Sanayici kapasite artırmak istiyor

HABER MASASI
Abone Ol

Rusya-Ukrayna savaşı, enerji, emtia ve Kovid-19 krizinin etkilerini değerlendiren MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, Türkiye’nin Avrupa’nın üretim ve lojistik üssü olma yolunda ilerlediğini vurguluyor.

Üretim, ihracat ve istihdam odaklı yeni üretim modeli için faiz indiriminin tercih ettikleri bir husus olduğunu ekleyen Asmalı, “Bizim üyelerimiz, faizin getiri yönünden ziyade yatırım, maliyet yönüyle ilgileniyor” diyor. Her iki yılda bir hayata geçirilen ve bu yıl 19’uncusu gerçekleşen MÜSİAD EXPO 2022 hakkında da konuşan Asmalı, “2023’teki 500 milyar dolarlık ihracat hedefimize bu etkinliklerimiz ile katkı sağlamak istiyoruz” sözlerini ekliyor.

İş dünyası olarak üretim, ihracat ve istihdam odaklı yeni ekonomi modeli hakkındaki değerlendirmeniz nedir? Bu model için uygulanan faiz indirimlerinin olumlu etkilerini hissediyor musunuz?

Üyeler ile her yıl yaptığımız ekonomi araştırma anketi çerçevesinde yüzde 56’sının kendi öz kaynakları çerçevesinde yatırım yaptığını gördük. Dolayısıyla bizim üyelerimiz, faizin getiri yönünden ziyade yatırım ve maliyet yönüyle ilgileniyor. Bu açıdan baktığımız zaman faizin düşük olması hatta sıfır olması bizim tercih ettiğimiz bir husus. Gelişmiş ülkelere de baktığınız zaman faiz oranları çok düşük. Biz gelişmiş ülkelerle yatırım ve üretimde rekabet edeceksek, faiz oranlarının en az onlara yakın bir seviyede olması lazım. Dolayısıyla faizin düşmesi bu anlamda yatırımcının sermaye ihtiyacında çok daha ucuza borçlanması demek. Biz bu anlamda bu konuyu destekliyoruz. Nitekim devletimiz de yatırımcıya destek olmak için ucuz krediler veriyor. Merkezin dağıttığı bu ucuz kredinin yatırımcıya da ucuz gitmesi lazım. Ancak geldiğimiz durumda bankalar karına kar katarken, iş adamlarının sıkıntılar çektiğini görüyoruz. Türkiye ve dünya ekonomisinin bu kadar kırılgan bir ortamdan geçtiği dönemde ‘Ben az kazanıyorum’ mantığıyla bankaların kredi musluklarını kısmasını hakikaten bizim kabul etmemiz mümkün değil.

‘Gelecek tarımda’

MÜSIAD Tarım Zirvesi’nin ardından ortaya çıkan Tarım Stratejisi’nde neler var. Tarım konusunda MÜSIAD’ın öngörülerinden bahseder misiniz? Bu çalışmanın buğday krizi hakkında bir geri dönüşü olacak mı? Tarım Zirvesi’nde Tarım Bakanı Vahit Kirişci ile bir araya geldik. Zirvede vurgulanan en önemli konulardan biri bizim bir karış işlenmemiş toprağımızın bile kalmamasıydı. Bakan, Türkiye’de tarıma uygun olup da sahibi tarafından ekilmeyen, dikilmeyen, zirai faaliyetler yapılmayan arazilerin bir sene sonunda devlet tarafından kiralanıp, ekilip biçileceğini aktardı. Çünkü Türkiye topraklarının yüzde 10’u tarıma elverişli olduğu halde boş duran topraklar. Ekilmedik bir karış toprak bırakmamalıyız, tarım seferberliği yapmalıyız.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda gıdanın ne kadar stratejik bir ürün olduğu ortaya çıktı. Oradaki tarım sevkiyatının da yapılamamasından dolayı dünyada ciddi bir tahıl krizi oluşmaya başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük gayretleri ile tarafları bir araya geldi, tahıl koridoru oluştu ve dünyadaki artan tahıl fiyatları geriledi. Türkiye esasen buğdayda kendi kendine yeten bir ülke. Dünyanın en büyük un ve en büyük makarna ihracatçısıyız. Dolayısıyla gelen buğdayların bir kısmı hammadde olarak geliyor, işlenip yurt dışına çıkıyor. Tarım stratejik bir ürün kategorisinde değerlendirilmeli. Geleceğin tarımda olduğunu söylüyoruz. Bir stratejik planlamanın zaruri olduğunu söylüyoruz. Tarlaların belli bir strateji ile ekilip biçilmesi gerektiğini, kendi kendine yeten bir ülke olma noktasında gerekli tedbirlerin alınması gerektiğinden bahsediyoruz.

