Yalnızlığın en çarpıcı hali: Gece Kuşları
Edward Hopper dendiğinde akla gelen ilk eseri Night Hawks ‘Gece Kuşları’, Amerikan resim sanatının en ünlü ve çarpıcı örneklerinden biri.
Sanatçı eserini New York’taki Greenwich Sokağında bir köşede rastladığı bir lokantadan esinlenerek yaptı. Eser günümüzde Chicago Sanat Galerisi’nde sergileniyor.
Kentsel yabancılaşmayı, şehir insanının nasıl birbirine hem çok yakın hem de bu kadar uzak olduğunu yüzünüze çarpan en nadide eserlerden biri Gece Kuşları.
Hopper, yalnızlık ve yabancılaşma temasını eserlerinde doğrudan işlemediğini söylüyor. Ancak eleştirmenlere göre sanatçı, Büyük Buhran ve II. Dünya Savaşı döneminde ekonomik ve politik gidişatın etkilerini eserlerine açıkça yansıtıyor. Gece Kuşları, savaş zamanında insanların birbirlerine ve toplum içindeki konumlarına, yabancılaşmalarına dikkat çekmek için yapılmış gibi. Eserde yan yana oturmuş olsalar da birbirlerine uzaklıkları vurgulanan karakterler, izleyenlere de yabancılık hissini aşılıyor.
Sanatçı, çağdaşları olan modernistlerden kendini, resimlerinin altında yatan psikolojik alt metinlerle ayırıyor. Örneğin, Gece Kuşları’nı incelediğimizde resimdeki erkek figürler için kendini, kadın figür için de kız kardeşini model olarak kullanıyor.Sahne içindeki kahramanları, fiziksel olarak birbirine yakın olsalar bile, duygusal olarak birbirinden kopuk halde resmetmeyi başarıyor.
Her ne kadar kentsel Amerika sahnelerini çok iyi sembolize ettiği söylense de, Hopper kendine atfedilen bu etiketi reddediyor ve bir röportajında kendini keşfetme isteğini şu şekilde ifade ediyor:
Sanırım Amerika manzarasını resmetmeyi hiç denemedim, kendimi resmetmeyi deniyorum.''
Resme yakından baktığımızda, Hopper, Gece Kuşları’nda pek çoğumuzun dönem tasvirlerinde görmeye alışık olduğu, Amerikan kültürüne ilişkin bir sahne ve elemanları ile karşılıyor bizi. Klasik tuzluklar, garsonun şapkası, lokantanın üzerindeki ünlü sigara reklamı, porselen kupalar, fedora şapkalar ve elbetteki Amerikan kültürünün en belirgin simgelerinden ‘dinner’ denilen lokantalar. Tüm bu sıradan gözüken detaylar, kullandığı çarpıcı renkler, ışık ve gölge oyunlarına rağmen, resme ne kadar yakınlaşırsanız adeta o kadar uzaklaştırıyor bizi. Örneğin zamanın donduğu bu yerde, boş sokaklar ve birbiri ile iletişim kurmayan insanları görüyoruz.
Güçlü floresan ışığının etkisiyle ne kadar içeri girmek isterseniz de, lokantanın içine girebileceğiniz bir kapı göremiyorsunuz. Bu mekana sıkışmışlığın yanı sıra, içerideki aydınlığın, dışarıdaki karanlıkla olan çarpışması izleyicide adeta bir gerilim, bir tehdit ortamı oluşturuyor. Ayrıca, karşıdan baktığımız lokanta, köşe kıvrımında ve çiftin arkasında kalan kısımdaki yansımalardan da görebileceğimiz üzere, bizi cam ile ayırdığını ve ne kadar uğraşırsak uğraşalım o mesafenin kalacağını adeta haykırıyor.
Sanat kariyerinin ilk dönemlerinde empresyonizmden etkilenmiş olan Hopper, Gece Kuşları’ nda modernizme ve esas olarak Amerikan gerçekçiliğine güçlü bir soluk getiriyor.
Avrupanın modernizmine karşı bir duruş olarak görebileceğimiz bu akımda, sanatta hususi bir Amerikan bakış açısı esas alınıyor. Amerikanın sanayileşme süreci ve savaşın etkileri; ustaca ve gözünüze sokmadan sanki öylece bırakılmışçasına sergileniyor.
