Tekstil ve hazır giyim sektörü katma değerli üretime odaklandı
Hazır giyim sektörü iki yıl süren büyüme döneminin ardından küresel ve yerel düzeyde karşılaşılan zorluklar nedeniyle 2023-2024 yıllarında yavaşlama sürecine girdi. Pandemi sonrası dönemde yaşanan talep artışıyla yatırımlar hız kazandı. Ancak savaşlar, jeopolitik gerilimler ve ekonomik belirsizlikler tüketici harcamalarını düşürürken buna bağlı olarak stok birikimi de sektörü zorlayan başlıca unsurlar arasında yer aldı. Artan maliyetler de bu tabloyu daha da ağırlaştırdı.
Türkiye’de ise TL’nin değer kaybı, işçilik ve ham madde maliyetlerindeki artış, döviz kuru üzerindeki baskılar ve iç pazardaki daralma, sektörü ciddi şekilde etkiledi. Bu durum ihracat, üretim ve istihdamda yüzde 15 ila 20 arasında değişen kayıplara yol açarken karlılık ve sermaye kayıpları ise çok daha yüksek seviyelere ulaştı. 2023 yılında 19,2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren hazır giyim sektörü, 2024 yılını 18 milyar dolarla kapatmayı öngörüyor. Tekstil tarafındaki sektör ihracatının ise 11 milyar seviyelerinde gerçekleşeceği düşünülüyor.
İstihdam ise Kasım ayında bir önceki aya kıyasla hazır giyim tarafında 8 bin 834 kişi azalışla 590 bin 881’e, tekstil ise 12 bin 531 kişi azalışla toplamda 976 bin 289 kişiye geriledi. Bir önceki yıla kıyasla hazır giyimde 62 bin 589 kişi, tekstil ile birlikte 86 bin 739 kişi düşüş yaşandı. Tekstil ve hazır giyim sektörü bu dönemde genel ihracat içinde yüzde 14,1’lik paya sahip olan otomotiv endüstrisi ve yüzde 11,8’lik paya sahip olan kimyevi maddeler sektörünün ardından üçüncü sektör konumunu korudu.
Orta Doğu’daki savaş, Türkiye'nin hızlı tedarik avantajını öne çıkarıyor
Son iki yıldır küresel tedarik zincirinde yaşanan aksaklıkların Türkiye için önemli fırsatlar sunduğunu aktaran Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ramazan Kaya,
Özellikle Orta Doğu’daki savaş nedeniyle Asya’dan Avrupa’ya yapılan sevkiyatların süresinin uzaması, Türkiye’nin hızlı ve güvenli tedarik avantajını daha belirgin hale getiriyor.
Ancak ülkemizdeki maliyetlerin rekabet ettiğimiz ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek seviyelerde olması, bu avantajımızı tam anlamıyla değerlendirmemizi engelliyor. Çünkü Avrupa’daki büyük alım grupları, tedarik risklerine rağmen ithalatlarının büyük bir kısmını Vietnam, Kamboçya ve Bangladeş gibi düşük maliyetli ülkelerden yapmayı sürdürüyor” diyor.
TGSD olarak bu dönemde maliyet düşürücü programlar ile orta-uzun vadeli finansal destek ve kurun enflasyon derecesinde artması yönünde taleplerinin bulunduğunu ekleyen Kaya, bu destekler sağlandığında 2025 yılında sektörün yeniden istikrar kazanabileceğini ve 2024’e benzer bir tablonun yakalanabileceğini aktardı. Aksi takdirde 2025 yılında yüzde 5 daralmanın daha bizleri bekleyebileceğini ekledi.
“Kayıpları telafi edip sürdürülebilir üretime odaklanmalıyız”
İhracatın yaklaşık yüzde 60’ının AB ülkelerine yapılmasına rağmen bu pazarda yüzde 7-8 oranında kaybın olduğuna da değinen Kaya, bu süreçte öncelikli hedeflerinin bu kayıpları telafi etmek ve sürdürülebilir üretimi odaklarına alarak ürün, pazar ve marka çeşitliliğini sağlamak olduğundan bahsediyor. Böylece özellikle AB ve ABD pazarlarındaki rekabet gücünü artırarak global pazarlardaki güçlü marka algısını pekiştirebileceklerine değiniyor.
- Zor geçen 2024 yılında küresel ölçekte yaşanan talep daralmasına rağmen, Türkiye en önemli ihracat pazarlarından ABD ve AB’deki payını korumayı başardı.
