç nesildekiler gibi o andaki girdilerini geçmiş bilgileri ile karşılaştırarak bir başka yenilik üretmiyor.

Desenize, yapay zekâ yapay bilinç sınavında…

Su havzalarında kirliliği izliyor. Sürekli görüntü alabildiğimiz dört uydulu bir filo bu. Ülkeye çok ciddi bir stratejik veri sağlıyor

Elbette. Mesela uyandınız. Sabahtan itibaren etrafınızdaki algılarınız sizi, düşünce uzayında gezdirmeye başlıyor. Bana baktığınızda aslında beni görmüyorsunuz, annenizin karnından itibaren ki, beni oluşturan nesnelerin bir ilişkisini görüyorsunuz.

Off, insanlığın sonu mu geliyor?

Bilim dünyası, yapay bilinç seviyesinde yapay zekânın kullanımını, insanlığın sonunu getirmesi ihtimali olan en tehlikeli beş konudan bir tanesi olarak görüyor.

İnsanlık için en tehlikeli üç konu…

Biri nükleer savaş, diğeri uzaydan gelebilecek bir enfeksiyon veya büyük bir meteorun çarpması. Diğeri de insan DNA’sı üzerinde yapılacak oynamalarla özel insan ırkı geliştirilmesinin insanlığa olan etkisi.

Yapay zekâda iddialı mıyız?

Kendi araştırma grubumla yaptığımız iki çalışma Türkiye’yi dünyada iddialı konuma getirecek. Biri, organik kökenli malzemelerden yapay zekâ üretilmesi Bir nevi “şırınga edilebilir” bilgisayar üretilmesi. İkincisi de öğrenirken karar verme ve üretme fonksiyonlarını bir arada tutabilen, aynen insan beynindeki sinir ağları gibi davranan yeni bir yazılım algoritması.

Dünya ekibi izliyor mu?

İlgilerini çekiyoruz… Örneğin. MP3 uygulamaları çok yaygın. Mevcuttaki ses kayıt sistemleri, video kayıt sistemlerinin tümünün yerini alırken, önemli tasarruf sağlayan bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Laboratuar uygulamalarını yapıyoruz.

Bilime yabancıyız, matematikten korkuyoruz, ne olacak halimiz?

Eğitim sistemimiz matematik korkusu ile yetiştiriyor bizi. Türk toplumu matematikten korkuyor. Analitik davranma modelinden uzak büyüyoruz. Ama mobil teknolojiler sayesinde insan-makine ilişkisi yavaş yavaş gelişiyor, ben bu korkunun kırılacağına inanıyorum.

Dünyanın en güçlü beş uydusundan biri İTÜ’de ne yapar?

Uydu teknolojisi hayatımıza önce haberleşme dediğimiz ilk nesil uydularla girdi. Sonra cep telefonlarında alıcı bilinen GPS uydularıyla tanıştık. Şimdi de uzaktan algılama uyduları var. Bizim İTÜ’deki uydu öyle. Uzaktan algılama uyduları dünya kaynaklarının tespiti, tarımsal ürünler başta olmak üzere kentsel planlama, ulaşım gibi birçok alanda güncel durumu gösteriyor.

Projeyi kim destekledi?

Kalkınma Bakanlığı ya da o zaman ki ismiyle DPT… Bir yatırım desteği kapsamında yaklaşık 20 milyon dolarlık bir proje. İlk defa bir yatırımda uydu alıcı sistemlerimiz kuruldu ve TARBİL projesi kapsamında da sistem 10 yıl arayla güncellendi…

Hangi bölgeler izleniyor?

Kazakistan, Afganistan sınırından Atlas Okyanusuna, Sibirya’dan Orta Afrika’da Çad’a kadar olan bölgelerden geçen uydu görüntülerini alabiliyoruz,

Uydu gücünü tarımda mı kullanıyoruz?

Evet, ağırlıklı olarak tarımsal uygulamaları için kullanıyoruz. (UHUZAM) Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama Merkezi, Orman Bakanlığı’na orman bilgi sistemine veri sağlıyor. Su havzalarında kirliliği izliyor. Sürekli görüntü alabildiğimiz dört uydulu bir filo bu. Ülkeye çok ciddi bir stratejik veri sağlıyor.

Bütün bu çalışma kaynakları korumak için mi?