Örneğin, resmedilen mekanda içindeki kahve miktarını bile görebileceğimiz ayrıntıda, kocaman kahve makineleri göz kırpıyor kenardan. Bu da yetmiyor, resmin tamamlanmasından evvel yaşanan Pearl Harbor trajedisini anımsatırcasına, garsonun kafasında bir denizci şapkası bağırıyor en yüksek sesiyle.
Resimde kullanılan perspektif zenginliği, diagonal çizgiler ve üçgen yüzeyler, resimdeki derinlik algısını izleyici için çok farklı bir boyuta taşıyor. İnce kıyafetlerden ve arka plandaki açık pencerelerden anladığımız kadarıyla bir yaz gecesinde rastladığımız lokanta, çok farklı açılardan karşılıyor bizi. Önündeki, içindeki ve arkasındaki sokağa göz atabiliyoruz. Resim çerçeve içinde çerçeve kurgusu taşıyor. Dış çerçevede lokanta, sokak ve arkadaki binaların oluşturduğu mekanı görüyorken; iç çerçevede, lokanta içindeki müşterileri, bar alanını ve mutfak kapısını görüyoruz.
Eserde, yan yana oturan erkek ve kadının bir şekilde bir çift olduğu sonucuna varıyoruz. Fakat bu ilişki yıllardan beri devam eden bir evlilik mi yoksa sıradan bir aşk mı bilinmiyor. Kadının ne düşündüğü ve elinde tuttuğu yemeğin ne olduğu, adamın suratında taşıdığı boş ifade, garsonun az evvel aralarında bir konuşma geçmiş ya da geçmek üzereymiş gibi bakışı yahut sırtından gördüğümüz müşterinin neye benzediğini de bilmiyoruz. Zaten resmin bu kadar açık ama bir o kadar da belirsiz olmasının sebebi de bu değil midir? Hem sokaktan geçerken karşınıza çıkacak kadar sıradan ve bilindik bir sahne hem de üzerinde kesin yorum yapamayacağınız kadar bulanık.
Kesin olan tek şey şu ki, eser bize tastamam yalnızlığı resmediyor ama amacı bize yalnızlığı göstermek değil. Korkunç bir hızla değişen dünyanın, geride bıraktıklarının ve gelecekte karşınıza çıkacakların korkusunu anlatıyor. Tek bakışta çözümleyeceğimiz bir resim değil Gece Kuşları, adeta bir matruşka gibi, iç içe geçen katmanları, insanları ve hatta eşyaları okumak gerekiyor.
Eserin yalnızlaşma, topluma yabancılaşma ve umutsuzluğa saplanma temalarında dolandığı pek çok kişi tarafından kabul edilse dahi, Hopper verdiği bir röportajda, bu yalnızlık kavramını şöyle yorumluyor:
Bence bunlar eleştirmenlerin sözleri. Doğru olabilir ya da doğru olmayabilir. Önemli olan, izleyenin ona nasıl baktığı, onu nasıl gördüğü.’
Bu temaları işlesin ya da işlemesin, Gece Kuşları’ nın izleyen üzerinde ne etki bıraktığını ifade etmeye gelecek olursak, bunu şu sözleri ile en iyi Hopper açıklıyor :
Bunu kelimelerle söyleyebilseydim, resim yapmam için bir sebep kalmazdı.’
Hopper döneminin pek çok sanatçısından farklı olarak var olan akımlara kapılmayı reddediyor. Kendi çizgisi ile gördüğümüz ama aslında gördüğümüz şeyin ne olduğunu isimlendirmediğimiz şeyleri çizerek ustalaşıyor. Boş sokakları, zaman zaman silüetini göremediğimiz insanları, tren yollarını, binaları çizerek bir dekor hazırlıyor bize. Bu dekorun içine sokacağınız duygu elbette bize aittir. Fakat herkeste bir melankoli uyandırması rastlantısal olsa idi, ismini ve eserlerini bu kadar sık duyuyor olmazdık.
Hopper’ın Gece Kuşları’nı son dokunuşlarını tamamlamasının üzerinden henüz birkaç ay geçmeden, Chicago Sanat Enstitüsü yönetmeni Daniel Catton Richsanatçının 19. yüzyılın en ünlü manzara ressamı Homer kadar iyi olduğunu söylüyor ve eseri 3000 dolara, ya da enflasyon etkisi ile günümüz değerine çevrildiğinde 43.200 dolara satın alıyor.Eser o günden beri de burada sergileniyor.