Büyümesi ön görülen pazarlarda ABD ilk sıralardaki yerini aldı. ABD’nin tekstil ithalatında Türkiye’nin payı yüzde 1,6 seviyelerinden yüzde 2,9’a kadar yükseldi. Son 10 yılda Türk tekstil sektörü olarak ABD’nin ithalatındaki sıralama 11’inci sıradan 7’nci sıraya kadar yükseldi. Ocak-Kasım döneminde ise en fazla ihracat 2,6 milyar dolar ile Almanya’ya yapılırken, Almanya’yı 1,8 milyar dolar ile Hollanda ve 1,7 milyar dolar ile İspanya takip etti.
“Yeni pazarlara odaklanmak gerekiyor”
Türkiye’nin en önemli ihracat pazarlarından ABD’ye yönelik çalışmalarını artırdıklarından bahseden bir diğer isim ise İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz oldu. Öksüz, “2021 yılında ABD’de organize etmeye başladığımız “I of the World” Sektörel Ticaret Heyeti organizasyonumuzu, 2024 yılında hazır giyim sektörümüzle birleştirerek etkinliğimize ayrı bir boyut kazandırdık. Bu yıl New York ve Los Angeles’ta gerçekleştirdiğimiz “I of the World” programını, 2025 yılında ABD’nin diğer eyaletlerinde de gerçekleştirerek heyetlerimizin niceliğini ve niteliğini artırmak üzere girişimlerde bulunmaya devam edeceğiz” dedi. 2025 yılından umutlu olduklarından bahseden Öksüz, küresel daralmanın ve resesyonun azalması ile birlikte pozitif anlamda etkilenecek ve bunu ihracatına yansıtabilecek sektörlerin başında tekstil sektörünün geleceğini söylüyor.
Türkiye’nin Avrupa’ya olan coğrafi yakınlığı ve tedarik hızının büyük bir avantaj oluşturduğundan bahseden Öksüz, “Avrupa’nın yanı sıra yeni pazarlara da odaklanmak gerektiği kanaatindeyim. İTHİB olarak Meksika, Fas, Güney Kore gibi ülkelere fuarlar ve ticaret heyetleri organize ederek firmalarımızı yeni pazarlara girişlerinde destekleyecek yeni projeler geliştiriyoruz” dedi.
Ayakkabı sektöründe ihracat yüzde 20 geriledi
Ayakkabı sektörü için ise 2024, 2023’ten çok daha zor geçti. 2024’ü dış ticaret dengesinin ihracat aleyhine daha fazla bozulduğu bir yıl olarak değerlendiren TASD Başkanı Berke İçten, Ocak-Ekim döneminde ihracatlarının 897 milyon dolar düzeyinde kaldığını söyledi. TÜİK verilerine göre, 2023’te 1 milyar 270 milyon dolarlık ihracat ve 1,4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirilmişken, 2024 yılında ihracat adet bazında yüzde 20,2, değer olarak ise yüzde 11,4 oranında geriledi. İthalat ise aynı dönemde yüzde 18,6 artışla 1,3 milyar doların üzerine çıktı. 2023’ün tamamında 130 milyon dolar olan dış ticaret açığı, bu yıl 10 ayda 410 milyon dolara ulaştı. İçten’e göre, çok değil birkaç yıl öncesine kadar ayakkabı sektörü 400- 500 milyon dolar dış ticaret fazlası veriyordu. Ancak girdi maliyetlerindeki olağanüstü artışa rağmen döviz kuru yatay seyrettiği için rekabet güçlerini büyük ölçüde kaybettiklerinden bahseden İçten bu konuyu bir örnekle özetledi; “Bugün markalı bir çift spor ayakkabı için gerekli malzemeyi Çin’e göre 3,9 dolar daha pahalıya mal ediyoruz. İşçilik ve diğer maliyet kalemleri de eklendiğinde fark daha da açılıyor. Dolayısıyla bu koşullarda rekabet etme şansımız giderek azalıyor.”
İhracatın daralıp ithalatın patlaması ve her geçen ay başka fabrikaların kapanmasının işsizliği de artırdığından bahseden İçten, bu gidişle işler yoluna girdiğinde üretim yapacak fabrika, çalışacak kalifiye personel bulmakta zorlanacaklarını söyledi. Bu gidişata bir an önce dur demek gerektiğini aktaran İçten, “Mevcut koşullarda işçilik maliyetlerini düşürme imkânı yok. Dolayısıyla en azından ham madde ve yan sanayi tedarikinde ayakkabı üreticisinin elinin rahatlatılması, yan sanayi ve ara ürünlerin ithalatında yüzde 100’ü aşan vergilerin makul seviyelere indirilmesi gerekiyor” dedi.