Dünya ekonomisi, endüstri devrimi ile birlikte birkaç defa rota değiştirdi. Endüstri devrimi enerji ihtiyacını ortaya çıkarttı. Enerji kaynaklarının paylaşımı yüzünden geçen yüzyılda iki savaş yaşadık, enerjiye dayalı bir kaynak ekonomisi gelişti, teknoloji gelişti. 1970 sonrası insanların alana yayılma hızı artarken, ekilebilir alanlar yüzde 37 azaldı.

İklim değişikliği mi?

Elbette… Fakat ekim alanları azalırken gelişen tohum teknolojisi, gübre ve kimyasallarla birlikte verimliliği arttırdı, dengeyi sağladı.

Aç kalmayacağız, öyle mi?

Doç. Dr. Berk Üstündağ ve Meliha Okur.

2050 yılına doğru giderken 2012 yılı ile tam rakamsal karşılaşmasında bir net değer ortaya çıkıyor. Bu dönemde tam iki katı kadar gıdayı tam yarısı kadar alandan karşılamak zorunda kalacağız.

Nüfus artışının nedeni ne?

Penisilin icad edildi, su klorlandı, aşı yaygınlaştı. İnsanların ölmesini istemeyiz ama yaşam konforunun artması nüfus artış hızını da etkiliyor.. 10 bin yıldaki nüfus artışının çok daha üzerindeki bir artışı, son 100-150 yılda yaşadık.

Daha fazla kimyasal mı kullanılacak?

Verimi dengelemek için gübreyi, kimyasalları insan sağlığı için önerilen sınıra kadar zaten kullandık, daha fazlasını kullanmamalıyız.

Havzalarda durum ne?

Havzaların en önemli kaynağı su ve su kaynaklarını da mevcuttaki havzaların sınırında değil, eksisinde kullanmaya başlayacağız…

Ekside su kullanmak mı?

Biz, 1960’da kişi başına 3 bin 500 ton yıl su kullanıyorduk. Şu an 2 bin 600 ton yıl kullanıyoruz, bu, bin 200 ton yıla düşerse riskli bölge kapsamına gireriz. Ve, kendimize yetecek gıdayı üretemeyen ülkeler listesine gireriz.

Önlem alıyor muyuz?

Hem Tarım, hem de Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ciddi çalışmaları var. Açıkçası su kaynakları üç bakanlık yerine tek elden, ulusal doktrin, ulusal strateji ile ortak yönetilmeli… Eğer önlem alınmazsa, 2030 -2040 yılı arasında bu sınırın altına ineriz.

Konya Ovası alarm veriyor…

2007’de TARBİL projesine başladığımızda Urfa’da 250 metreden çekilen suyun 400-500 metreye kadar indiğini bizzat gördük. Mardin’de ve Konya Ovası’nda da öyle.. Bir taraftan havzayı besleyen kaynakları kirletiyoruz. Bir taraftan da iklim değişikliği altında kuraklık başta olmak üzere çeşitli iklimsel risklerimiz var, onlarla boğuşuyoruz,.

İklimsel riskleri açar mısınız?

Türkiye’nin büyük kısmı, Güneydoğu Anadolu kuşağı başta olmak üzere yarı kurak bölgede. Yani bu problemden ilk başta etkilenmeye başlayacağız. 2050 yılına bir günde gitmeyeceğiz.

2050 yılının özelliği ne?

Eğer mevcut teknoloji ve yapı değişmezse 2030 yılından itibaren gıda fiyatları hızla artacak. 2050 yılına kadar ya bu problem çözülecek ya da çeşitli güvenlik risklerine yol açabilecek, bir savaşa neden olacak.

Gıda savaşları mı?

Dünya ekonomisi gıda sorunu ile karşı karşıya… Bir tarafta havzaları daha doğru gözleme ve yönetme, diğer taraftan dünya ekonomisini gözleme ve yönetme ihtiyacı var.. Emtia ekonomisinin bir tür sanallaşmasıyla da karşı karşıyayız. Yakında ekoloji ekonomisi ve ekoloji ekonomisinin sertifikası gündeme gelecek. Enerji ekonomisi emtia ekonomisi ile birleşiyor.

Ekoloji ekonomisinin altyapısı hazır mı?

Havamızın kalitesinin alınıp satılabileceği, havzamızın üretkenliğinin alınıp satılabileceği, borsalarının oluşacağı bir yöne doğru gidiyoruz, Ekolojinin değerlemesinin karşılığının yapılacağı yöne doğru…

Bam teli havza yönetimi mi?