TÜIK raporuna göre yılın ikinci çeyreğinde, Türkiye ekonomisi yüzde 7,6 oranında büyüme kaydetti. Bu büyüme beklentileri karşıladı mı?

7,6 oranında büyüme hakikaten iyi ve sevindirici bir oran. Dolayısıyla Türkiye bu şekilde büyüyerek hem üretim hem de ihracattaki başarısını ispat etti. Büyümeyi sürekli hale getirdi. Çin’in yüzde 0,4 ABD’nin yüzde 1,7, İngiltere’nin yüzde 2,9, Euro Bölgesi’nin yüzde 3,9 büyüdüğü bu dönemde ülkemiz bu büyüme oranı ile G20 ülkeleri arasında ikinci sırada yer aldı. Bu büyüme oranı ile küresel ekonomi içerisinde gerçekten pozitif olarak ayrıştık. Bu büyümeye 13,9 puanlık katkı sağlayan iç talebin yanı sıra, net dış talep 2,7 puanlık bir katkı ve yatırımlar 1,2 puanlık bir katkı verdi. Dolayısıyla ilk çeyrekte yüzde 0,3 puanla oldukça sınırlı kalan yatırımların ikinci çeyrekte hız kazanması dikkate değer.

OSB’lerde yer sıkıntısı var

Bu büyüme işsizlik oranının düşmesine de sebep oldu. Güncel istihdam durumu hakkında neler söylersiniz?

Yılın ikinci çeyreğinde 775 bin kişi daha iş imkanlarına kavuştu. İşsizlik verileri yüzde 10,3’lere kadar geriledi. Ülkemizde sanayide kapasite kullanım oranları çok iyi seviyelerde. İnsanımız da maksimum kapasitede iş yapar hale geldi. Bu veriler, ülkemizde iktisadi haraketliliğin de artarak devam ettiğini gösteriyor. Bizim gittiğimiz sanayi bölgelerinde, sanayici harıl harıl yer arıyor. OSB’lerde yer bulmak çok zor. Bursa OSB’nin doluluk oranı yüzde 98. Türkiye yüzölçümünün sadece yüzde 0,35’i sanayi alanlarına ait. Bu oran, Almanya’da yüzde 4’lerin üzerinde, İtalya’da yüzde 2,8, OECD ülkelerinin ortalaması 2,5’in üzerinde. Türkiye’deki oran çok düşük. Tarıma elverişli olmayan alanların süratli bir şekilde sanayiciye teslim edilmesi lazım. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, makro ölçekte Türkiye’nin Master Planı’nı oluşturuyor. Nerede sanayi, nerede tarım, nerede şehir kurulması gerektiğine dair bir plan olacak.

Son dönemde enerjiye gelen zamlar üreticiyi nasıl etkiledi?

Geçen sene ilk altı ayda 18,7 milyar dolar enerji ithalatımız varken bu sene aynı dönemde 47,8 milyar dolar enerji ithalatımızda artış oldu. Türkiye’nin gaz ithalatı yaptığını unutmayalım. Türkiye’nin enerji hariç, cari dengesinde sorun yok. Enerjiden dolayı dış ticaret açığı veriyoruz. Dolayısıyla Botaş, her hafta ödeme yapmak zorunda kalıyor. Bunun yanında elektriğimizin büyük bir kısmı, doğalgaz çevrim santralleri ve termik santrallerden o da ithal kömür ile geliyor. Bu sene Türkiye’de kullanılan enerjinin yüzde 21’i yenilenebilir enerjiden üretildi. Hidroelektrik santrallerimiz çalışıyor ama ülkemiz, büyüyor, gelişiyor, sürekli enerjiye ihtiyaç duyuluyor. Mesela dokuz sene önce Yusufeli Barajı’nın temeli atıldı. 100 katlı bina yüksekliğinde ve dünyanın üçüncü yüksek gövdeli barajı bu yıl sonu su tutmaya başlayacak 550 MW’lık enerji üretecek. Akkuyu Nükleer Santrali, bizim 60 senelik hayalimizdi. 2023 yılında bir ünitesi devreye girecek. Sadece bir ünitesi, 1200 MW. Toplamda bittiğinde 4 bin 800 MG enerji üretme kapasitesine sahip olacak ve bu rakamla Türkiye enerjisinin yüzde 10’unu karşılayacak. Bütün dünya gelişmiş ülkelere enerjiyi buradan sağlıyor. Bunu Türkiye’ye yaptırmadılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin 4 tane kendi sondaj gemisi iki de sismik araştırma gemisi var. Harıl harıl Türkiye’nin denizlerde ve karada nerede maden ve enerji olduğunu arıyorlar. Karadeniz’de bulunan gazımız için binlerce kişi çalışıyor. Önümüzdeki senenin ikinci çeyreği bitmeden yerli gazımız sisteme entegre olacak. Üretimimiz artıyor. Gelen zamlar bizi üzse de enerjide dışarıya bağımlı olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.

