Başka milletlerin tecrübesi

Tercümeyi alırken tecrübeyi de alıyor muyuz?
Tercümeyi alırken tecrübeyi de alıyor muyuz?

Fuzuli'nin ve modern şiirimizin önemli isimlerinden Ahmet Haşim'in doğduğu ve yaşadığı diyarlarda yani Irak'ta bugünün edebiyatçıları neler yazar, neler söyler, bilmiyoruz. Büyük tarihimizin en önemli tarih yazıcılarından Halepli Naima'nın memleketi artık harabe. Milli şairimiz Mehmet Akif'in memleketi Kosova'da hangi edebiyatçılar, düşünürler neler yapıyorlar, ne üretiyorlar, doyurucu bir malumata sahip değiliz.

Bir çeviri cennetine sahibiz.
Bir çeviri cennetine sahibiz.

Tercümeyi alırken tecrübeyi de alıyor muyuz? Bir çeviri cennetine sahibiz. Hatırı sayılır miktarda Fransız şairinin, Alman filozofunun, Güney Amerikalı romancının eserleri zihnimizin dinamiklerini belirliyor. Son zamanlarda okuduğum her tercümeden sonra aynı soruyu sorarak Tanpınar'ın tespitine geliyorum: "Coğrafya, kültür, her şey bizden bir yeni terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamaya çalışıyoruz." Bu elbette tercüme eserleri bir kenara bırakmayı gerektirecek bir sonuca götürmüyor beni. Fakat bir filtre kullanmam gerektiğini ve bu filtreden süzülenin bu dil içinde ve bu ülkede "çalışabildiğini" gösteriyor. Çalışmak derken yani yeni terkipler, karşılığı olan ve tecrübenin gerçek gölgesinde teşkil eden anlamlar bütünü düşünce ve sanat dünyamızda zaman aşımına uğramadan var oluyor.

Mesela Güney Amerika'nın kolonyal tecrübesinin bilgi değeri haricinde yaratıcı enerjimizi harekete geçirecek bir sanatsal değeri yok. Zira biz kolonyal bir tecrübeye sahip değiliz. Fakat toprağın, insanın, gerçek ile hayal arasındaki geçişkenliğin, acının ve hazzın burada da karşılığı var. Gelgelelim coğrafya ve tarih, yani aslında kolektif hafızanın ortak potası, bir araç olarak yeterli işlerlikte değil bizde. Bu araç işlemedikçe başka milletlerin tecrübelerini değil sadece tercümelerini dolaşıma sokup ve nihayetinde tüketiyoruz. Elimizde gerçek bir harita var oysa. Çok az milletin edebiyatında dışarıda doğup içeride dökülen nehirler vardır. O nehirlerin yataklarında ve kaynaklarında biten otlardan haberdar olmadığımız sürece yeni terkipler hep eksik kalacak. Biraz daha yakından bakalım.

Çok az milletin edebiyatında dışarıda doğup içeride dökülen nehirler vardır.

Çok az milletin edebiyatında dışarıda doğup içeride dökülen nehirler vardır.

Fuzuli'nin ve modern şiirimizin önemli isimlerinden Ahmet Haşim'in doğduğu ve yaşadığı diyarlarda yani Irak'ta bugünün edebiyatçıları neler yazar, neler söyler, bilmiyoruz. Büyük tarihimizin en önemli tarih yazıcılarından Halepli Naima'nın memleketi artık harabe. Milli şairimiz Mehmet Akif'in memleketi Kosova'da hangi edebiyatçılar, düşünürler neler yapıyorlar, ne üretiyorlar, doyurucu bir malûmata sahip değiliz. Üsküplü büyük şair Yahya Kemal'in doğduğu toprakların şairlerini ne kadar tanıyoruz? İlk Türkçe roman, ilk Türkçe ansiklopedi ve ilk modern Türkçe sözlüğün yazarı, Arnavutluk Permet doğumlu Şemsettin Sami'nin ata yurdunda bugünün yazarları hangi dergileri çıkarıyor, nasıl kitaplar yazılıyor, tam olarak vakıf değiliz.

Kırım Akmescidli yazar Cengiz Dağcı'nın arkasından gelen Kırımlı yazarlarla irtibatımız yok. Yine Kudüs doğumlu şairimiz Ahmet Kutsi Tecer'in geride bıraktığı topraklardaki sanat ve düşünce hareketlerini duymakta güçlük çekiyoruz. Bulgaristan Gümilcineli Sabahattin Ali'nin izinde soydaş yazarlarımızın metinleri edebi kamuda yer bulamamakta. Ya da Yunanistan Florinalı Necati Cumalı'nın Rumeli'sinde şimdi kimler var? Bir kör ebenin omzuna dokunacak eli arıyoruz aslında.