Elbette Hopper kadar yalnızlığı ve yabancılaşmayı hissettirecek eserlere rastlamak kolay değil fakat modern dünyada ondan etkilenen ve eserlerine bu etkileşimi yansıtan farklı kollardan birkaç sanatçıya da bir göz atalım:
Dondurulmuş sıradan bir anı ve mimari yapıların keskin hatlarını içeren eserleri ile Hopper’ın resimlerinde rastlayacağınız durağanlığı tuvallerine başarılı bir şekilde yansıtan New Yorklu ressam Jim Holland.
Aslen fotorealistik çizgileri ile karşımıza çıkan sanatçı Keith Thomson’ın eserlerinde, sıradan yaşamın detayları ve her gün rastlayabileceğiniz insan portrelerini görmek mümkün.
Eserlerindeki yalnızlık ve umutsuzluk temaları ile Hopper’ ı anımsatan sanatçı Pascal Fessler’ın eserlerinde günlük hayattan sahneler ve manzaralar ile karşılaşmak mümkün.
Hopper’ın Gece Kuşları’nı yaparken New York’ taki bir lokantadan esinlenmesinin yanı sıra, Hemingway’in ‘The Killers’ isimli kısa hikayesi içindeki ilüstrasyonlardan birinden de etkilendiği söyleniyor. İlginç olan, 1942’ de Robert Siodmac tarafından beyaz perdeye uyarlanan bu eserde, Gece Kuşları’ ndan etkilendiği açıkça görülen sahneler bulunuyor.
"Nighthawks: After Edward Hopper's Painting" şiiri ile Wolf Wondratschek'
Gece Kuşları’ndan esinlenen şiirde, yan yana oturan çifti irdeleyen şu dizelere rastlarız:
"Bahse varım ona bir mektup yazdı/ Her ne yazıyorsa, aynı adam değildi/ Mektubu ikinci kez okuyan.”
Pennies From Heaven, 1981
Herbert Ross tarafından yönetilen filmde, Gece Kuşları, bir set olarak yeninden canlandırılmıştır.
Nighthawks at the Diner, Tom Waits
Tom Waits tarafından çıkarılan albümde, Gece Kuşları’ ndan esinlenerek yazılmış bir şarkı bulunuyor.
‘Homer vs. the Eighteenth Amendment’
Ünlü televizyon çizgi dizisi The Simpsons’ da Gece Kuşları’ na pek çok atıf yapılan bir bölüm bulunuyor.
Boulevard of Broken Dreams,
Gottfried Helnwein tarafından yapılan bu uyarlamada, Gece Kuşları’nı Hollywood’un ünlü ama hüzünlü, aslen toplumdan uzaklaşmış; Marilyn Monroe, Humphrey Bogart, James Dean, Elvis Presley gibi kahramanlarla olan versiyonunu görüyoruz.
Başrollerinde Tom Cruise’ un oynadığı 2012 yapımı Jack Reacher için, Josh Blake’den bir poster denemesi :
Dijital sanatçı Rabbittooth tarafından yapılan Gece Kuşları’nın Star Trek ve Ghost Busters uyarlamaları :
Chris Rea’ nın albümü The Blue Jukebox’ın Gece Kuşları’ndan esinlenen albüm kapağı :
Gece Kuşları’ nı seyredenleri neden resmetmeyelim diye düşünen sanatçı Karin Jurick'in ‘Perşembe Gece Kuşları’ adlı eseri :
Richard Tuschman’ ın Edward Hopper eserlerini yeniden canlandırarak çektiği fotoğraflardan birkaçı :
Evimizin herşeyi IKEA’nın bir reklam kampanyasında yeniden canlandırdığı Gece Kuşları versiyonu:
Protest duruşu ile Banksy’ nin Gece Kuşları göndermesi :
Myles M.’nin eserden yola çıkarak geliştirdiği, lokantanın 3D modellenmiş hali:
Ve elbette ki, Amerika deyince aklımıza ilk gelenlerden McDonald’s’ın Gece Kuşları çıkartması :
Belki de, modern dünya içinde, sanayileşmenin ve teknolojik ilerlemelerin getirdiği içe çekilme, toplumdan ve bireylerinden soyutlanma hissini, günümüzde böylesine iliklerimize kadar yaşıyor olmak Hopper’ı ve özellikle de Gece Kuşları’nı paha biçilmez kılıyor, kimbilir?...
Sanatçı | Edward Hopper |
Yıl | 1942 |
Tür | Yağlıboya |
Boyutlar | 84,1 cm × 152,4 cm (331 in× 600 in) |
Konum | Şikago Sanat Enstitüsü, Chicago |