Bandini’nin başkahramanı: John Fante

John Fante
John Fante

Kıza âşıktım ve kız beni sevmiyordu. hikâyem bu kadar!

1

Ekmeğinin peşinde İtalya’dan Amerika’ya göç etmiş bir baba düşünün. Bisiklet Hırsızları’nın İtalya’sı gibi bir İtalya’dan Amerika’ya.

İşte böyle bir adamın oğlu John Fante. Ailesinin geldiği Colarado’da açıyor gözlerini dünyaya. Yıl: 1909. Doğduğu yüzyıl gibi bir hayat kendisini bekliyor fakat henüz haberi bile yok. Dindar bir anne, nispeten serkeş bir baba. Ve babası başka bir kadın için aileyi terk ediyor. Yoksulluk ve gerçek hayatla tanışma. Hikâye böyle başlıyor.

2

Çalışmak zorunda kalıyor haliyle. Üniversiten ayrılma ve başka bir şehre çalışmak için yolculuk. Balıkçılık, ideal değil ama iyi bir fikir. Sonra annesini de yanına alıyor. Boş vakitlerde kitaplara kaçıyor.

Şeker hastası olduğu anlaşılıyor yattığı hastanede. En verimli yılları. Şeker, okunduğu gibi tatlı değil. Önce gözlerini kaybetmesine, sonra da iki bacağının birden kesilmesine yol açıyor

Yaşadığı hayat üzerine düşünecek değil sonuçta, düşünmekten kaçmak zorunda. Öyle yapıyor. Okumanın yan etkisi kısa sürede onda da kendisini gösteriyor: yazmak. Ve artık iş çıkışları kısa hikâyeler yazmak işin masa. Sonra yayınlamak için dergiler. İlgi görmüyor başta.

3

Dünya bir savaşı atlatmış ve ikincisine doğru hızla ilerlerken o ilk kitabı, Los Angeles Yolu’nu 1933’te bitiriyor. Provakatif diyorlar bu roman için, yayınlanmıyor haliyle. O da büyük çocukluğuna geri dönerek kendisini yazıyor daha açık: Bahara Kadar Bekle Bandini. Arturo Bandini böyle doğuyor. İsmini vermek istemeyen isteyici. Hemen bir yıl sonra da müthiş eseri, Toza Sor geliyor. Yıl: 1939. Camilla, Meksika. Kendini yazıyor Fante.

4

Zaman ilerliyor. Yazdıklarına karşın ödeme yapıyor insanlar. O da daha fazla yazmaya devam ediyor. Gençliğin Şarabı, Üzümün Kardeşliği, Hayat Dolu ve elbette Büyük Açlık. 1955 yılı, ebedi başkahramanı Bandini için güzel bir yılken, Fante için öyle olmuyor. Şeker hastası olduğu anlaşılıyor yattığı hastanede. En verimli yılları. Şeker, okunduğu gibi tatlı değil. Önce gözlerini kaybetmesine, sonra da iki bacağının birden kesilmesine yol açıyor bu hastalığı, yıllar sonra.

1993 Berbat Bir Yıldı ve Roma’nın Batısı, ölümünden sonra yayınlanıyor.
1993 Berbat Bir Yıldı ve Roma’nın Batısı, ölümünden sonra yayınlanıyor.

5

Umutsuzluk mı dediniz? Ne gam. Eşi Joyce’un yardımıyla devam ediyor yazarlığa. O söylüyor, Joyce yazıyor. O dinliyor Joyce okuyor. O arada bir yerde Bukowski, bir halk kütüphanesinde tesadüfen denk geldiği Toza Sor sayesinde Fante’yle tanışıyor. Ünü daha çok Bukowski’nin vurgusuyla oluyor. Yıllar geçiyor ve uzun yaşamın ihtiyarlattığı Fante, 1983’te çekilip gidiyor dünyadan. Bandini kalıyor ama.

6

1993 Berbat Bir Yıldı ve Roma’nın Batısı, ölümünden sonra yayınlanıyor. Orta yaşlarında yakınlaştığı Hollywood, bütünüyle vefasız çıkmıyor elbette. Bahara Kadar Bekle Bandini ve Toza Sor sinemaya aktarılıyor. Uyarımızı yapalım; niyetiniz varsa da kitaplardan önce olmaz. Bukowski’yle ortak tek yönümü de burada açıklamış olayım sayın okuyucu. Tıpkı benim gibi o da Fante’yi Toza Sor’la tanımış. Benden farklı olarak kendine Tanrı bellemiş. Ben çeviriden okudum diye mi bilmiyorum ama abartmamak lazım hiçbir şeyi.

  • Ama ben biraz da abartarak söyleyeyim; Fante, Yeraltı edebiyatı dedikleri şeyin kurucu babasıdır. Kaybedenlerin hikâyesini ondan daha iyi kim yazabilirdi ki. 6 Normal,

7

Normal, sıradan bir hayatı anlatır gibi anlatır hikâyesini. Sade ve naif. Kelimeler birbirine eklendikçe o çekingenliğin arkasında müthiş bir şey bulursunuz: kendi hikâyenize de benzeyen bir sona eriş.

Tehlikeli bir yazar Fante. Asla ne hissettiğini ilk elden okuyucusuna vermeyecek bir yöntemi var.
Tehlikeli bir yazar Fante. Asla ne hissettiğini ilk elden okuyucusuna vermeyecek bir yöntemi var.

Bir umut ediş! Günlük hayatı gerçekten günlük hayatın içinden gösterişsiz ama görkemli bir dille anlatıyor yazar. Farkı şu Fante’nin: basit bir meseleyi, basit bir dille büyük etkiler yaparak anlatabiliyor. Olayı da o zaten. Gerçektir. Gerçeklik nedir? Yeni aldığın ayakkabı ayağını vurur. Bu.

8

Tehlikeli bir yazar Fante. Asla ne hissettiğini ilk elden okuyucusuna vermeyecek bir yöntemi var. Satırları çekingen hatta giderek korkak bir adamla karşı karşıya olduğunuzu düşündürüyor size. Ama aslında korkak değil, dürüst. Dürüstlüğün korkakla ne ilgisi var diyeceksiniz biliyorum, dürüstlüğün korkaklıkla değil cesaretle ilgisi var. Biri arttıkça diğeri azalıyor.

Gerçekten hayatta olmaktan yorulmuş bir adam mı Fante? Bilemem. Şikâyetten yorulmuş bir çehre. Bandini’ye değinmeden bitmesin bu biyografi. Arturo Bandini, dört kitabında da yaşayan kahramanı, Fante’nin. Aslında kendisi. Bir çeşit Caulfield. Ama ondan daha iyi, itiraf edelim. İyi dediğime de bakmayın, onun hayatla karşılaşmış hali de diyebiliriz. Hayatla; yani acı ve zorlukla. Sahici zorlukla.