Amerika neyi temsil eder?

Şimdi yavaş yavaş yeniden doğrulmaya çalışıyoruz; yine karşımızda onlar.
Şimdi yavaş yavaş yeniden doğrulmaya çalışıyoruz; yine karşımızda onlar.

Kendimizi hasbelkader Türkiye'nin bizzat kendisi olarak hissetmeye ama elektrik telleri gibi kılcal damarlarımıza kadar hissetmeye başladığımızda, Amerika Birleşik Devletleri’nin bizim için zerre kadar sorun teşkil edemeyeceğini de kabul etmiş oluruz.

Soğuk Savaş bitiminde doğmuş bir nesle mensubuz, Sovyetler Birliği yıkılmıştı biz gözlerimizi açtığımızda, çift kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçildiği söyleniyordu, ortada bir süper güç vardı, hayal meyal hatırladığımız ilk şarkılardan biri de bizi oraya davet ediyordu: “Macera dolu Amerika.”

Bir de sanki Avrupa’nın neredeyse yarısı daha düne kadar bizim egemenliğimizde değilmiş gibi “Avrupa Avrupa duy sesimizi” diye bir tezahürat vardı. Mustafa Yıldızdoğan’ın 15 Temmuz’dan sonra yeniden hatırlanan o güzelim “Türkiye’m”i de olmasa çocukluğumuzun hali hepten harapmış! Tabloyu görüyorsunuz, Amerika hayalleri ve Avrupa kompleksleriyle yetiştirilen bir nesli şimdi yerli ve milli olmaya çağıranların işi bu nedenle hiç kolay değil. Evet, Amerika ne kadar macerayla doluydu bilmiyorum ama coğrafyamız zaman içerisinde Amerika’nın maceralarıyla doldu, dün gibi gözümün önünde 11 Eylül haberleri…

Yıllardır savaştığımız terör örgütlerine destek veriyorlar, ülkemizi darbe yoluyla ele geçirmeye kalkışanlara ev sahipliği yapıyorlar… Elbette kötüler dünyanın her yanına yayılmış durumda ama bütün kötülükler sanki Amerika’dan salgılanıyor.

Bizim neslin küresel ölçüde hatırladığı ilk büyük eylem. 12 Eylül sabahı da bugün de olayın arka planına ilişkin sayısız komplo teorisi üretildi/üretiliyor, bunları tekrar etmeye gerek yok.

Dünyanın öbür ucundaki Amerika’nın burada ne işi var?
Dünyanın öbür ucundaki Amerika’nın burada ne işi var?

Amerika 11 Eylül ile yapacağı vahşetlerin gerekçesini elde etmişti işte, onun için önemli olan buydu, önce Afganistan’ı işgal etti, sonra Irak’ı; işgal edilen sadece bu ülkeler değil bütün bir coğrafyanın hayalleri ve geleceğiydi de. Dünyanın öbür ucundaki Amerika’nın burada ne işi var deyip devamını getiremeyenlerin ağzına baktık uzun bir süre, belki olan biteni anlatırlar diye. Sonuç fiyasko! Az biraz tarih-coğrafya okuyunca anladık ama: Problem, Amerika’nın bölgemizdeki varlığı değildi; problem, Türkiye’nin bölgemizdeki yokluğuydu. Şimdi yavaş yavaş yeniden doğrulmaya çalışıyoruz; yine karşımızda onlar. Yıllardır savaştığımız terör örgütlerine destek veriyorlar, ülkemizi darbe yoluyla ele geçirmeye kalkışanlara ev sahipliği yapıyorlar… Elbette kötüler dünyanın her yanına yayılmış durumda ama bütün kötülükler sanki Amerika’dan salgılanıyor. Coğrafyamızda akan her şehit kanında, her yoksullukta, her açlıkta onların parmağı olduğunu unutmayacağız; siyasilerin bugün kavga edip yarın barışması bizi bu anlamda hiç de ilgilendirmeyecek.

  • Amerika neyi temsil etmektedir? Lafı dolandırmayalım; hırsızlığı, hırsı, tamahı, kibri… Sigortasız çalıştırdığımız her işçide, gasp ettiğimiz her kuruşta, mazlum insanlara karşı tepeden fırlattığımız her bakışta birer Amerika’ya dönüştüğümüzün farkında mıyız?

Evet, gelişmeler hepimizin malumu: Bir ajanlarını tutukladık, vizeleri kaldırdılar, biz de onlara aynı şekilde karşılık verdik; bundan sonraki süreci birlikte izleyeceğiz. Amerika’yı yukarıda konuştuk, uzatmak istemiyorum, zaten Türkiye ile ismini yan yana anmaktan da rahatsızlık duymuyor değilim; çünkü Türkiye ile Amerika -bize ne kadar başka elbiseler biçerse biçsinler- taban tabana zıt değerlerin temsilcisidir. İki ülkenin asırlar öncesinden bugüne yolculuğunu şöyle bir gözden geçirenler, tarih boyunca verdiği kavgalara göz atanlar, hatta bayraklarını şöyle bir karşılaştıranlar bunu kolayca görecektir zaten. Amerika’ya küfredelim de demiyorum. Çünkü Amerika’yı birçok yerde bizzat bir küfür olarak kabul ediyorum:

Coğrafyamızda akan her şehit kanında, her yoksullukta, her açlıkta onların parmağı olduğunu unutmayacağız.n
Coğrafyamızda akan her şehit kanında, her yoksullukta, her açlıkta onların parmağı olduğunu unutmayacağız.n

“Hepi topu bir ülkenin adı mı Amerika / tek başına mı saldırdı Amerika Irak’a / koşmadı mı yardıma diğer Amerikalar / sanmayın dünyada tek bir Amerika var / (…) / otobüste kuyruğa girenler Türkiye’dir / kaçak elektrik kullananlar Amerika ”

Bu mısralarla başka bir bağlama açılmış oluyoruz: Kendimizi hasbelkader Türkiye’de doğup büyümüş kimseler -bugün sıkça kullanıldığı üzere Türkiyeliler!- olarak değil Türkiye’nin bizzat kendisi olarak hissetmeye ama elektrik telleri gibi kılcal damarlarımıza kadar hissetmeye başladığımızda, Amerika Birleşik Devletleri’nin bizim için zerre kadar sorun teşkil edemeyeceğini de kabul etmiş oluruz. Yukarıda alıntıladığım mısralarda açıkça dile getirmişim, sadece büyük şeytan olan Amerika’yla değil aramızdaki Amerikalarla, giderek içimizdeki Amerikalarla da hesaplaşmamız gerekiyor. Amerika neyi temsil etmektedir? Lafı dolandırmayalım; hırsızlığı, hırsı, tamahı, kibri…

Sigortasız çalıştırdığımız her işçide, gasp ettiğimiz her kuruşta, mazlum insanlara karşı tepeden fırlattığımız her bakışta birer Amerika’ya dönüştüğümüzün farkında mıyız? Birer Türkiye olarak, öncelikle sınırlarımız içerisindeki Amerikaların canına okumamız gerekiyor. Bunun üzerinde durmalıyız; sınırlarımız dışındaki zaferlerimizse, zaten dillere destan olmuştur.