Asalet, talih, sadakât Türk'ün muradı; At

İnsanlar atlarla kurdukları münasebet dolayısıyla daha üstün bir ruhi meziyet sahibi olurlar.
İnsanlar atlarla kurdukları münasebet dolayısıyla daha üstün bir ruhi meziyet sahibi olurlar.

Sütünden kımız, kılından kopuz, derisinden giysi, eyerinden ufuk, rüzgarından zafer, asaletinden huzur yapılır. Merhametlidir at, savaşta bile yerde yatanın üstüne basmaz. Ve savaşçılar atlarıyla birlikte gömülürler toprağa.

  • "Ey artık ölmüş olan at!- dediler -
  • Ne güzeldi senin çılgınlığın ne ulaşılırdı!
  • Sen açardın,
  • Otuzüçbin at türünün tek kaynağıydın sen!
  • Tüylerin karaparlaktı. Koşumların,
  • -kokulu yağlarla ovulup parlatılan-
  • Nasıl yakışırdı sağrılarına ve göke.
  • Göke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at!"
  • Turgut Uyar

Düzenli olarak at binmeye heveslendiğim, hayatımın o en güneşli ve güzel günleri. Hayırla yâd ettiğim kutlu zamanlar. Bilirim ki, bazı anlar yaşamın bizatihi kendisini kapsayacak kadar anlamlı ve büyüktür. Bir at çiftliğinde eski yarış atı namıyla maruf, huysuz kız Sıla'nın sırtına tırmandığım o an mesela, tedirgin olduğumu anlamışçasına huysuzlanmayı bırakıp eyerinin üzerine yerleşmemi bekleyen Sıla'nın sırtında, dünyanın bütün dertleri geride kalmış gibiydi sanki. O an'ı unutamam. Dengede durmaya çabalamanın heyecanı ile rüzgâra karşı yürümenin görkemi arasında gidip gelen epik bir ruh hâli. Atımın terkisine atıp her şeyi, dörtnala uzak alemlere doğru koşturmanın çiçeği! İnsan bir atın üzerindeyken, başka hiçbir hâl'le kıyaslanamayacak kadar coşkun, derin ve güçlü hissediyor. Hayır, muzaffer bir komutan edasıyla değil, daha büyük bir ahengin içinden duymayı kastediyorum. Atın sırtı, yani eyerin tam ortası, dik bir şiirin giriş dizeleri gibi. Kalbimde Âdiyât Suresi... Necip Fazıl'ın At'a Senfoni kitabında gördüğüdür; "Kalem gibi incecik dört ayak üzerinde, dünyanın en ahenkli gövdesi, en vezinli boynu ve en haşmetli kafası.

Sonra bütün bunları birer imparator mantosu hâlinde bürüyen, yağız, doru, al ve kır, pırıl pırıl kürkler. Şahane, şahane; sürmeli, tahrirli, akı görünen gözler. Zarafet tuğrası yele ve satvet arması kuyruk... " Bir Moğol atasözü "ruhunuz yoksa atınız koşmaz" der. At, asalet, talih ve sadakat temsilidir. İnsan atı ehlileştirmiş, atlar da insanın ruhunu güzelleştirmiştir. At sahibine sadıktır. Eğer tüm kalbiyle güvenirse ona, ayrılmaz bir bütün, duvarla birleşmiş sütun, iç içe geçmiş iki gölge ve hatta etle tırnak olmayı ister, kader arkadaşlığı yapar sahibiyle. Gidilecek ne kadar uzak varsa, olanca gücüyle yakın etmeye çalışır, gerekirse çatlayana değin koşarak aşar bütün yolları.

İnsanın atlarla olan münasebeti, Rus bozkırlarında başlayıp, yaklaşık 5 bin yıldan beri aralıksız devam eden kadim bir geçmişe dayanıyor. Atların, hizmet ettikleri insan'ın ruhunu da yücelten bir varlık olarak tebarüz ettikleri o ilk andan bugüne kadar unvanları hiç değişmemiştir; insanoğlunun en güzel yoldaşı! İnsanla at arasında kurulmuş güçlü bağın derinlemesine bir anlamı var elbette. Atın ölümü arpadan olmadı diyen İsmet Özel'in bir kapalı salon toplantısında söylediği şu sözleri mesela; "Bizim topraklarımızda iki kez at katliamı yapıldı. Birisi, 1947-48 yıllarında diğeri 1962-63 yıllarında. Çünkü Türkleri atlarından mahrum ederek ancak dilenci durumuna sokabilirdiniz. Koşumları olacaktı, eyerleri olacaktı. Yani bu çok canlı çok aktif çokta çevreci bir iktisadi çevrim, bir iktisadi cycle doğuran bir şeydi. Bu bir. İkincisi çok önemli. İnsanların atlarla münasebeti.