40 milyar TL yatırımla 40 bin kişiye istihdam

2022 yılını ‘Anadolu Üretim ve Yatırım Hareketi’ ilan ettiğinizden bahsetmiştiniz. Bu anlamda 2022’yi nasıl değerlendirirsiniz? Yatırım yılı güncel verileri nedir?

30 farklı şehirde, 50 farklı lokasyonda 25 milyar TL ile başlanılan ve yıl sonuna kadar 40 milyar TL olması planlanan projeleri hayata geçirdik. 40 milyar TL yatırım maliyeti ile 40 bin kişiye istihdam sağlayacak, 50 farklı lokasyonda projelerimiz başladı. “Anadolu üretiyor, Anadolu yatırım yapıyor, Anadolu ülkenin geleceğine güveniyor” dedik. Adana, Ankara, Bursa, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Kahramanmaraş, Konya, Zonguldak gibi 30 büyükşehirde kimyadan tarıma, tekstilden enerji yatırımlarına, inşaat malzemeleri üretimlerine kadar birçok yatırım yapıldı.

İnsani diplomasi faaliyetlerinizden bahseder misiniz? İdlib'de 600 haneli kalıcı MÜSİAD Köyü projesi ne zaman hayata geçiyor?

MÜSİAD üyeleri olarak; “Üretelim, çalışalım, kazanalım ama bizim kazancımızda mutlaka fakir, fukaranın da hakkı vardır. Bizim inancımıza göre zekât, farz-ı ayn yani belli şartlara sahip herkesin yerine getirmesi gereken bir ibadettir. Kazandığımızın yüzde 2,5’u fakirin hakkıdır” diyoruz. Bizim tüm yaptıklarımızın yanında sosyal faaliyetlerin de içinde olmamız lazım. Geçen sene savaştan kaçanların yoğun olarak toplandığı 4-5 milyon insanın yer aldığı İdlib bölgesinde, çadırlarda yaşayan insanların çok zor şartlarda yaşadıklarını duyduk. Bizim orada da bir evimiz olsun düşüncesiyle 600 haneli bir MÜSİAD Köyü, projesi için kolları sıvadık. Projeye başlayalı 3-4 ay oldu ve şu anda her biri 42 m2’lik 450 briket evi bitirdik. Projenin bütün alt yapısını AFAD üstleniyor. Ekim’in sonuna kadar projeyi tamamlayıp, kışa kalmadan evleri teslim etmek istiyoruz. Bu proje, MÜSİAD’ın insani diplomasi faaliyetlerinden birisi sadece. MÜSİAD, ticari diplomaside etkin olduğu gibi, aynı zamanda önemli bir insani diplomasi aktörüdür.

Üretici ve sanayicilerin son dönemdeki talepleri ne yönde?

Sanayici büyümek, kapasitesini artırmak istiyor. Sanayi arsasında zorluk çektiklerinden bahsediyorlar. Bunun yanında enerji girdi fiyatlarının yüksekliğinden şikayet ediyorlar. Ancak Anadolu’daki her fabrikanın çatısında GES’ler var. Sanayici döviz kurundaki oynaklığı çok sevmiyor. Dövizdeki kurun değeri, ithalatı özendirmemeli, ihracatçıyı da üzmemeli. En önemlisi, piyasadaki her ne kadar liralaşmaya çok önem versek de hepimiz biliyoruz ki birçok hammadde dolarla geliyor ve birçok ürün dolarla satılıyor. Ancak doları bozarken kur zararı oluyor. TL tercihimizdir ama dövizle işi olanların dövizle işlem yapmasına izin getirilmesi lazım. Ülkemiz çok güzel bir ülke. Bu ülkeye çivi çakılmazsa 20 sene kendini götürebilecek alt yapı imkanlarımız var. Ülkenin geleceği çok aydınlık. Türkiye Avrupa’nın üretim merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Herkese yetecek ekmek ve iş var.