3 soruda Münir Üstün

Kibrini yenmenin, küçüklüğünü, zayıflığını, çaresizliğini anlamanın, anlar gibi olmanın yegâne yoludur okumak.
Kibrini yenmenin, küçüklüğünü, zayıflığını, çaresizliğini anlamanın, anlar gibi olmanın yegâne yoludur okumak.

İlim, müminin yitik malıdır…’ hadis-i şerifini hatırlarsınız. İnanırız ki, hakikat hangi kaynaktan gelirse gelsin, hangi hançerenin ürünü olursa olsun bizim iman ettiğimiz hakikatten nasiplendiği ölçüde kıymetlidir ve zaten müminin yitirdim sandığıdır.

Neden okuyalım?

Alem bir seyirse ve insan zübde-i alem olarak yaratılmış ise, bu seyre iştirak etmekten, berekete götürecek hareketten, mükellef kılındığımız seferden gayrı bir eylem değildir okumak.

Kendini okumak, hayatı okumak, ya da kitap okumak… Hepsi, mecburen dahil olduğumuz bu kutlu seyrin hakkını verme çabasından geliyor aslında. Zaten insana eşref-i mahluk payesini kazandıran da okumak değil midir? ‘İlim bir nokta idi, onu cahiller çoğalttı’ buyuran Hz. Ali’nin işaret ettiği o ‘TEK’ ilme okumaktan başka nasıl ulaşabilir ki insan? Tek olanın, ‘EN’ olanın huzuruna nasıl çıkabilir edep olmadan? İşte okumak da edebe atılmış ilk adımdır. Kibrini yenmenin, küçüklüğünü, zayıflığını, çaresizliğini anlamanın, anlar gibi olmanın yegâne yoludur okumak. Okudukça küçülür insan ve küçüldükçe büyür aslında.

Her birimiz ayrı fıtratlar üzere yaratıldık, her birimizin yapısı, ilgi alanları, beklentileri farklı farklı. Bu çeşitlilik, farklılık aslında öyle güzel bir kompozisyon ki, bunu destekleyecek renkli bir okuma yelpazesi de bu güzelliğe güzellik katacaktır.


Küçüldükçe büyümek, tek bir nokta kalmak, o ‘BİR’ noktaya dahil olmak… Okumak vuslattır. Özleyen, özlenen insanın aslında olması gerektiği yere dönüş biletidir. Okumak, beşerken insan, insanken adam, adamken âdem olmanın ilahi anahtarıdır.

Ne okuyalım?

İlim, müminin yitik malıdır…’ hadis-i şerifini hatırlarsınız. İnanırız ki, hakikat hangi kaynaktan gelirse gelsin, hangi hançerenin ürünü olursa olsun bizim iman ettiğimiz hakikatten nasiplendiği ölçüde kıymetlidir ve zaten müminin yitirdim sandığıdır. Buradan baktığımızda, mutlaka şunu okumalıyız, ya da şunları okumamalıyız gibi bir ön yargı, okumanın özünde yer alan teslim olma haliyle pek bağdaşmıyor sanırım. Ne var ki, bir sıralama yapmak mümkün olsaydı eğer, önce kendi kadim kaynaklarımızı, zihnimizi, dünyamızı şekillendiren öz metinlerimizi okumak, öncelikle bizi anlatan edebi eserlere kulak vermek ve sonrasında okumalarımızı şekillendirmek en doğru yol olurdu. ‘Sen kendin bilmezsin, bu nice okumaktır’ diyen Yunus’un sözünü böyle yorumlasak yanlış olmaz kanaatindeyim. Tabi ki, her birimiz ayrı fıtratlar üzere yaratıldık, her birimizin yapısı, ilgi alanları, beklentileri farklı farklı. Bu çeşitlilik, farklılık aslında öyle güzel bir kompozisyon ki, bunu destekleyecek renkli bir okuma yelpazesi de bu güzelliğe güzellik katacaktır. Hele bir okuyalım da ne okuduğumuz en son düşündüğümüz şey olsun…

Nasıl okuyalım?

Okumak ciddi bir iştir. Ciddiyet deyince aklımıza hemen çatılmış kaşlar gelmesin. Ciddiyet ağırbaşlılıktır. Yapılan işin hakkını vermektir. Ve insan ciddi bir varlıktır, öyle olmalıdır. Dolayısıyla ne yaparsa yapsın, hakkını vermek gayretinde olmalıdır. Bunu bütün cari kalıplarından, ön kabullerden sıyırarak ve tam olarak kelime anlamıyla söylüyorum.

Küçüldükçe büyümek, tek bir nokta kalmak, o ‘BİR’ noktaya dahil olmak… Okumak vuslattır.
Küçüldükçe büyümek, tek bir nokta kalmak, o ‘BİR’ noktaya dahil olmak… Okumak vuslattır.

Gülüyorsa da ciddiyetle gülmeli, yemek yerken de, çocuklarıyla oynarken de ciddiyeti elden bırakmamalı insan. Okumak amaç değil bilmeye, anlamaya, tefekkür etmeye götüren bir araçtır. Eğer okumamız bunları sağlamıyorsa, ya okuduğumuz bizim için doğru seçim değildir, ya da okumanın ‘nasıl’ını beceremiyoruzdur.

  • Tek bir kitabı onlarca kez okuyan insanlar da gördüm, binlerce kitap okuyan insanlar da. Hepsinin gözleri ışıl ışıldı. Heyecanları, tutkuları her hallerinden belli oluyordu.

Kimi notlar alır, tekrar tekrar okur, kimi kendini okuduklarıyla özdeşleştirir ve hayal eder, kimi kalbinin yorulduğunu, beyninin zonkladığını hisseder okudukça.

Zaten herkes bir şekilde kendi yolunu keşfediyor kitap okurken, doğru olan da sizin keşfettiğiniz yoldur sizin için. Ciddiyet ve samimiyet ise, okumanın olmazsa olmaz tek kuralıdır bence.