Pandemi ve Kent: Mardin

Pandemi ve Kent: Mardin.
Pandemi ve Kent: Mardin.

Mardin’de doğup büyüyen Bünyamin Atan’ın pandemi sonrası değişen ‘kentteki yaşam düzeni’ ve ‘farkındalıklarına’ ilişkin yorumları bizi kilometrelerce uzakta yeni bir yaşama götürüyor. Coğrafya kaynaklı yerleşim ve malzeme tercihine, pandemide olumsuzluklar içinde ortaya çıkan dam kültürünün yeniden başlaması güzelliğine, niteliklerine değinen Atan, eski ve yeni Mardin’i ele alarak bunların dönem içerisindeki yansımalarını birçok açıdan alışılmışın dışında bir şehir profiliyle açıklıyor. Kendisinin Mardin izlenimleri, Karşılaştırmalı Kentler serimizde sizlerle…

Mardin, bir coğrafyanın mekân olarak beden bulmuş halidir. Kimliğini sadece coğrafyasından alan Mardin, konutun mekânsal organizasyonlarını, etniği ve inanışları fark etmeksizin aynı şekilde örgütlüyor. Etnisiteyi ve inanışı yaşam mekânı olarak aynılaştıran yegâne unsur coğrafya iken neden Mardin yapısal malzeme olarak farklılık gösteriyor?

Mardin’de dağlık bir alanda iseniz yapınız taş, ovalık alanda iseniz yapınız kerpiç oluyor. Çünkü insanlar yüzyıllardır yanı başında çıkan malzeme ile mekânları var etti. Ova’da iseniz elinizde bir tek toprak olur ve kayalık alanlar çok uzak dağlık alanlarda olur. Toprak alanda tarım olur ve bu tarımın mahsul sonrası kalıntıları olan samanlar olur. Bu samanlar toprak ile birleşir ve bir bütün olan, kopmalar ve dökülmeler olmayan bir kerpiç bloğu ortaya çıkar.

Yerin, yerelin yapısal kimliği Mardin’e bu şekilde müdahale ediyor. Dağlık alanlarda ise kayalıkların çokça var olması yapının aynı şekilde taş olmasını sağlıyor. Yani yapısal farklılığa da yine coğrafya karar veriyor.

Pandemi ve Kent: Mardin, görsel 2.
Pandemi ve Kent: Mardin, görsel 2.

Kentlerin kuruluşları bazen çok net bir tarihe dayanıyor iken bazen de Mardin gibi tarihsel katmanlar ile var olabiliyor. Bu katmanlaşma mozaik gibidir. Yakından bakıldığında nerde bitiyor nerde başlıyor anlaşılırken, uzaktan bakıldığında ise birbirine karışmış ve yumuşak geçişleri olan bütüncül bir eser gibidir. Mardin için de tam olarak durum budur diyebiliriz. Tabi bunun en büyük belirleyici faktörü yine coğrafyadır. Mimari üretimde dönemin ustaları, siyasi dengesi, mali durumu vs. konular belirleyici olurken Mardin’de; iklim ve topoğrafya genel görüntüyü bir bütünde buluşturuyor.

Mozaik örneğinde bahsettiğim gibi yakından bakıldığında kentteki ufak farklılıklar göze çarpmaya başlıyor. Ve bu farklılıklar aynı sokaklarda birbirine dahil oluyor. Bu sokaklarda daralan perspektifler görürüz ve bu perspektifin sonunda da bir ev görürüz. O evin üstünde bir taht görürüz. O tahtın dini, dili ve milleti yok. Fonksiyonel bir mekân olan, üstüne yatılan bir yerdir aslında. Ovada da dağlık alanda da görülen bir mekândır. Çünkü yüksek sıcaklık nedeniyle insanlar o güzel yerel malzeme ile yapılan evlerinde dahi duramayacak durumda olurlar ve damda yatmak isterler.

Pandemi ve Kent: Mardin, görsel 3.
Pandemi ve Kent: Mardin, görsel 3.

