Bir ideal-trajedi olarak: Süper kahramanların yetimliği

 Süper kahramanların yetimliği
Süper kahramanların yetimliği

Babalık makamının, ‘koruyucu’ olarak konumlandırıldığı alanlarda (aile/ev/devlet) tahkim edilmiş aşkın bir rol eşliğinde saltanatını sürdürmeye devam etmesi, iktidarının sınırlarını genişletemese de kolektif bilinçaltındaki hâkimiyetine güç verir. İbretlik Efsaneler Tiyatrosu’nun oyuncusu Kırmızı Saçlı Kadın şöyle der; “kimse babasız yaşayamaz.”

Baba, eşiğe atılmış ilk adım, ilk güven, ilk duvar, ilk şefkat, ilk yasak koyucu, ilk tel örgü, ilk otorite, ilk kuşatma, ilk kahraman ve ilk çatışma unsuru. Evin zorunlu yokuşu, kapalı arka kapı ve saygı-korku arasındaki yüce kutsal.

Kendi dallarına nispetle eski bir ulu çınar. Aşılmak da istenmiştir, gölgesinde soluklanmak da. İkisi de makbul ve çetin. İkisi de sosyolojiye dâhil. Duygusal şiddet, hesaplaşma ve pişmanlık. İlk gençlik yıllarındaki ‘babaevi’nin örüldüğü tuğlaların isimleri bunlardır. Baba ve memleket terk edilemez. Ev, babaya dönüş’tür. Ev babaya dönüşür. Baba ‘varlığıyla’ güç, hiza ve istikamet verir, ‘konumuyla’ ise otoriteye temsiliyet kazandırır. Moderniteyle birlikte toplumsal rollerin zorunlu bir değişime/dönüşüme uğraması başka bir bahis elbette.

Baba imgesi sanatsal verimlerde özne olarak, oğul’un biricikliğine engeldir. Salt dramatik bir çatışma unsuru olarak değil, bizatihi varlığıyla da gölgesi oğul’un bedenine düşer.

Baba imgesi hem figür hem de safi ilham olarak sanatın ve hayatın her bölümünde hala çok baskın, güçlü ve oldukça verimlidir. Babalık makamının, ‘koruyucu’ olarak konumlandırıldığı alanlarda (aile/ev/devlet) tahkim edilmiş aşkın bir rol eşliğinde saltanatını sürdürmeye devam etmesi, iktidarının sınırlarını genişletemese de kolektif bilinçaltındaki hâkimiyetine güç verir. İbretlik Efsaneler Tiyatrosu’nun oyuncusu Kırmızı Saçlı Kadın şöyle der; “kimse babasız yaşayamaz”. Baba imgesi sanatsal verimlerde özne olarak, oğul’un biricikliğine engeldir. Salt dramatik bir çatışma unsuru olarak değil, bizatihi varlığıyla da gölgesi oğul’un bedenine düşer. Onu perdeler, eksiltir. Oğul babayla yücelir ama sınırlı bir yüceliktir bu. Babaya rağmen ‘olmak’ sancılı bir temsildir.

Babasızlığın, popüler kültürü sürükleyen doğa-üstü (american) kahramanlar üzerinde her zaman daha şık durmasının gerekçeleri bizi bu noktadan toplam bir sonuca götürebilir. Kahramanın ‘super’ namıyla tanınması, sıradan insan’ın doğa-üstü özellikleriyle tebarüz eden bir ‘kurtarıcı’ya evrilmesiyle mümkün olur. Süper kahramanın kişilik inşasının başladığı, geçmişle bağ kurmak ve ailevi ilişkilerini göstermek gibi evreler inandırıcılık açısından oldukça önem arz eder, çünkü hikâyeler insani olanın paranteze alınarak kurgulanmasıyla güçlenir. Böylelikle masal, salonun ortasına iner.

Benimsenir. Özdeşliğin doğması için de gerekli kapı aralanır. Bu tür hamleler, süper kahramanın tüketici (izleyici) tarafından alımlanmasını kolaylaştırıcı etkiler barındırır. Süper ama yetim. Yetim ama dünyayı kurtarmak derdinde. Kalpler böylelikle -haklı ve iyi parantezinde- kahramana ısınır.

Süper kahramanın travması olmaz!

