Suyun üzerinde yükselen fikirler: Floating University Berlin

Sürdürülebilirlik, eğitim ve mimari inovasyonu bir araya getiren Floating University, Almanya'nın başkenti Berlin'de konumlanıyor. Eski Tempelhof Havalimanı'na ait kirli yağmur suyu havzasına kurulan üniversite, hem kentin su altyapısının bir parçası olarak çalışmaya devam ediyor hem de sulak alan bitkilerine, kuşlara, kurbağalara, yarasalara ve tilkilere ev sahipliği yapıyor. 2018 yılında deneysel bir eğitim alanı olarak tasarlanan proje, kısa sürede uluslararası mimari camiada ön plana çıkıyor.

Şehir merkezine yakın konumda yer alan yağmur suyu havzası, 1930'lardan bu yana eski Tempelhof Havalimanı ile Columbia Damm Caddesi’nden gelen yağmur sularını toplamak için kullanılıyor. Bu alan yaklaşık bir asır boyunca havayolu taşımacılığına bağlı karbon salınımı ve zararlı atıklarla ilişkilendiriliyor. Floating e.V. Association tarafından çevreye minimum zarar verecek malzemeler ve su arıtma sistemleriyle dönüştürülen alan, yenilikçi bir kültürel, eğitsel ve sosyal mekân haline geliyor.

Floating University Berlin, kısa süre içinde yirmiden fazla uluslararası üniversiteden öğrenci ve akademisyeni ağırlıyor. Ayrıca, yapı dünya çapında sanatçılar, yerel uzmanlar, mimarlar, müzisyenler ve dansçılar için de bir buluşma noktası haline geliyor. Bir araya gelen katılımcılar, kentsel yaşamın günlük rutinleri ve uygulamaları haricinde yapısal dönüşüm için yeni vizyonlar ve fikirler oluşturmak üzere çalışmalar yapıyor. Bu deneysel alanda, gelecek projeksiyonlarına odaklanarak modern ve dayanıklı kentsel pratik biçimleri üzerine de çalışmalar yapılıyor. Ayrıca insan, şehir ve doğa arasındaki ilişkileri irdeleyen yüzen üniversitede, her yaştan katılımcıya açık kapsamlı kültürel ve eğitici etkinlikler de düzenleniyor.

Floating University Berlin, kamu katılımını da teşvik ederek kentsel su altyapısının bir parçasını yeniden tasarlıyor. Doğa ile yapılı çevre arasındaki sınırları bulanıklaştırmayı amaçlamayan projede; havzanın mevcut suyu, yapının temel bir öğesi olarak kullanılıyor ve hem işlevsel hem de estetik bir unsur olarak yeniden ele alınıyor.

2020 yılında, dernek üyelerinden gelen mekânsal taleplerin toplandığı atölye çalışmaları sonrasında, bu talepleri uygulamak için ekip çalışmalara başlıyor. Tasarım sürecinde mekan grubu havuzdaki tüm ilişkileri göz önünde bulundurmaya özen gösteriyor; ağaçları ve kirlenmiş su seviyelerini gözlemliyor, dernek üyeleriyle, politik aktörlerle, komşularla, çocuklarla ve yetişkinlerle görüşmeler yapıyor. Projede kolayca sökülebilir ve yeniden birleştirilebilir modüler bir sistem tercih ediliyor, bu sayede yapıların çevresel etkisini azaltılırken mekansal esneklik de artırılıyor. Günümüzde alan içerisinde oditoryum, çok amaçlı çalışma alanları, etkinlik alanları, gözlem noktaları, mutfak, sera ve bir kafe yer alıyor.

Tasarım sürecinin ardından inşaat süreci işbirliği içinde tamamlanıyor. Mevcut yağmur suyu havuzunu bir infiltrasyon havuzuna dönüştürülerek doğa temelli çözümlerle havuzdaki yağmur suyunun filtre edilmesi sağlanıyor. Bu sayede mevcut altyapının korunduğu havuzda filtre edilen su; kuraklık nedeniyle zarar gören yerel parklarda ve mezarlıklarda sulama amaçlı kullanılıyor ve ayrıca yer altı sularının beslenmesine de olanak sağlıyor.

Üniversitenin inşa ettiği yapılar, geri dönüştürülmüş malzemelerden ve az işlenmiş, biyolojik olarak çözünebilen, düşük karbon ayak izine sahip malzemelerden oluşuyor. Kullanılan malzemeler arasında eski inşaat iskelesi elemanları, ahşap plakalar ve plastik örtüler bulunuyor. Bu seçimler, projenin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasında önemli bir rol oynuyor. Ana yapılar ve iskeleler, metal malzeme kullanılarak inşa ediliyor. Bazı duvarlarda saman ya da bambu malzeme kullanılsa da genellikler yapıların cephelerinde ve yürüyüş platformlarında ahşap malzeme tercih ediliyor. Havalandırma ve aydınlatma sistemlerine sahip olan şişirilebilir çatılar, su kaydırıcı özellikte kumaştan yapılıyor.

Proje alanı mevsim değişimine açık bir alan olduğu için, her kış yapılar sökülüp depolanıyor ve bir sonraki yıl bahar aylarındayeniden kullanılmak üzere şişiriliyor. Her bahar, mekan grubu ve gönüllüler, "İnşa Et+Koru+Tamir Et" programını başlatarak yapıları tamir ediyor ve yeniden kuruyor.

Mayıs, Temmuz ve Eylül aylarında gerçekleştirilen "Açık Hafta" etkinlikleri boyunca,üniversite, yerel ve uluslararası katılımcıları yağmur suyu havuzunu ve kampüsü gezmeye davet ediyor. Ayrıca, atölyeler, seminerler, konferanslar, sohbetler, konserler ve performanslar gibi etkinliklere katılma imkanı da sunuyor.

Üniversite kurulduğu günden bu yana, mimarlık ve sürdürülebilirlik alanında çok sayıda ödüle layık görülüyor. 2021 yılında Venedik Mimarlık Bienali'nde Altın Aslan ödülünü ve aynı yıl yeniden tasarlanan yerler kategorisinde Berlin Ödülü'nü kazanan proje; 2023 yılında doğayla yeniden bağlantı kurma kategorisinde New European Bauhaus Ödülü'nü alıyor. Ayrıca aynı proje 2024 yılında Avrupa Birliği'nin Mies van der Rohe Ödülü için 40 projelik kısa listeye alınıyor.




| Proje | Berlin Yüzen Üniversite |
| Tasarım ofisi | raumlabor berlin |
| Tasarım ekibi | Benjamin Foerster-Baldenius, Florian Stirnemann |
Proje tamamlanma tarihi | 2018 |
| Proje yeri | Berlin, Almanya |