Dünya büyük bir karanlığa gömülmeden önceki sonturnuva: 1938 Dünya Kupası

ANIL KARAKUŞ
Abone Ol

2.Dünya Savaşı’nın gölgesinde tüm dünya büyükbir karanlığa gömülmeden önce oynanan 1938 Dünya Kupası Fransa’da düzenlendi veilk kez Dünya Kupası’nı ev sahibi ülke kazanamadı. Tüm dünyayı etkisi altınaalan bir savaşın gölgesinde oynanan ve birçok tarihi maça sahne olan 1938 DünyaKupası’nın hikayesine yakından bakalım…

1938 Dünya Kupası’nı düzenlemek için iki aday vardı: Arjantin ve Fransa. FIFA, kupanın Fransa’da düzenlenmesine karar verince Uruguay ve Arjantin bu duruma tepki göstererek organizasyona katılmadı. Güney Amerika kıtasından bir tek yenilenen kadrosuyla Brezilya geliyordu. O güne dek futbol denince, Güney Amerika’da Arjantin ve Uruguay akla gelirdi. Brezilya, siyahi oyuncuların futbol oynamasına izin vermediği için bu ülkelerin ardında kalmıştı.

Kupa Fransa’da düzenlenecekti ancak o sırada patlak veren Hitler’in önderliğindeki Nazi Almanyası’nın Avusturya’yı işgal etmesi tüm Avrupa’yı karıştırmıştı. Fransa’daki organizasyon bu durumdan etkilenmişti ancak futbol oynanmaya devam ediyordu. Avusturya’yı işgal eden Almanya, Avusturya’nın birçok iyi oyuncusunu kendi takımına almıştı. Ancak bu bile, ilk turda İsviçre’ye elenmelerine engel olamamıştı. Diğer yandan iç savaşla boğuşan İspanya da turnuvaya katılamamıştı.

Turnuva başlıyor ve ilk turda Brezilya ile Polonya arasında oynanan maç kupaya damga vuruyordu.. Tam 11 golün atıldığı maç, turnuvanın en gollü maçı olarak tarihe geçiyor ve Brezilya, Polonya’yı 6-5 mağlup ediyordu. Bu maçta turnuvayı gol kralı olarak tamamlayan Brezilyalı golcü Leonidas’ın hakemden isteği tarihe geçmişti. Leonidas, hakeme rahat oynayamadığını söylüyor ve ayakkabılarını çıkarıp çıplak ayakla oynamak için izin istiyor. Bu istek karşısında şaşıran karşılaşmanın hakemi Leonidas’ı böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söyleyerek yerine gönderiyordu.

Turnuvanın gol kralı Brezilyalı forvet Leonidas.

Çeyrek final maçlarının sonunda; İtalya, Fransa, Brezilya, Çekoslavakya, Macaristan, İsviçre, İsveç ve Küba çeyrek finale çıkıyordu. Çeyrek finalde siyasi arenada da birbirlerine rakip olan İtalya ile Fransa eşleşmişti. İtalyan takımı maça faşist partinin rengi olan siyah formayla çıkmıştı ve 60 bin kişinin önünde liderlerini selamlamıştı. Fransız taraftarların yoğun tepkisi altında oynayan İtalya Milli Takımı, bu baskıdan etkilenmeyecek ve iyi bir oyunla Fransa’yı 3-1 yenerek yarı finale çıkacaktı.

Yarı finalde ise İtalyanların rakibi turnuvanın en iyi futbol oynayan ekibi Leonidaslı Brezilya’ydı. Brezilya, bu maçta bir taktik hatası yapmış ve bu hata kendilerine pahalıya patlamıştı. 34’teki şampiyonluğu hak ettiğini göstermek isteyen İtalyanları biraz küçümsemiş ve maça hafif sakatlığı olan Leonidas’ı dinlendirerek çıkmıştı. Sonuç, 2-1 İtalya lehine olmuştu.

Finalin diğer tarafında ise İtalyanlara göre daha kolay bir yoldan gelen Macaristan vardı. İlk turda şu an Endonezya olarak bildiğimiz Hollanda Doğu Hint Adaları’na gol yağdıran Macarlar, çeyrek finalde İsviçre’yi 2-1’le geçmişlerdi. Macarlar, zorlu olacağı düşünülen yarı final maçında ise, İsveç’i 5-1 gibi farklı bir skorla yenmeyi başarmışlardı. 3 maçta rakip filelere 13 gol gönderen Macarlar, görüldüğü üzere hücumu seven bir takımdı. İtalya ise tam tersi bir şekilde sert savunmasıyla ünlenmiş bir ekip hüviyetindeydi.

Final 19 Haziran 1938’te 55 bin seyircinin önünde, ünlü ‘Zafere Kaçış’ filminden hatırlayabileceğiniz Paris’in Colombes stadında oynanmıştı. Katı savunması ve taktiğe bağlı oyun anlayışıyla İtalyanlar, teknik ve göze hoş gelen oyunuyla Macarların karşısındaydı. Mussolini maçtan önce, tıpkı 4 yıl önce yaptığı gibi, yine oyuncularına “Vincire o morire!” yani “Ya kazanırsınız ya da ölürsünüz” mesajını vermişti. Bu mesajın verdiği hırs ve korkuyla İtalyanlar maça hızlı başlamış, Triestinalı santrafor Gino Colaussi 6. dakikada takımını 1-0 öne geçirmişti.

Colaussi'nin İtalya'yı 1-0 öne geçiren golü.

Bu golden 2 dakika sonra Macarlar Pal Titkos ile golü buldular ve maça dengeyi getirdiler. Macarların bu golünden sonra müthiş savunmasının yanında hücuma da ağırlık veren İtalyanlar, önce Laziolu efsane forvet Silvio Piola, sonrasında ise Colaussi ile bulduğu gollerle 3-1 öne geçiriyordu.

İkinci yarıda İtalyanlar biraz daha rahatlamış olmalarına rağmen savunmada işi sıkı tutmaya devam ediyordu. Ancak yaptıkları ilk ve tek hata, Macarlara 2. golü getirmişti. Kaptan György Sarosi, skoru 3-2 yapmıştı. Herhangi bir takım, o şartlar altında büyük bir gerginlik içine girebilecekken, İtalyanlar soğukkanlı oyununu korumuş ve ataklarına devam etmişti. Sonunda, Amedeo Biavati ile hazırladığı pozisyonu gol yapan Piola, takımını 4-2 öne geçirmeyi bilmişti. Hala Serie A’nın gelmiş geçmiş en golcü oyuncusu olma özelliğini koruyan Piola, kupayı ülkesine getiriyordu.

Dünya kupası tarihinde ev sahibi ülkenin yer almadığı ilk finaldi. Fransızlar sadece maçın yönetiminde temsil edildiler. Çünkü final maçını yöneten hakem bir Fransızdı. O dönemde maçı takip eden gazeteciler, final maçı için şu yorumu yapmışlardı: "Futbolun en güzeli oynanmıştı bu finalde. İtalya da Macaristan da bu sporda; tarihin unutulmaz ve en güzel oyununu bize göstermişlerdi."