Vergi denetiminde paradigma değişimi yapay zekâ ve risk analizine dayanıyor
Özellikle son birkaç yılda, vergiye gönüllü uyum, izaha davet, mükellef odaklı denetim, risk temelli incelemeler ve yapay zekâ destekli vergi incelemeleri gibi kavramlar gündeme daha sık taşınır oldu. Bu gelişmeler, vergi denetiminde yeni bir paradigma arayışının somut göstergeleridir.
Türkiye’de vergi denetimi uzun yıllar boyunca belirli geleneklere ve yerleşik uygulamalara dayanarak yürütülürken, son yıllarda bu alanda bir paradigma değişimi yaşanıyor. Bu dönüşüm, yalnızca denetim yöntemlerini değil, denetime yüklenen anlamı ve hedefleri de yeniden şekillendiriyor.
Ekonomik yapının her geçen gün karmaşıklaşması, teknolojideki gelişmeler, uluslararası alanda oluşan yeni vergi yaklaşımları ve kayıt dışılıkla mücadele ihtiyacı, vergi denetiminde yeni yöntem ve anlayışların benimsenmesini kaçınılmaz kılıyor. Artık sadece hataları tespit etmek değil, vergi uyumunu artıracak rehberlik ve risk temelli yaklaşımlar da denetim süreçlerinin merkezinde yer alıyor.
Mart ayının başından itibaren, beyan döneminin başlamasıyla birlikte mükellefler bu yeni paradigmanın sonuçlarını doğrudan hissetmeye başladılar. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın denetimden sorumlu iki önemli kurumu, Vergi Denetim Kurulu (VDK) ile Gelir İdaresi Başkanlığı, yoğun bir denetim programı uygulamaya koydu. Bu programın temelinde, yukarıda sözü edilen yeni denetim yaklaşımının izlerine rastlamak mümkün. Bu çalışmaları iki ana başlık altında değerlendirebiliriz. Birincisi; beyannameler verilmeden önce vergiye gönüllü uyumu sağlamaya ve artırmaya yönelik yapılan çalışmalar. Mükellefler henüz daha gelirlerini beyan etmeden önce kısa mesajlar, telefon aramaları, e-posta iletileri ve sosyal medya üzerinden yapılan açıklamalar aracılığıyla, vergi beyanlarını doğru ve eksiksiz şekilde yapmaya teşvik edilmekte ve yönlendirilmektedir.
Bunun en son örneği, geçtiğimiz ay Bakan Mehmet Şimşek’in sosyal medya üzerinden yaptığı “Maliye kapınızı çalmadan gönüllü uyuma dahil olun” çağrısıdır. Bu çağrının arka planında VDK’nın 500 bin mükellefin geçmiş verilerini risk analiz programı üzerinden tarayarak yaklaşık 40 bin mükellefi incelemeye seçilme potansiyeline sahip bir küme olarak belirlemesi bulunmaktadır. “Beyanname Gözetim Çalışması” olarak isimlendirilen bu çalışmada henüz daha kurumlar vergisi beyannamesini verme süresi dolmadan mükelleflere yazılar yazılmış, vergi uyumlarını gözden geçirmeleri hatırlatılmıştır. Ancak, gönderilen yazılarda hangi risk unsurlarının bulunduğuna dair açık bir bilgi verilmemesi, mükelleflerde kaygı ve endişe yaratmıştır.
İkinci başlık ise mükelleflerin beyannamelerini verdikten sonra geriye dönük olarak beyanlarda hata ya da eksiklik olup olmadığını tespite yönelik çalışmalardır. Vergi denetiminin hedefleri açısından riskli mükellef ve işlemlerin isabetli tespiti ve süreçlerin etkin yürütülmesi önemlidir. Denetimde sözünü ettiğimiz paradigma değişikliği; işlem, mükellef ve mükellef gruplarının incelemeye seçilme süreçlerinde risk temelli analizlerin ve tekniklerin daha fazla kullanılmaya başlanması yanında denetim süreçlerinin elektronik ortama taşınarak etkinliğinin artırılması noktasında öne çıkıyor. Bu dönüşüm kullanılan çeşitli otomasyon yazılımları ve yapay zekâ araçları ile de destekleniyor.
