Aynı aşkın şarkısı; Saraybosna derbisi

Gelenek bellidir, eğer biri meydana oturup şarkı söylemeye başlarsa, ondan daha iyi şarkı söylediğini iddia eden birileri mutlaka çıkar. Ve aynı şehrin şarkısını söylemeye talip olanlar, her yıl en az iki kez o meydana gelerek şarkılarını yarıştırırlar.

Aynı şarkıya inanan ve aynı şarkıyı söyleyen iki kardeşin, Saraybosna aşkına yaptıklarıbu ölümsüz düeti dinlemek üzere tribünlerdeki yerimizi alacağımız o güzel günlere! Stadyumlardan cephelere koşturmuş bir halkın marşlarına eşlik etmenin aşkına!

Bosna-Hersek ve futbol. Evet, ritmi kendisinden daha büyük bir başlık. Acıların ülkesinden gelen haberler arasında hatırımıza kazınmış popüler bir meşin yuvarlak hikâyesine pek rastlayamıyoruz aslında. Milattan önce falan değil, henüz 90’ların başında profesyonel katiller tarafından kan banyosu yaptırılmış bir ülkenin sosyolojisini ele alırken, görece “hafif” böyle bir başlık hakkında konuşulabilir mi dersiniz o hâlde? Konuşulabilir. Konuşulmalıdır, çünkü savaş zamanında bile aynı müzik gibi futbol da başroldedir Bosna’da. Aliya İzzetbegoviç, ünlü orkestra şefi Emir Nuhanovic’inden bombalarla yerle bir edilmiş harabe hâldeki Saraybosna Milli Kütüphanesinde bir konser gerçekleştirmesini isterken, FK Sarajevo futbol takımından da yurtdışı turnesine çıkarak Boşnakların çığlığını dünyaya duyurmak için özel maçlar oynamasını isteyecektir. Sarajevo Filarmoni Orkestrası konserler verirken, FK Sarajevo’lu futbolcular da ölümlerden dönerek müsabakalara çıkarlar. Ve o uğursuz savaş da biter bir gün.

Aliya İzzetbegoviç’in emri ve isteğiyle, içlerinde Elvir Baliç gibi isimlerin de olduğu 50 kişilik futbolcu kadrosuyla 13 ay sürecek bir turneye çıkan FK Sarajevo takımı, futbolun popülaritesini de kullanarak, hem soykırıma dikkat çekmeyi, hem de yardım toplayarak savaşın yaralarını sarmayı amaçlamaktadır. Üzerine hiç gidilmeyen, pek konuşulmayan, en azından bir belgesel konusu olacak potansiyele sahip bu ilginç hikâyenin yolu, Hırvatistan, Slovenya, Türkiye, Suudi Arabistan ve Endonezya’ya kadar uzanır. Maçlar maçları kovalar. Futbolcuların da işleri zordur. Çünkü ülkelerinden uzak kaldıkları 13 ay boyunca her gün bir yakınlarının ölüm haberiyle uyanırlar. İşler katlanılmaz bir noktaya gelir. Yine de ülkeleri için oynarlar ve toplamda yaptıkları 55 maç sonunda ülkelerine dönerler. (Tabi hepsi değil, dönenler yalnızca 13 kişidir.) Balkan coğrafyasında yakın dönemin en büyük spor hikâyesi -sesi hiç duyulmasa da- kesinlikle budur. (1958’de Cezayir’de FLN -Ulusal Kurtuluş Cephesi- tarafından kurulan ve 4 yılda yaptığı 80 maçla Cezayir soykırımı dünyaya duyuran Raşid Meklufi liderliğindeki o meşhur milli takım gibi)

AYNI ŞEHRİN ŞARKISI

FK Zeljeznicar amblemi (Zelyezniçar, kısaca Zeljo)
FK Zeljeznicar amblemi (Zelyezniçar, kısaca Zeljo)
Vincent Tan
Vincent Tan