Atlar, Allah´ın, yani Allah bize at yetiştirmeyi emrediyor, övdüğü hayvan. Ve insanlar at yetiştirir diyorlar. Hayır, atlar insanları yetiştirir. Yani insanlar atlarla kurdukları münasebet dolayısıyla daha üstün bir ruhi meziyet sahibi olurlar."

Çin kaynaklarında geçen "Türklerin hayatı ata bağlıdır" ifadesi, at üstünde yaşayan bir kültürü tanımlamak için kullanılmış çok yerinde bir tasvir sayılır.

GÜNEŞ DİYARINDAN GELEN KUTLU ATLAR

Çin kaynaklarında geçen "Türklerin hayatı ata bağlıdır" ifadesi, at üstünde yaşayan bir kültürü tanımlamak için kullanılmış çok yerinde bir tasvir sayılır. Gökyüzünden yeryüzüne indirildiğine inanılan uğurlu bir canlı olarak Türklerin hayatının tamamına nüfuz eden at, Orta Asya steplerini mesken tutan kültürlerin hepsinde kutlu bir hayvan olarak kabul edilmiştir. Kutlu ve şans getiren. At, kadim Türklerde yunt olarak adlandırılır. Türk burada ikamet eder. Yunt'un üstünde yani. Güneşin doğuşundan günbatımına kadar; gün atla başlayıp, atla biter. At sırtında geçen bir ömürdür bozkırda yaşanan.

Atla kanatlanır Türkler. Dörtnala uçarak 7 iklim, 4 bucak, 3 kıta boyunca nal izleriyle nam salarlar. Kaşgarlı Mahmud'un Dîvânü Lügati't- Türk'te kullandığı "At Türk'ün kanadıdır" ifadesi de böylelikle o derin anlamını bulur. Er'ine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, iğdiş edilmişine beygir, cenge çıkanına rahş, hepsine birden at! Yiğidin uğraşına eş, yoluna refik, bakışına ufuk, kılıcına yoldaş. Kutlu atlar güneş diyarından gelirler. Pegasus'tan Tulpar'a uzanan bir mitolojik hatta gezinen o ateş yeleliler. Bamsı Beyrek düşmana esir düştüğünde onu tam 16 sene bekleyen ebedi sadık, satrançta şövalye, Kutadgu Bilig'de zaman, Türk'e kanat, şaha kalkışında kâinat, Amerikan steplerinde mustang! Kuzey rüzgarlarından yapılmış, sağrılarına şimşek yalazı değmiş, gökyüzü ile yeryüzü arasında salınmış, dizginleri erini arayan, dört nala süvari, vahşi tabiatında yılkı, nefesi kötü ruhları kovar, cennet rüzgârları iki kulağının arasından eser, tetikte bir yaşam, uykusu hep ayakta! Manas'ta Akkula, Battal Gazi'de Aşkar, Köroğlu'nda Kırat, Beyrek'te Deniz Kulun, Miraç'ta Burak, İmam Ali'de Düldül ve Fergana Vadisi'nde kan terleyen gök yeleli!

At; güçlü ve zarif, heybetli ve estetik. Türk'ün ve uzakların simgesi, özgürlüğün ve sadakatin. Üzengiden sonra görünmeye başlayan o yüce dağın tepesine sıçrayarak tırmandığın eyerin, kirpiklerine değin tenine saldıran rüzgâr ve uzaklara o bitimsiz hayranlığın; doruklara sevdalanmaktır at. Doru bir at sırtında hayat! Harp meydanlarında, cirit sahâlârında, Orhun yazıtlarında, kıl çadırlarda, dörtnala koşularda, gelin toylarında anılır adı. Sütünden kımız, kılından kopuz, derisinden giysi, eyerinden ufuk, rüzgarından zafer, asaletinden huzur yapılır. Merhametlidir at, savaşta bile yerde yatanın üstüne basmaz. Ve savaşçılar atlarıyla birlikte gömülürler toprağa. Yelelerinden kopan her parça bir başka fırtınaya yel olur.

Rüyada at görmek bir murada ulak. İyi talih, güzel baht. Dolu dizgin dört nala koşar ufka doğru. Tasavvufta afetlerinden arınmış nefistir at, Allah yolunda hizmete koşulmayı da simgeler. Aytmatov'un Sultanmurat romanında geçen o cümle; "şansın sana gülmesi için atlarına çok iyi bakacaksın." Şimdi yeniden Sıla'nın sırtındayım. Attan daha iyi bir yoldaş yok insana. Güneşe doğru dörtnala, geride kala; ıssız acunun gölgesi!