Son dönem uygulamaları incelendiğinde, özellikle şu eğilimler dikkat çekiyor: Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) kendi analiz sistemleri aracılığıyla yürüttüğü çalışmalar neticesinde yaygın ve yoğun saha denetimleri yapıyor. Bununla birlikte, Vergi Denetim Kurulu (VDK) risk analiz sistemi verileri ışığında, vergi dairelerine vergi müfettişleri görevlendirmiştir. Vergi müfettişleri, mükelleflerin geçmiş yıllarda verdikleri beyannamelerde gösterdikleri istisna ve indirimler başta olmak üzere, finansal tablolarındaki bazı hesaplara ilişkin şifahi veya yazılı bilgi ve izahat talebinde bulunuyorlar. Bu yöntemle, klasik vergi incelemesinin uzun ve teknik süreci aşılmakta ve daha hızlı sonuç alınması hedeflenmektedir. Aynı zamanda çok daha fazla mükellefle temas edilmiş olunmaktadır.
Vergi Denetim Kurulu’nun 2024 yılı faaliyet raporunda, bu yeni denetim yaklaşımına ilişkin somut çalışmaların yansımaları dikkat çekmektedir. Raporun "teknoloji ve bilişim altyapısı" başlığı altında, kayıt dışılıkla mücadelede kurumlar arası koordinasyon ve veri paylaşımının artırılması; risk odaklı denetim anlayışı çerçevesinde ise idarenin teknolojik altyapısının güçlendirilmesi hedefleri vurgulanmaktadır. Bu kapsamda geliştirilen ve üzerinde çalışılan sistemler ise şu başlıklar altında listelenmiştir: Elektronik Veri İbraz Sistemi (e-Viz), VDK Risk Analiz Sistemi (VDK-RAS), Mükellef Bilgi Raporu (MBR), VDK Analitik Güncelleme Çalışmaları ve Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı Risk Analiz Sistemi (VDKRAS).
Sonuç olarak, vergi denetiminde yeni paradigma arayışı, gönüllü uyumun teşvik edilmesi, risk temelli denetim anlayışının güçlendirilmesi ve teknolojik imkânlardan daha etkin yararlanılması gibi çok boyutlu bir dönüşümü içeriyor. Denetim süreçlerinin hızlanması, hedef odaklı hale gelmesi ve mükelleflerin şeffaflık beklentisinin artması, bu yeni yaklaşımın temel dinamiklerini oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde, idarenin teknolojik kapasitesini daha da artırarak veri analitiği ve yapay zekâ destekli sistemleri yaygınlaştırarak vergi denetimlerini etkinleştireceğini tahmin etmek zor değil. Mükelleflerin, bu yeni dinamikleri doğru bir şekilde anlamaları ve vergi yönetimlerini buna göre uyarlamaları gerekiyor.
Son olarak, vergi denetimindeki dönüşüm ve buna paralel olarak son aylarda yoğunlaşan vergi denetimlerine ilişkin bazı öneri ve değerlendirmelerimizi paylaşmak istiyoruz.
•Denetimler yalnızca kayıtlı mükelleflerle sınırlı kalmamalıdır. Kayıt dışı işlem ve mükellefler de denetim kapsamına alınmalıdır. Sadece kayıtlı mükelleflerin denetlenmesi, adalet duygusunu zedelemenin yanı sıra gönüllü uyumun güçlenmesini de engeller.
•Kayıt dışı ile mücadelede tek çözüm denetimler olmamalıdır. Kayıt dışılığı doğuran temel sebeplerin ortadan kaldırılmasına yönelik köklü adımlar atılmalıdır.
•Denetimlerin dozu ve zamanlaması, ekonominin genel durumundan bağımsız olarak planlanmamalıdır. Ekonominin durgun olduğu ve piyasaların olumsuz seyir izlediği dönemlerde, hassasiyetler göz önünde bulundurulmalı ve sektörel önceliklendirmeler yapılmalıdır.
•Denetimdeki dönüşüm, mutlaka sağlam bir stratejik bakış açısıyla ve uzun vadeli bir perspektifle tasarlanmalı; dönemsel ve pragmatik yaklaşımlardan kaçınılmalıdır.
•Mükemmel bir strateji, kötü bir uygulama ile başarısız olabilir. Hedefler, planlar ve programlar, uygulamada da etkin bir şekilde işlerlik kazanmalıdır.
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.