Son dönemlerde gündemimizi oldukça meşgul eden virüs salgını Mardin’de de kendini gösterdi. Salgında dar sokaklardan korkar hale gelen Mardinliler de evlerine kapandı. Eski kent Mardin, turizmin etkisiyle git gide mevcut yaşantısından ve mekân kullanımından uzaklaşıyor. Artık daha çok sosyal donatı ve butik otel fonksiyonları ile işlevlendiriliyor. Bu nedenle de Eski kent üretim kültürünü gittikçe yitiriyor. Hal böyle iken salgın döneminde turizm de bitince Mardin sokakları sessiz kaldı. Ancak o sokakları var eden bahçe ve ev duvarlarının diğer tarafında hayat var. Ve o hayatta olumsuz gibi gözüken güzel bir gelişme var. Havaların ısınması ile evlerde yaşayanların serinleme ihtiyacı oluştu. Ancak salgın korkusu ile kimse klimalarını açmak istemiyor. Bu da yıllar önce terk edilen, sadece bazı kırsal yerlerde yaşamaya devam eden dam tahtlarına dönüşü sağladı.

İnsanlar müştemilatlarına attığı o tahtları tekrar damlarına kurmaya başladı. Eski damdan dama konuşma Mardin’e kısmen de olsa geri geldi. Salgın Mardin sokaklarını yalnızlaştırdı ancak ovaya bakan o güzel evlerin o güzel damları tekrar yaşamaya başladı.Avlular şenlendi.Her eve otel gözüyle bakıldığı dönemden sonra her eve yaşamsal faaliyet olarak bakılmaya başlandı. Salgın vesilesiyle tekrar kullanımına başlanan dam tahtlarının, fiziksel özelliğini iklimsel durumlardan aldığını söyleyebilirim. Tahtın yerden yüksek olmasının iki sebebi var. İlki ve yaygın olarak bilineni akreplerden korunmak için olduğu söylenir. Yaptığım analizler doğrultusunda ise ben yüksekliklerin evin damındaki parapet yüksekliği ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü ovadaki evlerin yüksekliği yere daha yakın olduğu için parapeti ya yoktur ya da çok düşüktür. Bu nedenle de daha kırsal alandaki tahtların yükseklikleri daha düşüktür.

Pandemi ve Kent: Mardin, görsel 4.
Pandemi ve Kent: Mardin, görsel 4.

Tahtlar çeşitli malzemelerden yapılıyor. Kimisi tamamen ahşap iken bazısı ise ahşap ile çelik karışımı olabiliyor. Bu küçük ve minimal yapılar aslında tamamen taşıyıcıdan oluşuyor. Kolon görevi gören ayaklar ve yatakların serildiği yüzey olan döşemelerden başka bir eklenti veya kaplama bulunmuyor.

Tahtın çeperinde genellikle korkuluk oluyor. Hem çocuklar için hem de uyurgezerler için iyi bir önlem oluyor. Korkulukları saran bir örtü oluyor. Bu örtünün iki görevi var. Biri çevreden gözükmemek yani mahremiyet durumu, diğeri ise sabahın erken saatlerinde doğan ilk güneşin insanı rahatsız etmesin diye güneşlik perde gibi engel oluşturma durumudur. Tahtın çeperi örtü ile kapatıldığında havasız kalmasından rahatsız olan aileler ise örtüyü yaklaşım 20 cm yukarda tutarak alttan havalanmasını sağlıyor.

Pandemi ve Kent: Mardin, görsel 5.
Pandemi ve Kent: Mardin, görsel 5.

Böylelikle de insanın yattığı yerin yatay bir şekilde havalanması söz konusu oluyor. Salgın döneminde bu denli ilkel ve eski dönemlere dayanan basit bir yapının 21. yy’da tekrar kullanılmasını çok değerli buluyorum. Modernleşen ve bu nedenle de her yerde tek tipleşen yaşamlarımız, araçlarımız ve yapılarımızın coğrafi ve kültürel değerlerden ne kadar uzak olduğunu teyit etmiş oldum. Hayatımıza giren ve hemen yerini alan tüm somut ve soyut modern kavramların tekrar irdelenmesi gerektiğini düşünmeye başladım.

Eski kent Mardin, son yıllarda neredeyse tamamen turizm vesilesiyle yaşamsal faaliyetlerini sürdürüyor. Salgında yalnız kalan Mardin birçok değerini hatırladı. Demek ki bazen dünyadan kopmak, kendi içimizde öz yeterliliği sağlamak için olağan dışı durumları görmek gerekiyormuş.