Havzalarınızda bitki deseni var, siz yönetiyorsunuz. Her birinin yüzlerce parametresi var. Türkiye Cumhuriyeti sağlıklı olarak varlığını sürdürecekse, bitki desenini bilgi sistemleriyle doğru yönetmeli.

Yönetmezsek ne olur?

Ayakta kalamayız. . Bir kere Avrupa’nın en büyük tarım ekonomisine sahibiz, doğrudan 65 milyar dolar gelir üretiyoruz. Tarım toplamda türev ürünleriyle birlikte 100-150 milyar dolarlık bir ekonomi.

Katma değer deyince aklıma bilişim geliyor…

Bilişim 7-8 milyar dolarlık bir ekonomi, 6 milyar dolarlık kısmı ithal. Katma değer üretmeyen yüzde 5-10 luk ticari komisyon farklarından oluşan bir ekonomi. Geride de 2 milyar dolara sıkıştırdığımız insan kitlesi var.

Tarıma yüklen, bilişimi terk et, diyor musunuz?

Tarım, katma değeri Türkiye açısından çok daha büyük bir ekonomi ama üniversite sınavlarında en yüksek puanı almış olan insan kitlemiz tarımda değil, bilişimde. Bunu tersine çevirmeliyiz.

Tarım doğru alan mı?

Buğday başta olmak üzere bazı ürünlerde dünyanın ilk 10 üreticisi konumunda olduğumuz düşünülürse, elektronik, bilgisayar, bilgi sistemleri ve kontrol sistemlerinin tarımda uygulanması, karşımıza ihracat yapabileceğimiz alan olarak çıkıyor.

TARBİL bu yüzden mi doğdu?

TARBİL, iklim değişikliğinin etkisiyle rekoltedeki düşme ve bunun tespitindeki istatistik zafiyetler yüzünden doğdu. 2006’da başladık. 2008’de sahaya indik.

Projenin mali boyutu?

Başlangıçta Güney Doğu Anadolu ile ilgili 10 milyon lira dolayında pilot projeydi sadece. Şimdi Türkiye ile ilgili ciddi bir aşamaya geçtik. Uydu görüntü sistemlerini sağlayan teçhizatın iyileştirilmesi, bakanlığa sağlanan uydu görüntüleri, Türkiye’deki bütün tarım parsellerinin sayısallaştırılması gibi hizmetler olmak üzere, şu ana kadar 200 milyon lira harcandı projeye. Yani 100 milyon dolar.

Hükümet programında da kaynak ayrıldı mı?

Evet... 1 milyar 400 milyon liralık bir bütçesi var. 20 yılı kapsayan bir projeksiyon yapıldı. Yap-işlet-devret dahil bütçe buraya harcanacak.

Bu yatırım lig sıçratır mı?

Herkes projeye inanır ve katılırsa, Türkiye’ye geliri 9 milyar doların üzerinde olur. Yani tüm bilişim ekonomisinin daha üzerinde bir gelir ve çok yüksek katma değer…

Bakan Çelik, projeyi gördü mü?

Yok, henüz görmedi…

Kaç partneriniz var?

105 akademisyen ile çalıştık. 19 Mayıs, Ege, Ankara ve Dicle Üniversitesi ile çalışıyoruz. Japonya’dan Kobe, ABD’den Washington Üniversitesi ile de işbirliğimiz var.

TARBİL nedir?

TARBİL, tarımsal izleme ve bilgi sistemleri projesinin ismi. Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, TÜBİTAK, Meteoroloji Genel Müdürlüğü dahil paydaşlarımızla birlikte yürütüyoruz.

Sistemin özelliği?

Uluslararası emtia ekonomisinin yönetimini ve stratejisini birlikte izlememizi sağlayan bir sistem bu. Tarımda o kadar çok kombinasyon var ki? Hem emtia hem de hammadde yönetimi yapan bürokrasi, kendi tecrübelerinin yanı sıra dışarıdan gelen bilgiyi de değerlendirmek zorunda. Yani 300 senelik tecrübeyi üç senede kullanması lazım.

Dünyada böyle bir sistemi kuran var mı?

Bu kadar kapsamlı entegre bir sistem henüz yok. Google ve Microsoft konu üzerinde üzerinde çok ciddi çalışıyor. Onlar da kendi TARBİL’ini yaratmaya çalışıyor.

Bir dakika, Google ve Microsoft ensemizde mi?