Babasızlığın travmatik bir çocukluğa ihtiyacı vardır. Ama travma ve trajedi ‘super’i zedeler. Süper kahramanın ‘imajı’ kitlelere satılırken, bu kısımlar genelde bilinçaltına gönderilen mesajlar şeklinde iletilirler. Son tahlilde süper kahramanların yüksek dozda travmaları ve duygusal trajedileri olamaz. Hikâyeyi de besleyen geçmişe duyulan bir acı yeterli olur. Bazen de bu acıya yaslanarak ondan güç almak mümkündür. Babasızlık bu denklemde bir trajedi değil, geçmiş ile süper kahraman arasında seyirciyi de işin içine çekecek bir insaniyet (merhamet-sevgi) unsurudur.

Babasızlık bu denklemde bir trajedi değil, geçmiş ile süper kahraman arasında seyirciyi de işin içine çekecek bir insaniyet (merhamet-sevgi) unsurudur.
Babasızlık bu denklemde bir trajedi değil, geçmiş ile süper kahraman arasında seyirciyi de işin içine çekecek bir insaniyet (merhamet-sevgi) unsurudur.

Süperman Kripton’dan yani evinden ayrılırken babasından da ayrılmıştır mesela. Burda duygusal etkileşim devreye girer. Flash’ın babasının hapse girmesi, Örümcek Adam’ın ailesizliği ile Iron Man ve Batman’ın öldürülmüş babası da süper kahramanlık müessesesinin ‘kayıp geçmiş’ imgesiyle kurduğu bağı resmetmektedir. Babasızlık bu noktada genişleyen bir anlam olarak süper kahramanı (ve doğal olarak yolunu ve hikâyesini de) büyüten bir etkiye sahip olur. İzleyici, kahramanın bu yetim-öksüz haline karşı gayri ihtiyari bir merhamet geliştirir.

Merhamet, misyonu destekleyen bir duygudur, şarttır ve tüketiciyi de kuşatır.

Çizgi-roman dünyasından sinema perdesine ulaşan süper kahraman imgesi güçlü baba gölgesinden uzakta ve yalnızdır. Bunu Freudçu bir bakış üzerinden söylemiyorum yalnızca. Tavsiye, frenleme, sahip çıkma, ‘kulağını çekme’ ve öğüt gibi egosunu delecek bir üst yaptırımın/makamın yokluğu -özne açısından- ‘babasızlığın’ anlamını perçinler. Süper kahramanın bu ‘eksikliği’ köksüzlük olarak değil, mücadelesinin ateşleyicisi olarak sunulur zaten, babasızlık hesap vermemek anlamına da gelir. Süper kahramanlar kurtarıcılığa soyunurlarken, ‘tek başına’ ve ‘yalnız otorite’ olmaları sebebiyle hareket alanlarını genişletirler. Babaları yoktur, çünkü otorite paylaşılamaz. Babaları yoktur çünkü seyircinin bağrına yerleşmek için bundan daha iyi ‘konum’ bulunamaz. Babaları yoktur, çünkü imge ikili kırılma yaşarsa odak netleştirilemez.

  • Aslında babasız kalmak hayattaki en zor sınavlardan biridir. Süper kahraman da bu sınavın doğurduğu bir imgedir bir yanıyla.

Sınavın yükünü omuzlayan, geçmişten getirdiği acısıyla insanlığın geleceğini koruyan, gizlediği ikinci kimliğinde vicdanını taşıyan ve insanlıkla dünyayı kurtararak iletişim kuran süper kahramanların babasızlığı, seyircinin ‘tavlanması’ için çekilmiş bir numaraya benzer genelde. Amerikan popüler kültürünü daha yaygın hale getirmek için kullanılan bu mega enstrümanların ideolojik perspektife uygun hale getirilerek dönemin şartlarına göre konumlandırıldıkları da bir sır değil zaten. Erkek/ler dünyasında -rol değişimi/devri anlamında- yetim kalmak ile dünyada yapayalnız kalmak aynı ruh durumuna açılır. İnsan babasının yokluğuna kolayına alışamaz. Süper kahramanların hikâyesi de işte tam burdan başlar.

Babasızlıktan devşirilen mutlak otorite erk’i ile dışardan sağlanan merhamet ve haklılık duygusu, büyük misyonu inşa ederek mutlak ideal’e doğru genişler. American dolayımlı işlere tek boyutlu bakmamak için binlerce sebebiniz var üstelik. Babasızlık da bu dolayımda sıradan bir acı değildir asla. Süper kahramanlara acımayınız!