Cardiff Kulübü’nün de sahibi olan Malezyalı iş adamı Vincent Tan tarafından 5 yıl önce satın alınan FK Sarajevo, komünist parti yöneticileri tarafından şehrimizin bir takımı olsun düşüncesiyle varlık zamanında (1946) kurulmuştur. Avrupa’da dişe dokunur bir başarısı olmamakla birlikte, zorlu Yugoslavya Ligi’nde iki kez şampiyon olmayı başarmıştır Sarajevo. Maçlarını oynadığı Koşevo Stadı şehrin bir hayli dışında yer aldığından stadyuma bağlı bir semt kimliği yoktur. Mekân aidiyeti daha çok Başçarşı’yla özdeştir. Başçarşı Sarajevo’dur. Sarajevo’nun tarihsel referanslarını belirleyen sloganlarından biri şöyledir; “Boja fesa, boja tima / Fesin rengi, takımın rengi”

Bosna-Hersek’teki futbol rekabetine dışarıdan bakan biri ilk etapta bu rekabeti besleyen ana motivasyonun etnik ya da dini temelli olduğunu düşünebilir. Sırp-Hırvat-Boşnak takımlarının yer aldığı bir futbol liginde böylesi bir rekabet normal bile kabul edilebilir aslında. Sözgelimi etnik/dini temele dayanan, Sırp takımı FK Slavija ile Sarajevo arasındaki ya da Hırvat kimliğiyle bilinen Zrinjski ile Velez arasındaki rekabetten ziyade “Saraybosna vs. Diğerleri” rekabeti baskındır Bosna’da. Etnisite ve dinden bağımsız olarak; bin yıllık kent-kır, taşra-merkez kavgası yani. Bu noktada aynı dine ve aynı milliyete sahip Zenica şehrinin takımı Çelik ile Saraybosnalılar arasında oynanan maçların şiddeti hiçbir maçta yoktur. Keza Mostar takımları ile Saraybosnalılar arasında oynanan karşılaşmaların şiddeti de öyle. Boşnak kimliğine sahip, sarajlija-palanka / kent-kır takımları arasında cereyan eden mücadele, etnik-dini rekabetin çok ötesinde seyrediyor Bosna’da. Saraybosnalı kardeşler Sarajevo-Zeljeznicar ikilisi merkezde birbirleriyle ölesiye mücadele ederlerken, yine ortak bir Saraybosnalı kimliğiyle, başkent dışından tek bir rakip (saraylı) olarak görülüyorlar.

BİR ŞEHİRDE İKİ ŞÖVALYE; BÖREKÇİLER İLE ÇEKİRDEKÇİLER

Saraybosna Derbisi’nin referansları aynı şehirde iki şövalye bahsini kapsar. Sarajevo kulübü kurulduktan kısa bir süre sonra, ekonomik ve siyasi imkânları sayesinde Zeljeznicar’lı oyuncuları da kadrosuna katar. Rekabetin, yani aynı şehrin şarkısını söyleyen iki kimliğin kavgası da böylece başlar. Bu hikâyenin, politik ve sosyal olmak üzere iki ana aksı mevcut aslında. Ama iki aksın verileri de muğlâk. Takımların temsil ettiği taraftar kimlikleri üzerinden bir zengin-yoksul rekabeti yaşadıklarını söylemek zor. Taraftarların sosyo-ekonomik durumlarının bu kadar net bir fotoğraf verdiğini söyleyemeyiz. Ama tarihsel bağlamda Sarajevo’yu tutanlar pitari (börekçiler), Zeljeznicar’ı tutanlar ise kospicari (çekirdekçiler) lakabıyla anılmıştır. Börekçilik varsıllığı, çekirdekçilik ise ucuz olanı temsil eden imgelerdir, ancak bugün için böylesi kesin bir ayrım yapmak zor. Sarajevo belki yine biraz pitari ama Zeljeznicar asla kospicari değil.

Politik duruma gelirsek, komünist parti yöneticileri tarafından kurulan ve idarenin şekli değişse de her daim rejimin-hükümetin sesi olarak etiketlenen Sarajevo’yu geldiği durum itibariyle sağ-muhafazakâr, Zeljeznicar’ı ise demiryolu işçileri geleneğiyle sol-muhalif olarak kodlamak, şablonik ve realiteden uzak bir yaklaşım olacaktır. Nitekim Bosna-Hersek’in ilk cumhurbaşkanı Alija İzzetbegoviç’in kurduğu, Boşnak Müslümanların partisi olan SDA (Stranka Demokracke Akcije), Sarajevo taraftarları arasında eğilim olarak popülerliğini korusa da, Zeljeznicar taraftarları arasında da büyük saygıyla karşılanır. Bu bağlamda yine “Sarajevo SDA’dır, Zeljeznicar SDP (Sosyal Demokrat Parti)” şeklindeki şablon söylem sosyolojik bir anlam içermeyecektir.

