Tercüman Binası ile birlikte yıkılanlar

Fotoğraf: Muharrem Gürbüz.
Fotoğraf: Muharrem Gürbüz.

Bugünkü paylaşımımızda Mimar Doğukan Karakoç’un Zeytiburnu’nda 4 Aralık 2023 tarihinde yıkılmış olan Tercüman Binası üzerine hazırladığı inceleme yazısı sizlerle...

" Belki bir gün son kez görüşeceğiz,

ikimiz de bunun son olduğundan habersiz.

Son kez el ele gezeceğiz,

belki de son kez söyleyeceğiz birbirimizi sevdiğimizi.

Yine beraber planlar yapıp, tutamayacağımız

Son sözleri vereceğiz birbirimize. "

Tercüman binasının yıkım fotoğrafını gördüğümde, aklımda Nazım Hikmet’in işte bu mısraları yankılanmıştı. Şiirde bir insana yakıştırılmış bu sözler, aslında öznesi ne olursa olsun, kaybedilmiş ‘sevilen’e hissedilen duyguları barındırıyor. Gerçekten de benim için Tercüman binası, ülkemiz mimarisindeki değeri ve kent belleğinde edindiği önemli yerin yanında, şahsi geçmişimde de kilit bir noktayı temsil ediyordu. İşte bendeki bu kısmı açmanın, Tercüman binasıyla birlikte kaybettiklerimizi anlamaya yararlı olacağını düşünüyorum.

Fotoğraf: Gültekin Çizgen Koleksiyonu, Salt Araştırma.
Fotoğraf: Gültekin Çizgen Koleksiyonu, Salt Araştırma.

Özellikle lise yıllarında filizlenen tarih ve mimariye olan ilgilerim, beni sık sık İstanbul’da, özellikle sur içinde geziler yapmaya meylederdi. Başlarda acemi bir ilgiyle sürdürdüğüm bu şehir gezileri, üniversiteye başlayıp mimarlık öğrencisi olmamla beraber daha profesyonel bir alaka ve incelemelere evrildi. Yaptığım bu yolculuklarda, birçok farklı ulaşım imkânı olmasına karşın, rotasının seyir zevkinden ve raylı sistemlerle yolculukları hep sevdiğimden mütevellit, tramvay kullanmayı tercih ederdim. Bu tramvay yolculuklarının başlangıç durağı Cevizlibağ olurdu. Tramvay durağına ilerlerken ise en büyük karşılayıcım şüphesiz ki Tercüman Binasıydı.

Fotoğraf: Yapı Dergisi, 2012, No68.
Fotoğraf: Yapı Dergisi, 2012, No68.

Yapıyı farkındalıkla ilk incelemelerimde, beni ciddi bir biçimde etkileyen temel şey çoğu insanın hissettiği gibi yapının sıra dışılığı olmuştu. Büyük bir netlikle gözlemlendiği gibi Tercüman Binası; sadece inşa edildiği yıllarda değil, var olduğu süre boyunca kendisini çevresinden ayırt eden, kuvvetli bir kütle etkisi oluşturuyordu. Yapının inşa edildiği dönem ile çağdaş yıllarda ve hatta öncesinde, dünyanın farklı yerlerinde de benzer brütalist ve deneysel mimarlık yaklaşımları mevcuttu. Doğu Avrupa ülkelerinde neredeyse yeni inşa edilen şehirlerin tümünde baskın mimari kimliği benzer bir üslup oluşturuyordu. Orta Asya ülkelerinden, Amerika kıtasına kadar dünyayı çepe çevre saran brütalist denemeleri görmek mümkündü. Fakat dünyadaki bu üslup yaygınlığının aksine, ülkemiz için bu deneyimler daha henüz çok yeni ve çok kılcal ölçeklerde rastlanır durumdaydı. Zaten bu yapıları da üstüne titrenmesi gereken, ülkenin mimari mirası niteliğini kazandıran, yetkin yapılar oldukları kadar bu nadirlikleridir. Yıkımla birlikte, işte böylesine nadide bir güzelliğimizi kaybetmiş olduk.

Fotoğraf: Her Umut Ortak Arar.
Fotoğraf: Her Umut Ortak Arar.

Tramvay durağına yaklaşıp beklerken, yapıyla içimde bir muhabbet oluşurdu. Binanın çevresinde bir heyula gibi yükselen siteleri gördükçe, böylesine girift ve stabil yapı formlarının içinde, Tercüman Binasının kütlesel hareketleri ve geometrisi, bende yapının yaratıcılarının cesaret ve yeteneklerine her defasında büyük bir taktir uyandırırdı. Süregelen, hakim ve bayağı bir anlayışın takipçisi olmak risksiz ve kolaydır, yıkımla birlikte,bunun aksini başaran ve gelecekte de başarma potansiyeli olanların cüretkar mimarlık denemelerine de bir darbe vurulmuş oldu.

Beklediğim tramvay durağa yanaştığında ise, Tercüman Binasına bir hoşça kal deyip, kalabalığın içinde zorbela taşıta biner ve yolcuğuma başlardım. Tramvay ilerlerken yavaş yavaş Topkapı surlarının da görünürde belirmesiyle, şehrin dış çeperlerinden tarihi merkezine doğru gözlemlenen yapısal kimlik değişiminin ilk kritik belirtileri açığa çıkmış olurdu. Tercüman Binası da benim için şehrin işte bu kırılma noktasının sınır taşıydı. Bu sınıra kadar hakim olan görece ‘modern’ şehir yapılaşması, işte bu sınır taşıyla zirvesine çıkıp, buradan sonra yerini taş duvarlara, surlara, tarihselliğe bırakırdı. Tercüman binasının yokluğunda, şüphesiz yapı bölgesinin bu eşik niteliği ve kimliği de muğlaklaşacaktır. Yıkımla birlikte, kent belleğimizde de derin bir yara açıldı.

Fotoğraf: Emir İmer, 2008.
Fotoğraf: Emir İmer, 2008.

Ve nihayetinde; anılarımız.. Yani bir şehri, yapılı çevreyi, ‘bizim’ haline getiren, orayı dönüştüren, anlamlandıran asıl mekanizma; yaşanmışlıklarımız. Benim için yolculukların, cesaretin, sanatsallığın, sınırların anlamlandığı; benim gibi bu yapıyla muhataplık ilişkisi kuran milyonlarca insanın ise sonsuz çeşitlikte hissiyatlarla hayatına kattığı bir mekandı Tercüman Binası. Hayat mücadelemizde bazen anlık bakışlarla geçtiğimiz, bazen hayran hayran cephelerine baktığımız, önünde beklemeleri, içinde vakit geçirmeleriyle; bizi hep aynı yerde bekleyen şehrimizin sadık bir parçasıydı. Biz daha henüz naifçe yapıyı işgal etmiş reklam cephelerine eleştirilerde bulunurken; bir gece ansızın, yapının tümünün sorgusuz sualsiz, yerle yeksan oluşuna şahit olduk.

Mimarlığa ve bu şehre gönül vermiş kimseler için bu ani kaybedişin trajedisini betimleyebilmek zordur, fakat yine de söylemek gerekir ki Tercüman binasıyla birlikte kaybettiğimiz sadece bir yapı değildir. Görmesini bilen gözler yıkım fotoğrafına dikkatlice baktığında molozların arasında ezilmiş, bu şehrin mimarlığına dair umutları zorlanmadan görecektir.

Yıkım görüntüleri.
Yıkım görüntüleri.