Afganistan’da bugün ne oluyor, dünya neden hâlâ sessiz kalıyor?

Okudum ve anladım dünya bizden bahsetmiyor.
Okudum ve anladım dünya bizden bahsetmiyor.

"Bu şarkı dedemden kaldı bana." Afganistan değişiyor. Tecrübeli ve kati bir kötüden, tecrübesiz ve kırık bir belirsizliğe doğru ilerliyoruz. Savaşlar bile estetik olmak zorunda artık. O kadar uzun sürdüler ki 13 Nisan 2017 tarihinde, Afganistan'da Amerikan Hava Kuvvetleri Mother of All Bombs (bütün bombaların anası) isimli bir silah kullanmıştı. Bütün bombaların anası.

Unuttun okumayı dünya'da ne yazıyor, demeden hemen önce; takvimler ve sevinçler aşağılarda kaldı diyordu Osman Konuk. Biraz daha önce de elimle yüzümdeki öfkeyi okşuyorum demişti. Yıl: Tehlikeli Karşılaşmalar. 2021 yılının Eylül'ündeyiz. Onlar öyle söylüyorlar diye böyle söylüyoruz. Kesin olan sadece Eylül. Yoksa bizimkisi bilmediğimiz bir bin dört yüz küsur. Canımızı acıtan o küsur işte... Kalbimizi kıran o küsur... Can sıkıntısı olarak duruyor önümüzde. Can sıkıntısı mı dedik? Evet. Karşılaşmak zorunda kaldığımız her olumsuzluğu, can sıkıntısı diyerek açıklayabilsek keşke. Can sıkıntısı olmadığı besbelli. Pandemiler, savaşlar, iklim krizleri, Bolu belediye başkanları, faşist Ümit Özdağ'lar, necis Fatih Altaylılar, kaçak girişlere dair sınırımızda gerçekleştiği söylenilen görüntüler gerçeği yansıtmıyor diyen idare ediciler... Böyle eylül mü olur? Kesin değil.

Bunları o küsurat mı açtı başımıza?

"Bu şarkı dedemden kaldı bana." Afganistan değişiyor. Tecrübeli ve kati bir kötüden, tecrübesiz ve kırık bir belirsizliğe doğru ilerliyoruz. Savaşlar bile estetik olmak zorunda artık. O kadar uzun sürdüler ki 13 Nisan 2017 tarihinde, Afganistan'da Amerikan Hava Kuvvetleri Mother of All Bombs (bütün bombaların anası) isimli bir silah kullanmıştı. Bütün bombaların anası. Ama özgür dünyanın özgür medyası, özgür Amerika'yı masum göstermek adına, özgürce, Amerika'nın istediği şekilde Taliban'a muhalefet edilmesini istiyor. Taliban'ı kendi başınıza eleştirmek yasak. Özgürce yasak. Böyle eylül olur mu? Olmaz sanırız. Daha çok şey konuşulabilir bu uğultu karşısında. Alman hükümetinden para alan Ruşen Çakır'lar mesela... Babaları öldürülmüş bebekleri kucaklarına alan Amerikan askerleri... Babaları öldürülmüş Afgan bebekleri kucaklarına alan Amerikan askerleri... Babalarını öldürdükleri Afgan bebekleri kucaklarına alan katil Amerikan askerleri... Ve elbette barbar Taliban.

İşte bütün bu hikâyelerin evveline gidiyoruz. İstanbul'un sokaklarını çok uzaklardan düzenleyebilen sisteme. Ne buraya gelenin bir şeyden haberi var, ne de burada yaşayanın bir şeyden haberi var.

Cahit Zarifoğlu'nun bayrağında şu: "Alevler bir ayrı âlemdir / Dirlik sevinçtir- göç içimizedir." "Göç içimizedir" dizesindeki o "iç" âdeta Türkiye gibidir. İnsanlığın içi gibi. Bakılması, gönlünün alınması gereken bir iç. Yoksulların annesi. Bir yerden bir yere gitmenin götürdüğü şeyler var bu sayımızda. Ne eksiliyor bizden, gelenleri gördüğümüzde? Bu bir şey... Diğer şeyse en baştaki dize: "Unuttun okumayı dünya'da ne yazıyor." Yüz Yılı Anlamak İçin 100 Kitap, var burada. Sahi, dünyada ne yazıyor?

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.