Alev Ebüzziya Siesbye’nin Tekerrür Sergisi

Alev Ebüzziya’nın Tekerrür Sergisi’ne genel bir bakış.
Alev Ebüzziya’nın Tekerrür Sergisi’ne genel bir bakış.

Geleneksel formlara modern bir varoluş biçimi katan usta seramik sanatçılarımızdan Füreya Koral’ın öğrencisi Alev Ebüzziya’nın Tekerrür Sergisi’ni sizler için gezdik.

1958’de Almanya’da Hohr-Grenzhausen Fabrikası’nda seramik hayatına başlayan sanatçı, 1968’de Royal Kopenhagen, 1975’te ünlü porselen firması Rosenthal için tasarımlar üretti. Paşabahçe için İmza ve Şişecam Topluluğu için Nude serileri ile imzasını cama atan sanatçının dünya çapında 30 müze koleksiyonunda eserleri yer alıyor.

Arter Çağdaş Sanat Galerisi’nde ‘Tekerrür’ başlığı altında sergilenecek eserleri 24 Ocak 2021’e kadar ziyaretçilere açık. Alev Ebüzziya Siesbye yaklaşık olarak 62 yıldır üretmekte olduğu yüksek pişirimli çanaklarını, seramik yapımının en eski tekniği olan sarmal tekniği ile tahta bir ayak tornası kullanarak üretiyor.

Alev Ebüzziya atölyede çanak yaparken.
Alev Ebüzziya atölyede çanak yaparken.

Çanaklar çok yüksek ısıda pişirildikleri için bir kaya kadar dayanıklı ve sert. Küçük tabanlarının üzerinde taşıdıkları geniş gövdeleri ile mükemmel bir tezatlığın içinde dengeyi yakalayan çanaklar; ağız kısmında bulunan hafif kıvrımlarla dışarıya açılıyorlar.

Yeryüzüne meydan okurcasına havada asılı kalan çanaklar.
Yeryüzüne meydan okurcasına havada asılı kalan çanaklar.

Düşey boyutlarının aksine yatay ve sürekli çizgilerle şekillendirilen çanaklar, izleyicide adeta illüzyon etkisi bırakarak, havada asılı kalmışlık hissi veriyor. Sanatçı çanaklarına hakim olan sadelik ve titreşim kavramlarına karşı bakışını açıklar nitelikte şunları dile getiriyor:

Sadelik çok komplike bir şey sadelikte en ufak bir hata sırıtır, benim mükemmeli aradığım söylendi, hiç öyle bir niyetim yok, o kadar aptal değilim bir, ikincisi mükemmelin çok sıkıntı verici olduğunu düşünüyorum. Benim istediğim gerginlik, titreşim, bir anlam. O titreşim olmasa o iş benim için başarılı olmuyor."

Geniş karınlı, keskin ağızlı ve tabanı neredeyse gölgesinde kaybolan Alev Ebüzziya Çömlekleri.
Geniş karınlı, keskin ağızlı ve tabanı neredeyse gölgesinde kaybolan Alev Ebüzziya Çömlekleri.

Çanakların tamamında ağır, anıtsal hacim koyu bir renge sahipken; yatay ince çizgilerde beyaz rengin kullanılması heykelsi bir duruşun yanında kırılgan bir tavır meydana getiriyor. Burada aslında İlhan Koman’ın Güzel Sanatlar Akademisi’ne heykeltıraşlık dersleri için gelmeyen ve seramik alanına yönelen sanatçının; perspektifini hiç kaybetmeden farklı malzeme ve estetik algısı ile birleştirerek mükemmeli aramayan özgün duruşu ile kusursuza yakın işler çıkardığını görmek mümkün.

Çanakların devam eden serisinden bazı parçalar.
Çanakların devam eden serisinden bazı parçalar.

Alev Ebüzziya’nın çanakları, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesindeki Harmonices Mundi Sergisi’nde 4000-5000 yıl önceden kalma Hatti, Hitit, Kültepe eserleri ile yan yana sergileniyor. Bu duruma karşı yorumu sorulduğunda sanatçı düşüncelerini ifade ediyor:

Zaman akıcı bir şey yani bir yerden başlayıp öbür tarafa giderken ardında bir sürü şey de taşıyor, anılarımızı da taşıyor kaldı ki ben bir şeyden öbür şeye atlayan bir sanatçı değilim. Yaptığımın daha iyisini yapmayı isteyen bir insanım. Yaptığım işler için çoğu zaman zamansız dense de ben çanağa uzaktan bakınca ‘bu Alev’in çanağı’ diyebilecek bir şey katabildiysem ne büyük mutluluk. Sadece bir çanağın değil bir kemik kaşığın yanında da benim çanağım birbiri ile bir köprü kurabiliyor. Bir şeye baktığımızda bizi niçin etkilediğini düşündüğümüz zaman o etkiyi bir sürü başka şeyde bulabileceğimizi de görüyoruz."

Çanakların devam eden serisinden bazı parçalar.
Çanakların devam eden serisinden bazı parçalar.

Yıllardır aynı şeyi yapıyormuş gibi görünmeye ‘tekerrür’ diyen Ebüzziya; ’belki de tek yenileyici şey tekerrür’ diye vurguluyor. Tekerrür, Arapça krr’ kökünden gelen takarrurتكرّر "yinelenme" sözcüğünden türemiştir. Sanatçının arayışının ‘yaptığının en iyi haline ulaşmak’ olması; kendini, çizgisini ve darağacından gelen birikimini devam ettirmesinin yanı sıra baktığı her şeyden aldığı etkiyi de tekrar ettiriyor. ‘Yaratmak’ kelimesi yerine ‘yapmak, üretmek’ kelimelerini kullanan sanatçı; tek yenileyici şeyin, eskiyi sürekli üretmek olduğunu ve bunu mükemmellik çabasından sıyrılarak yapmanın sonucunun sadelik olarak yansıdığını bize öğretir nitelikte bir ders veriyor.