Bitmeyen çocukluk

Bitmeyen çocukluk.
Bitmeyen çocukluk.

Çocuklar büyümekteydiler. Ama büyüyünce çocuk olmaktan çıkmaktaydılar. Çocukluk olmayınca hiçbir şeyin anlamı kalmıyordu, böyle düşünmekteydiler. Bu sebeple düşündüler taşındılar, ne yapsak ne etsek de büyümesek dediler ve sonunda buldular. Hepsi birden bulmadılar tabii, hepsi birden nasıl bulsun, çocukların ileri gelenleri buldular, onlar diğerlerinden epeyce akıllı oldukları için ileri gelmekteydiler zaten.

 Ama çocukluk fevkalade bir şeydi. Bir kere her şeyi isteyebiliyordu çocuklar, istedikleri olmazsa psikolojik ve duygusal şiddet uygulayabiliyordular çocuklar ve üstelik cezai ehliyetleri de yoktu.
Ama çocukluk fevkalade bir şeydi. Bir kere her şeyi isteyebiliyordu çocuklar, istedikleri olmazsa psikolojik ve duygusal şiddet uygulayabiliyordular çocuklar ve üstelik cezai ehliyetleri de yoktu.

Buldular evet, insanlar doğup yaşayıp ölüyorlardı, yaşayıp kısmı ise yine bebek, çocuk, genç, orta yaşlı, ihtiyar olarak beşe ayrılıyordu. Bunlardan en kısa kısmı bebeklikti, bir sonraki en kısa kısmı ise çocukluktu. Bebeklikte direnmenin bir anlamı yoktu, bebeklerin aklı ermiyordu çünkü. Ama çocukluk fevkalade bir şeydi. Bir kere her şeyi isteyebiliyordu çocuklar, istedikleri olmazsa psikolojik ve duygusal şiddet uygulayabiliyordular çocuklar ve üstelik cezai ehliyetleri de yoktu. Bundan daha büyük bir güç olabilir miydi? Sonrası kötüydü üstelik, çocukluktan bir sonraki aşama gençlikti ki, insanın muhtemelen en çileli ve bununla beraber en arızalı dönemiydi. Orta yaş, gençlik kadar berbat olmasa da, çalışma, kurma, sürdürme gibi saikler nedeniyle bir başka çileydi. İhtiyarlık ise yavaş hareket etmek, yavaş yürümek, pek çok şeyin yasak olması ve ölüme en yakın pencereden hayatı izlemek gibiydi. Çocukluk muhteşemdi gerçekten. Bu yüzden çocukların ileri gelenleri bu meseleye kafayı taktı zaten. Önlerinde, kendilerinden bir iki yaş büyük olan çocuklar, patır patır çocukluktan gençliğe doğru ilerlerken ne yapsak da büyümeyi durdursak, çocuk kalmayı daimi kılsak diye düşündüler. Bu düşünme sonucu çalıştılar. Bu çalışma sonucu da buldular.

 Çocukluktan bir sonraki aşama gençlikti ki, insanın muhtemelen en çileli ve bununla beraber en arızalı dönemiydi.
Çocukluktan bir sonraki aşama gençlikti ki, insanın muhtemelen en çileli ve bununla beraber en arızalı dönemiydi.

Çocuklar bir basın toplantısı düzenlediler ve orada ulusa seslendiler. Çocukluk ömrün en kısa iki evresinden biri, bu kadar kısa olması haksızlık, bu yüzden yeni bir düzenleme getirip çocukluktan gençliğe geçiş yaşını on ikiden yirmi ikiye çıkarılmasını talep ediyoruz dediler. Büyükler çocukların hiçbir istediğini geri çeviremeyecekleri için bu isteği elbette kabul ettiler yoksa çocuklar ağlayabilirdi, dahası reddediliş nedeniyle kötü etkilenebilirdi. Karar alındı ve uygulamaya geçildi.

 Gençliğe geçiş yaşı önce kırk ikiye, bir süre sonra elli ikiye, sonra altmış ikiye, en son da yetmiş ikiye çıkartıldı.
Gençliğe geçiş yaşı önce kırk ikiye, bir süre sonra elli ikiye, sonra altmış ikiye, en son da yetmiş ikiye çıkartıldı.

Çocukluktan gençliğe geçiş eşiği yirmi ikiye çıkarılınca çocuklar bayram yaptılar. Çatapatlı tabanca patlattılar, video oyun partileri verdiler, gazoz içtiler ve zıpladılar. Bir süre böyle mutlu mesut yaşandı ama bir süre sonra yine bir sıkıntı baş gösterdi. Tam yirmi iki yaş civarındaki çocuklar, bir yıl sonra genç olacakları için rahatsızlık duymaya başladılar, çünkü çocukluk çocukça davranmayı ve yaşamayı getiriyordu, insan çocukça davranıp yaşayınca da doğaldır ki bu sınırsız özgürlük alanını terk etmek istemiyordu. Yirmi iki yaş civarı eşiktekiler dediler ki; ne saçma, ben neden siyasetçileri filan tanıyayım, ben neden dünyayı gezemiyorum, neden çalışmak zorunda kalayım durup dururken, neden bütün gün denize giremiyorum, neden pleysiteyşin657 bu kadar pahalı, benim neden ayfon746’ım yok filan. Yetişkinler baktılar ki olacak gibi değil, çocukluktan gençliğe geçiş yaşını otuz ikiye çıkarma kararı aldılar. Bu karar da çocuklar tarafından bayram gibi karşılandı. Sonra işler iyice saçma sapan bir hal aldı. Bu şekilde bir süre daha geçtikten sonra çocuklar aynı şeyleri başka şekillerde dile getirdiler ve yetişkinler iyice kafayı çizdiklerinden çocukların talebine yine cevap verdiler ve çocukluktan gençliğe geçiş yaşı önce kırk ikiye, bir süre sonra elli ikiye, sonra altmış ikiye, en son da yetmiş ikiye çıkartıldı. Sonra baktılar ki çocuklar, (evet çocuklar, çünkü artık yetişkin kalmamıştı) doğuyorlar, bebek oluyorlar, sonra çocuk oluyorlar, sonra tam yetişkin olmak üzereyken ölüyorlar. E iyi böyle, ne güzel dediler. Ne desinler. Çocuktular sonuçta.