Sanat dünyasının dev ismi: Anish Kapoor
Hint asıllı İngiliz heykeltraş Anish Kapoor, soyut formlara, zengin renklere ve cilalı yüzeylere olan tutkusuyla tanınır. Çok sayıda çalışması sanat dünyasında büyük ses getirmiştir.
Enstalasyon sanatı ve kavramsal sanat konusunda uzmanlaşmış olan sanatçı 12 Mart 1954'te Hindistan Bombay’da - günümüzde Mumbai- doğmuş. Pencap ve Irak-Yahudisi ebeveynlerinden farklı miraslar edinen Kapoor, 1971'de kardeşiyle İsrail'e taşınmış ve elektrik mühendisliği okumaya başlamış. Ancak matematikle arası kötü olduğu için sanatçı olmaya karar vermiş. Bunun için 1973’te İngiltere’ye taşınmış ve Hornsey Sanat Koleji'nde (1973-77) lisans ve Chelsea Sanat Okulu'nda (1977-78) yüksek lisans okumuş.
Kapoor, 1000 Names heykellerini şu şekilde anlatıyor:
Pigment parçalarını yaparken, hepsinin kendilerini birbirlerinden oluşturdukları ortaya çıktı. Bu yüzden onlara jenerik bir başlık vermeye karar verdim, sonsuzluk ima eden, bin sembolik bir sayı. Toz, zemine oturdu ya da duvardan çıkıntı yaptı. Zemindeki toz, zeminin yüzeyini tanımlıyor ve nesneler buzdağları gibi kısmen suya batmış gibi gözüküyor. Bu kısmen orada bir şey olduğu fikrine uyuyor gibi görünüyor."
Kapoor, 1970’lerin sonlarında geometrik veya biyomorfik heykelleriyle granit, kireçtaşı, mermer, pigmentvealçıgibi basit malzemeler kullandığı serisiyle tanınmış. Satüre pigmentler ve çarpıcı mimari formlar ile ortaya çıkan "1000 Names" adlı 1979-1980 yılları arasında oluşturulan seri, zemine veya duvara dökülen toz pigmentler ve bunlarla kaplanmış soyut geometrik formlardan oluşuyor.
1980'lerde ve 90'larda Kapoor; yerçekimi, derinlik ve algıya meydan okuyor gibi görünen taş, alüminyum ve reçine gibi malzemelerden yapılmış biyomorfik heykelleri ve kurulumları ile giderek daha fazla tanınmış. Heykellerinin birçoğu mesafeyle çekiliyor, toprakta kayboluyor veya etraflarındaki alanı bozuyor gibi görünüyor. Kapoor, fiziksel dünya hakkındaki varsayımları dengesizleştiren işler yaratarak boşluk kavramını keşfetmiş.
Kapoor, 1980’lerde taş işlerine başlıyor. Taş eserleri, çoğu açıklıklara sahip, oyulmuş ocak taşlarından oluşuyor. Bu eserlerinde kavramsal olarak şu şekilde çeşitli ikiliklere sahip; yer-gökyüzü, madde-ruh, açıklık-karanlık, görünür-görünmez, bilinçli-bilinçsiz, erkek-kadın, beden-zihin.
1990'da Venedik Bienali'nde, her biri üst yüzeyinden içine nüfuz eden gizemli kara deliğe sahip kaba kumtaşı bloklardan oluşan “Void Field” ile sanatçı, Büyük Britanya’yı temsil etmiş. Ertesi yıl bu çalışmasıyla çağdaş sanat için prestijli bir ödül olan Turner Ödülü'ne layık görülmüş.
1990'ların ortalarında çalışmaları daha iddialı hale gelmiş; PVC, fiberglas ve çelik gibi endüstriyel malzemeleri araştırmaya başlıyor. Özellikle 1995 yılından beri cilalı paslanmaz çeliğin yansıtıcı yüzeyi ile çalışıyor. Nesnelerin ve malzemelerin özelliklerini dönüştüren Kapoor’un son çalışmaları mimarlık, tasarım ve sanat arasındaki sınırları giderek bulanıklaştırıyor.
1998 yılında Kapoor'un "Eye in Stone"u, Artscape Nordland'ın bir parçası olarak Norveç'in kuzeyindeki Lødingen'deki fiyortun kıyısında kalıcı olarak yer alıyor.
21. yüzyılın başlarında Kapoor’un proje alanlarına ve mimariye hitap etme düşüncesi, onu giderek ölçek ve inşaat konusunda iddialı projeler yaratmaya yöneltmiş. Daha büyük, anıtsal eserler yaratırken, Kapoor heykellerini ve enstalasyonlarını çevreye daha fazla entegreetmeye başlıyor.
Sanatçı, 1999 yılında İngiltere'nin Gateshead kentindeki Baltık değirmenlerine kurulan 35 metre yüksekliğindeki "Taratantara" dahil olmak üzere bir dizi büyük eser üretmiş. 2002 yılında Londra'daki Tate Modern Galeris’indeki "Marsyas" çalışması için Kapoor, müzenin Türbin Salonu'na gerilen 155 metrelik geniş kırmızı PVC membran ile birleştirilen üç büyük çelik halka dikerek trompet benzeri bir form oluşturmuş.