Elbette, kim yol alırsa, o kazanacak…. Şu an en büyük rakibimiz Google. TARBİL’i Google’a ve Microsoft’a kaptırmamalıyız.

Bu proje tarımda devrim mi?

Tarım fiyatların regülasyonunu gerektiren bir entegre yönetim biçimi… Entegre tarım yönetimi, farklı alanlardaki verileri, uluslararası ekonomiyi etkileyen diğer faktörlerle birlikte küresel kart sahibi olmayı gerektir. Tarım Bakanlığı politikasını buna göre belirler.

Var yılı, yok yılı tarih mi olacak?

Bazı yıllar, bazı ürünler yüksek verim verebilir, bazı yıllar düşük… Doğru zamanda ithalat, ihracat ve depolama yönetimi, pazardaki fiyatlar dalgalanmalarına sınır getirir. Eğer ürününüzü, ürettiğinizi doğru miktarda ölçerseniz, doğru istihbaratı, diğer rakip ülke üreticilerinden önce alma şansınız olur. Pazarda doğru anlaşmaları doğru zamanda yaparsınız. Geçmişte bunun hep tersi yönde durumlarla mı karşılaştık?

Jeopolitik avantaj ne sağlıyor?

İki nedenden dolayı küresel oyuncu olma potansiyeline sahibiz. Lojistik olarak çok iyi bir yerdeyiz. Maliyet avantajımız var. Ciddi jeopolitik avantaj bu.

Kürt koridorunun açılması su savaşı habercisi mi?

Güneydoğudaki fakirlik oradaki insanların çaresizliği ile buluşursa, bölgede petrol kadar değerli olacak suyu tam tersine bize silah olarak bile döndürebilir. Toprağımız kendi ülkemizin ana karası olmak zorunda değil artık…

Toprak mı kiralayacağız?

Ülkeler yaşanacak gıda sorunuyla ilgili toprak hükümranlığı arayışındalar. Büyük arazileri kapatıyor. Belki de zaman içinde sömürgeleştirecekler. Türkiye, Tanzanya’dan bir miktar arazi aldı, daha çok almalı…

Ekolojik kapitalizmin ayak sesi Afrika’dan mı geliyor?

ABD, Afrika’nın önemli bir kısmını çok seviyor. Orta Afrika komutanlığı son yıllarda çok hızlı büyüyor ve Etiyopya’daki bir numaralı görevi, “gıda güvenilirliği.” Baktığınız zaman Amerika’nın Etiyopya’daki gıda güvenilirliğiyle ne ilgisi var?

Tarım yönetimi demek finans yönetimi mi demek?

Aynen. Dünyada yüzen bir para var ama o yüzen paranın bir kısmı ülkelerin kendi iç piyasalarında vergilendiriliyor. Bir kısmı uluslararası sularda off-shore da dolaşıyor ve o para kendine güvenli yerler arıyor. Emtia sertifikaları o güvenli yerlerin bir kısmıydı, değişiyor.

Yeni güvenli liman neresi?

Nevada planı işliyor…Paralar orada tek elde toplanıyor, off-shore hesaplarla ilgili çıkan haberler boşuna mı?

Finans göçü başladı, değil mi?

Türkiye, uluslararası finans kaynaklarıyla birlikte dünyadaki finans göçünü doğru görmeli, Avrupa siyasetini buna göre okumalı. İngiltere’de Brexit sonucunu herkes biliyordu. Kraliçe de kraliçenin bankası HSBC’de off shore düzenini sağlayan bütün düzenler de…

Peki, çiftçi TARBİL’den nasıl yararlanacak?

Tarım Bakanlığı var olan veriyi çiftçiye destek olarak ulaştırmayı planlıyor. Biz de çiftçiler için bazı uygulamalar geliştirdik. Su ve tahıl ile ilgili planımız var. TARBİL’e özel tabletler yaptık. Hukuki işlemler de buradan yapılabilecek. Bakanlığın uygun gördüğü plan dâhilinde çiftçi akıllı telefonlar aracılığı ile bilgiye erişebilecek. Bir de mobil imza başta olmak üzere operatörler aracılığı ile kendisini sisteme tanıtacak.

Bu hizmete para ödeyecek mi?

Hayır. Biz TARBİL olarak ilk kez tarımı bilgi ile dönüştürüyoruz. Bu kültürü bir araya getirmeye çalışıyoruz.