Şehri yansıtan yapı: Pôle Simone Veil Multifunctional and Sports Center

La Havre şehri sahip olduğu güçlü kentsel tarihiyleve yapılarıyla kullanıcılara dinamik bir atmosfer sunuyor. Şehrin Danton bölgesinde bulunan yeni spor ve kültür merkezi, birleştirici bir mihenk taşı olarak yeni bir meydanın çevresinde yer alıyor. Proje, şehrin politikasına ve sakinlerinin beklentilerine yanıt oluşturacak bir programda tasarlanıyor.

Program; güçlü bir mimari sergileyerek uzantısı olacağı kamusal alana davetkar bir şekilde açılıyor. Şehir sakinlerinin arzuladığı bir araya gelebilecekleri samimi mekanlar tasarıma yön veriyor. Bununla birlikte tasarımdaki güçlü görsel ifade ve doğayı vurgulayan anıtsallık, bölgenin gelişen kentsel ortamına bir toplanma alanı sunuyor.

Yapı, bu geniş kentsel alanın şeklini vurgulamak için komşu sokaklarla hizalanarak yerleştiriliyor. Bina tasarımında, yakınlardaki rıhtımları dolduran tuğla depolarının mimarisinden ve morfolojisinden ilham alınıyor. Çift eğimli çatılar, projenin yer aldığı kentsel ortamın temel özelliklerinden birisini oluşturuyor. Tasarım ekibi, bağlamsal mirası yaşatabilmek için bu mimari estetik öğeyi kullanıyor. Bu öğelerin verimliliğini ve görsel kimliğini, spor mimarisi tipolojisine aktarmak ve bölgenin sahip olduğu kültürel tasarımı yaşatmak hedefleniyor. Bu sebeple üçgen çatı formu; basit, güçlü ve dikdörtgen bir plan formuna yerleştiriliyor.

Tasarımın ön yapısının sokak seviyesindeki geniş cam açıklıklar, kamusal alan olan Rue Michelet arasında görsel bir bağlantı oluşturuyor. Yapı cephesinde yer alan paslanmaz çelik levhalar, tasarımın çevresindeki yapıların pişmiş toprak tuğla duvarlarını çağrıştırıyor. Levhalar; parlak olup alt kotlarda yansıtıcı özellik gösteriyor. Yukarılara doğru gittikçe levha yoğunluğu azalıyor ve daha koyu renkte parçalar da uygulanıyor. Bu konfigürasyon sayesinde ışıktan karanlığa ve opaklıktan şeffaflığa doğru merak uyandıran bir desen oluşturuluyor. Bununla birlikte yapı genel bakışta çevresini, yakın görüşte ise mini bahçelerini resimsel yansımalarıyla canlandırarak güçlü bir kentsel manzara sunuyor.

Ön avludan erişilebilen ana giriş kullanıcıları; resepsiyona, spor tesislerine ve seyirci tribünlerine ulaşmak isteyen misafirler için ortak bir buluşma noktası olarak hizmet veren çok işlevli geniş bir salona yönlendiriyor. Yarışmalar veya etkinlikler sırasında salon, zemin katın geri kalanından ayrılarak özel organizasyonlar için düzenlenebiliyor. Bununla birlikte salon, üst seviyeye bağlı yapay bir tırmanma duvarının yanında bir karşılama ve yönlendirme alanıyla da bağlantı kuruyor. Geniş bir açık alan olarak tasarlanan resepsiyon, sosyal bir bağlantı işlevi görüyor.

Birçok sporun yapıldığı arenanın tavanı, pürüzlü yüzeyleri boyunca mozaik deseni oluşturan ahşap çıtalarla kaplanıyor. Geniş camlar, salonun iki duvarını kaplıyor. Camla kaplı bu duvarlar sayesinde 500 kişiyi ağırlayabilen tribünler, bol miktarda doğal ışıkla aydınlatılıyor. Spor salonuna, zemin kat holünden birbirine paralel iki merdiven ile ulaşılabiliyor.

İç mimaride daha çok yerel tasarımlar tercih ediliyor. Cephedeki açıklıkları geçerek dış mekandan gelen doğal ışık, iç mekanda ahşapla buluşuyor. Ahşap, bu atmosfere sıcaklık ve biyofilik etkisinden kaynaklanan bir esenlik duygusu kazandırıyor. Tavanı asma tonozdan oluşan spor salonu, ahşaptan en çok yararlanan mekan olarak tasarlanıyor. Sonuç olarak tasarım ekibi, yerel tarihin unsurlarını çağdaş bir ifadeyle yorumlayarak anıtsal bir tasarım inşa ediyor. Aynı zamanda yapı, bölgenin ruhuna ve ihtiyaçlarına mimari bir dille yanıt oluşturuyor.