2000 yılında Kapoor'un çalışmalarından biri olan ve hızla dönen renkli sudan oluşan "Parabolic Waters" Londra'daki Millennium Dome dışında sergilenmiş. 2004 yılında Kapoor Chicago'daki Milenyum Parkı'nda "Cloud Gate" eserini tasarlamış. 110 ton cilalı paslanmaz çelik heykel, ABD'deki ilk kalıcı eser olma özelliğine sahip. Aynı yıl gösterilen 35 metrelik içbükey bir ayna olan “Sky Mirror” için büyük eleştiriler almış. Hem Cloud Gate hem de Sky Mirror çevrelerini yansıtarak dönüştürmüş. Eserler Kapoor’un malzeme, form ve alan üzerinde devam eden incelemesini gösteriyor.
2007yılında, bienal parçası olarak Nantes Musée des Beaux-Arts'ta raylar üzerinde hareket eden 1.5 metrelik kırmızı balmumu bloğu olan “Svayambhu” gösterime alınmış. Ardından Münih'te ve 2009'da Londra'daki Kraliyet Akademisi'nde özel şovlarla tekrardan sergilenmiş.
2008 yılında Kapoor, Guggenheim Vakfı için Berlin ve New York'ta koruyucu pas kaplaması üretmek için formüle edilen Cor-Ten'in ilk parçası olan "Memory" çalışmasını yapıyor. 24 ton ağırlığında ve 156 parçadan oluşan eser izleyicileri algısal olarak kafa karıştırıcı iç mekanlara davet ediyor.
Eylül 2009'da, Kapoor Kraliyet Sanat Akademisi'nde kişisel sergi açan ilk sanatçı oldu. Sergi bugüne kadar kariyerindeki gelişiminin yanı sıra yeni çalışmalarını da içeriyor. Bunlar arasında nesne dışı ayna çalışmaları, daha önce görülmemiş çimento heykelleri ve galerinin köşesine balmumu topaklarını ateşleyen top şeklindeki ”Shooting into the Corner” yer alıyor. Daha önce Ocak 2009'da MAK, Viyana'da gösterilmiş olan bu dramatik çalışma Kapoor'un kendi kendine oluşan nesneye olan ilgisini bir kez daha gösteriyor. Çünkü balmumu, galerinin duvarlarından akıp zeminde birikerek bir tasarım oluşturuyor.
Kapoor'un "Leviathan" adlı çalışması Paris'teki Grand Palais için Monumenta 2011 enstalasyonu olarak biliniyor. Kapoor bu çalışmayı şöyle tanımlıyor:
Tek bir nesne, tek bir form, tek bir renk. Benim tutkum, Grand Palais'teki nef yüksekliğine ve parlaklığına cevap veren bir alan yaratmaktı. Ziyaretçiler projenin içinde yürümeye, kendilerini renklendirmeye davet eden bir tasarımdı. Umarım düşünceye daldıran ve şiirsel bir deneyim olmuştur."
2009 yılında Kapoor, ArtePollino - Another South projesinin bir parçası olarak İtalya'nın en büyük milli parkı olan Pollino Milli Parkı için kalıcı, sahaya özel bir çalışma olan “Earth Cinema”yı tasarlamış. Cinema di Terra, toprağın üzerinde betondan yapılmış45 metre uzunluğunda, 3 metre genişliğinde ve 7 metre derinliğinde bir yarık.
2011 yılında, kırmızı boru şeklindeki düğümlenmiş çelik kafesle çevrili 115 metre yüksekliğinde “ArcelorMittal Orbit” sergileniyor. 2012 Olimpiyat Oyunları için Londra için yaptırılan yapı, Londra Olimpiyat Parkı'nda düzenli olarak yer alıyor. Kulenin tepesindeki gözlem güvertesi, spor etkinliği ile birlikte halka açılmış.
Kapoor’un diğer büyük ölçekli işleri arasında Dismemberment Site 1, Temenos ve Turning the World Upside Down da önemli değere sahip.
Kapoor, Londra'daki Tate ve Hayward Galerisi, Kunsthalle Basel, Münih'teki Haus der Kunst ve Boston'daki Çağdaş Sanat Enstitüsü gibi dünyanın çeşitli yerlerinde kişisel sergilerle uluslararası bir statüye ulaştı. 2015 yılında Versailles Sarayı'nın bahçelerinde çalışmalarının önemli bir sergisi sunuldu. Kapoor’un çalışmaları dünya çapında koleksiyonlarda, özellikle New York'taki Modern Sanat Müzesi'nde, Londra'daki Tate Modern'de, Milano'daki Prada Sanat Vakfı'nda ve Bilbao'daki Guggenheim Müzesi'nde de bulunuyor.