Çarpık kentleşmenin içinde bir çağdaş sanat galerisi: Pilevneli Galeri

Emre Arolat Architecture tarafından tasarlanan Pilevneli Galeri, Taksim’in Dolapdere semtinde yer alıyor. Bölgede hâkim olan renkli ve çarpık kentleşmeye karşıt bir duruş sergileyen yapı, 2017 yılında tamamlanıyor. Antrasit renkli ve lineer detaylı cephe tasarımıyla proje, bölge mimarisine yeni bir soluk getiriyor.

Yalnızca modern sanata yer verilen, ulusal ve uluslararası sanatçıların misafir edildiği Pilevneli Galeri; 2017 yılında ziyarete açılıyor. Emre Arolat Architecture tarafından tasarlanan projede, yalnızca sergi değil;söyleşi, kitap tanıtımı gibi etkinlikler de gerçekleştiriliyor. Bu proje, 20 yıldan fazla süredir çağdaşsanatın öncü kurum ve yayınlarının başında gelen isimlerden biri olan, Murat Pilevneli tarafından hayata geçiriliyor.

İstanbul’un işlek semtlerinden biri olan Dolapdere, uzun soluklu bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Semte hâkim olan az katlı ve düzensiz yerleşmiş yapılar, yerini daha çok modern mimarinin hâkim olduğu otel, galeri, müze gibi projelere bırakıyor.

Bu dönüşümün öncülerinden biri olan Pilevneli, ilk olarak cephe detaylarıyla ziyaretçilerin ve bölge sakinlerinin dikkatini çekiyor. Doğu tarafında bitişik nizama sahip olan yapının batı cephesi açık kalıyor. Bu cephe 3. ve 4. kottaki açılıklar hariç kapalı bırakılıyor.

Koyu gri antrasit rengiyle bölgeden soyutlanan galeri binası, sade tasarımıyla ön plana çıkıyor. Ön cephesinde kullanılan düşey yönlü lineer kaplama elemanları, yine aynı cephede yer alan dikdörtgensel açıklıklarla çakıştırılıyor. Bu dar açılıkların, mekanı ziyarete gelen veya önünden geçen insanlarda merak uyandırması hedefleniyor.

Mevcut yapının yok edildiği bir yaklaşımı tercih etmeyen Emre Arolat Architecture, bu projede bölgenin kendine has mimarisini keşfetmeyi hedefliyor. Dolapdere’nin çok katmanlı mimarisini temsilen; yapıda üst üste tabakalar oluşturan boya detayı ve ateş tuğlası Pilevneli Galeri aracılığıyla günümüze aktarılıyor. Minimum müdahale ile onarımı gerçekleştirilen yüzeylerle ziyaretçilere hem sergileri gezmek için hem de zamanda yolculuk yapabilmek için bir ortam oluşturuluyor.

Yeniden işlevlendirilen yapıda grotesk beton iskelet çelik kirişlerle destekleniyor. Binada yer yer mevcut izlere saygı duyulurken bazı mekanlarda, yapının mimarisine tamamen zıt bir tutum sergileniyor. Eski yapıdan günümüze aktarılan iç mekandaki karmaşıklık hissi,beyaz küp görünümüyle bir araya getirilerek nötr bir mimari yaklaşım izleniyor.

Beyaz küpün, ziyaretçileri ortamdan soyutlayan etkisini kırmak isteyen tasarım ekibi, iç mekan ve dış mekan arasında bir bağlantı kurmayı hedefliyor. Bu sebeple sokak silüetinden bazı kareleri içerideki mekanlara aktaran dikdörtgen açıklıklar tasarlanıyor. Beyaz bir küpü andıran iç mekanın mahalleyle olan ilişkisi bu açıklıklar sayesinde güçlendiriliyor.


Dikdörtgen bir yerleşim planına sahip yapı, bodrum katla beraber dört kattan oluşuyor. Bina merkezine konumlandırılmış asansör ve onun hemen arkasında, batı cephesinde yer alan merdivenle düşey sirkülasyon sağlanıyor. Yapının en üst katında ise bir de teras bulunuyor. Pilevneli Galeri’de her katta bulunan sergi alanlarına ek olarak; ofis, workshop, mutfak gibi birimlerde yer alıyor.