FK Sarajevo amblemi
FK Sarajevo amblemi

SARAYBOSNA BLUES

Eski Yugoslavya’nın “kültür başkenti” olarak görülen, “Avrupa’nın Kudüs’ü” namıyla maruf Saraybosna şehrinde, mavi-beyazlı Zeljeznicar’la, bordo-beyazlı Sarajevo arasındaki rekabet, Bosna-Hersek Premier Ligi’ndeki sayısal verilere de yansımıştır. Zeljeznicar şampiyonluk sayısı olarak Sarajevo’nun bir hayli (6-1) önündedir. Sarajevo evinde oynadığı maçlarda ezeli rakibine bariz bir üstünlük kursa da, toplamda galibiyetler arasında bir denge söz konusudur. Derbinin izlenme rekoru 10 Mart 1982 yılında 55.000 seyirciyle kırılmış.

Ulusal takımı başarılı bir grafik çizse de, Bosna-Hersek Premier Ligi şu anda Avrupa’nın en zayıf liglerinden biri. Teknik üstünlüğe dayalı Tuna Ekolü ile dünya futboluna damga vuran Yugoslavya (Macar ve Çekya dâhil), kulüp bazındaki başarısını Kızılyıldız takımıyla 1991 yılında UEFA Kupası’nı kazanarak perçinlemişti. Yugoslavya özlemi, şimdilerde 6 farklı evde oturan uyumsuz kardeşlere, özellikle sportif anlamda o dönemden kalma bir Partizan-Kızılyıldız rekabetini de hatırlatıyor sıklıkla. Bosna’daki hikâye; Sarajevo ile Kızılyıldız’ı, Zeljeznicar ile Partizan’ı eşitlemek üzerine kurulu. Bu kulüpler arasında -Yugoslavya hatırası olarak- duygusal bir bağ olduğu kanısı hâkim.

Tribünlerdeki durum şöyle; Sarajevo, ismini eski futbolcuları Asim Ferhatovic Hase’den alan 35 bin kişilik Koşevo Stadyumu’nu kullanıyor. Zeljeznicar’ın semt stadı Grbavica 16 bin oturma kapasiteli. Taraftar grupları arasında da büyük bir rekabet var. Zeljeznicar’ın The Maniacs / Manyaklar, Sarajevo’nun Horde Zla / Şeytanın Ordusu isimli taraftarlar grupları coşkulu tezahüratlarıyla maçlara renk katıyorlar. Sarajevo’ya gönül veren kadınlar Kraljica Zla’dır / Şeytanlar Kraliçesi, Zeljeznicar’ı destekleyen kadınlar Plave Sestrice / Mavi Kız Kardeşler oluşumlarıyla faaliyet gösteriyorlar. Sarajevo tribünleri, savaşta komutanlık seviyesinde görev yapmış tribün liderleri ve topluca cepheye gitme teşebbüsleriyle biliniyor. Tribünden cepheye gönderdikleri yüzlerce üyeleri mevcut. Bosna’nın gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından biri olarak kabul edilen Saffet Susiç ve derbi golcüsü efsane Asım Ferhatovic, Sarajevo’nun unutulmaz yıldızları arasında. Dünyanın en iyi forvetleri arasında gösterilen Edin Dzeko’nun gollerini bir zamanlar Zeljeznicar formasıyla attığını hatırlayalım. Sarajevo ağlarını havalandırmayı çok seven Muharemovic de bir başka Zeljeznicar efsanesi.

Aynı şarkıya inanan ve aynı şarkıyı söyleyen iki kardeşin, Saraybosna aşkına yaptıkları bu ölümsüz düeti dinlemek üzere tribünlerdeki yerimizi alacağımız o güzel günlere! Stadyumlardan cephelere koşturmuş bir halkın marşlarına eşlik etmenin aşkına!