Bugün hangi yalan daha güzel: edebiyatın gerçekle kurduğu mesafe

İnsanın yalan hâli.
İnsanın yalan hâli.

Gündelik hayatın rutininde yalan da gerçek de şiddetini yitiriyor. Yalan ile karşılaştığımızda bunu Tanrı’nın verdiği biçimi -hakikati- bozma teşebbüsü olarak görüp dehşete kapılmıyoruz. Bu rutinin dışına çıktığımız aşırılıklar -yoksulluk, ölüm, aşk, savaş- olmayınca gerçeği fark edemiyoruz. Gerçeğin de yalanın da koftiden olduğu bir hayat yaşıyoruz.

Yalan söylemek neden haz verir? Augustinus sırf yalan söylemenin hazzı için söylenen yalandan bahseder. Bir zor durumdan kurtulmak ya da birine zarar vermek için değil, amacı kendi olan bir yalan. Bu tarz yalan ile edebi eser arasında bir benzerlik var. İkisinin de amacı yeni bir gerçeklik inşa etme irademizi seyretmenin verdiği hazza ulaşmaktır. Edebi eserin benzediği bir yalan biçimi de başkalarını memnun etmek için söylenen yalanlardır. Yazar okuyucuda kendi büyüklüğünü seyretmek ister. Büyüklük yalanına -çünkü kendi büyüklüğünü seyretme arzusu doğduğunda büyüklük oradan uzaklaşmaya başlamış demektir- inanacağı tek yer ise bu büyüklüğü fark eden okuyucunun yüzündeki memnuniyettir. Yazar kendi büyüklüğünden emin olmak için okuyucuyu memnun etmek zorundadır.

Sanat bir tasarım olmasıyla, içinde barındırdığı oyunbazlıkla, öznellikle yalandan uzak değildir. Bir eser, yalana en çok estetize edilmiş bir politikaya dönüştüğünde yaklaşır. Propagandaya niyetlendiği yerdir burası. Propaganda amacı güden sanat tarihte faşizm, Nazizm, komünizm görünümündeyken kolay fark ediliyordu. Bugün sözgelimi feminist propaganda sahteliğini daha becerikli bir şekilde gizleyebiliyor.

Şakaya maruz kalmak bize neden rahatsızlık verir? Şakayla bir yalanın içine çekiliriz. Fakat yine yalanın içine çekildiğimiz edebi eser karşısında benzer bir rahatsızlığı duymuyoruz. Aradaki ayrım edebi eser karşısında bir seyirci iken şakada yalan içinde fail oluşumuzdur. Eser karşısında yalandan zarar görmeyeceğimiz ama ona şahit olmaktan da mahrum kalmayacağımız bir mesafedeyizdir. Şakanın içinde olmayı değil, şakayı seyrederek eğlenmeyi tercih ederiz. Edebi eserle aramızdaki mesafeyi şakada da yeğleriz.

“Valla ne söylesem yalan olur” ifadesi doğruyu da yalanı da söylemek istememenin ifadesidir. Buradan sonrası sessizliktir. Edebiyat ise sanatçıya hakikati de yalanı da söylemeden konuşma, bir şeyler anlatma fırsatı sunar. Kurmaca yazarı ne söylese hakikattir ne söylese yalandır.

Gerçeği ve doğruyu yakalamanın edebiyatta içtenlikle mümkün olduğunu düşünürüz. “İç”in gerçekle arasında bir deri vardır, beden gibi dış dünyadan o deriyle ayrılır. Gerçeği bu derinin arkasında arayamayız. “İç”ten olan bir yalandır, ama aldatmaz. İçten gelebilecek en doğru şey, doğrunun içten başlamadığıdır.

Yalana itiraz etmek mi daha onurludur gerçeğe itiraz etmek mi? İkisi de kıymetlidir elbette. Ama ben yalanı küçümseyip gerçeğe itiraz etmeyi arzu ederdim. İnsanı saran, boğan, sarmalayan gerçeğe.

Bir çocuk hiçbir menfaatine hizmet etmeyen bir yalan söyler ve biraz sonra “yalan söyledim, yalan söyledim” diye yalanını ebeveynine gülerek itiraf eder. Bu kahkaha ile karşıdakini kandırabilme yetisini kutluyordur. Gerçeğin yerini alabilecek bir gerçek üretebilen zekâsının ve karşısındakinin bu zekânın gerisinde kaldığının farkındadır. Yaratma hazzı da aynı kibri taşır. Hepimiz yazarın zihnindeki koca evren karşısında küçücüğüzdür. Yazar bu bilinçle eserini kurar ve kitabını yayımlayarak yalanını itiraf eder.

Edebi eser yazarın kendi üzerine ya da kendinden yola çıkarak diğerine konuşmasını içerir. Kendi hakkında konuşan gerçekliği kendinden başlatmasından dolayı işin en başında yanılgı içerisindedir.

Yazarın eserini üretirken yaşadığı sarsıntılar mı daha gerçektir, okuma esnasında okurun sarsıntıları mı? Yazar nerede gerçeğin nerede yalanın sınırlarında olduğunu bilir eserini üretirken. Onun sarsıntısı eserin bütününden değil, yalnız kendisinin tamamıyla bilebileceği, eserinin gerçeğe temas eden kısmındandır. Okur ise okuma eyleminin tabiatı gereği elinde tuttuğu yalanı bütünüyle gerçek olarak kabul eder. Bütün bir gerçek parçalı bir gerçekten daha sarsıcı olacaktır.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.