Bugün yalan haberler toplumsal fay hatlarını nasıl kırıyor

Arşiv
Arşiv

Zor zamanlardan geçiyoruz. Geçtiğimiz bu zor zamanların suyu onlarca yıldır bulanık. Bu bulanıklık içerisinde temiz olana ulaşmaya, sağlıklı olandan içip ayakta kalmaya çalışıyoruz. Yolumuzu görmek için başımızı kaldırıp ufka baktığımızda, kirli bir havanın oluşturduğu toz bulutu içerisinde bırakalım ufku görmeyi, bir metre önümüzü bile net seçemiyoruz. Hayatın suyunu bulandıran her şey, gerçeğin havasını da bozuyor ve içtiğimiz su, soluduğumuz hava bir süre sonra bizleri hastalıklı insanlar haline getiriyor. Günün sonunda karşımızda, kurduğu cümlelerin değil akılda kalan algıların güç kazandığına inanan insanların sözlerinin açtığı derin çatlaklardan bir yol bulmaya uğraşıyoruz. Yolumuz uzun ve çetin ve her yer yalanların dikenli telleri, mayınlarıyla dolu.

Gerçeğin kırılan fay hatlarında hayatta kalmak

Yeni medya ağları, kurduğu etkileşimli medya sayesinde, demokratik, hesap verilebilir, şeffaf bir yapı inşa ettiği iddiasıyla meşruiyet kazandı. Çünkü artık, tek merkezin kontrolünün dışına çıkan içerik üretimi sayesinde, merkezdeki güçlerin ya da kurumların açıklamaları yerine, sahada, sokakta olan, olayın bizzat tanığı olan “sıradan insanların” da şahitliklerine ulaşabilecektik. İçerik üretimi için uzun yıllar eğitim almış, ciddi ekipmana sahip “elitler” yerine artık herkesin bir şeyler söyleme söz hakkı vardı. Bu sayede kamuoyunu etkileyecek ve yönlendirecek merkezi yapılar yerini, kamuoyu oluşturabilecek ve görünmeyeni görüp, söylenmeyeni söyleyecek araçları da sisteme entegre edebilecektik.

Ancak idealler kâğıt üzerinde durduğu gibi durmuyor. Hayatın kılcallarına sızan her ideal, bir süre sonra inşa edilen yeni gerçeklik karşısında geriye düşüp, kendisini sorgulanır bir halde buluyor. Çok sesli, demokratik bir yapı olarak idealleşen yeni medya, bir süre sonra gerçeğin fay hatlarını kırıp, büyük toplumsal yıkımlar yaratacak yalanın gücünün açığa çıktığı, yalanın toplumların kaderlerini etkilediği yeni bir olgu yaratarak, toplumsal, iktisadi, siyasi ve hayati fay hatlarının yıkıldığı, zihinlerin tarumar olduğu bir enkaz sahasını karşımıza çıkartıyor.

Adlandırmaları farklı olsa da görünümleri hep aynı olan yalanın egemenliği ve sosyal ağlar üzerinden dezenformasyonla toplumların zihin sınırlarının bozulması meselesi, ülkemizde sürekli olarak karşımıza çıkan bir durum. Türkiye 2018’de Oxford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, son bir hafta içinde yalan haberle karşılaşma oranında %49 gibi bir oranla birinci sırada gözüküyor. Aradan geçen yıllar sıralamada bir iki derece değişiklik gösterse de aslında durumun değişmediğini de bizlere gösteriyor. Yalan haberin en yaygın olduğu ve bireylerin kitlesel olarak yalan haberlere inandığı bir ülke olarak gerçeğin sürekli kırılan fayları içerisinde hayatta kalmaya çalışıyoruz.

Yalan haber her ne kadar önemsiz bir durum gibi düşünülse ya da yalanın karşısında doğrunun bir şekilde egemen geleceğine inanılsa da yalanın yıkım hızı karşısında doğrunun inşası geç kaldığı için uzun yıllar yalanın yıkıntıları arasında yağma ve talan yapmak isteyenler işlerini görüp kenara çekiliyor. Bugün, dünyada toplumsal olaylar karşısında ortaya atılan yalan haberler kitleleri daha sinirli bir kalabalık haline getirip, ülkelerin seçim sonuçlarının manipüle edilmesine sebep olabiliyor. Yine şirketler üzerinden ortaya atılan yalan haberler ülke ekonomilerine zarar verip, belli bir grubun zengin olmasına sebep olabiliyor. Yapılan her yeni araştırma, ülkelerin yalan haberler karşısında zor günler yaşadığı ve toplumun algılarının yönlenmesinde yalan haberlerin hep üst sıralarda yer aldığını bize gösteriyor.

Yankı Odalarından Sızan İnanışlar

Yalanın bu kadar sık yayılmasının sebebi, ileri medeniyet ürünü olarak öne çıkarılan teknoloji ve onun gölgesinde gelişen yeni medyada, bizlerin ilkel güdülerle hareket edip, kabile hayatını bu yeni dünyada kurmaya devam etmemiz. Hemen hiçbir yeni medya kullanıcısı bir takip listesi ya da sosyal ağ çevresi oluştururken farklılıklardan kurulu bir dünya kurmuyor kendisine. Aksine, kendisine ve kendi görüşlerine en yakın gördüğü insanları takip etme davranışı göstererek aslında kendisine, güvenlikli, konforlu ve kendi cümlelerinden başkasını duymadığı bir evren inşa ediyor.

İnşa edilen bu kabile hayatları, herkesin bir arada olduğu bir ağ içerisinde gerçekleştiği için bir süre sonra salgın hastalık gibi, temas ettiği her zihnin cümlelerine bulaşıyor ve bir süre sonra, insanların kendi yankı odalarında inşa ettiği yalanlar, bir boşluk bularak diğer yankı odalarına sızıyor. Bunun neticesi olarak bir süre sonra ortada tek bir yalan ve o yalanı bir şekilde büyüten kitlelerle karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü yalanı yalanlamak yeni bir gerçeklik inşa etmediği gibi, aslında yalanın gücünü, boyutunu ve enerjisini büyütmekten başka bir şey yapmıyor.

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan büyük felaketin ardından gördüklerimiz de tamamen bu durumun bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Depremin ilk günü barajlarda kontroller yapıldığı gerçeği bir süre sonra bazı sosyal ağlarda birkaç barajda çatlak olduğu haberiyle bozulmaya başlıyor. Bir süre sonra bu bozulma, yeni bir grubun elinde bölgesel olarak belli barajlarda ciddi hasarlar olduğu anlatısına evriliyor. Sonra bir anda, ansızın, zihinlerde rutin bir kontrol olan barajların kontrolü gerçeği, koca bir şehri yutacak devasa bir su kütlesinin şehre indiği yalanına evriliyor. Koca bir şehir, yankı odalarından bulaşıcı bir hastalık gibi sızan, koca bir şehirde yeni ölümlere ve kaosa yol açan yalanın pençesinde bir kere daha büyük acılar yaşıyor.

Gerçeğin Kolonlarını Güçlendirmek

Yalan, manipülasyon, dezenformasyon insanın olduğu her zamanda güçlü bir varlık göstermiş ve göstermeye de devam edecektir. Burada yapmak gereken, toplumsal fay hatlarını kıracak, kaos çıkartacak ve günün sonunda bir anda ortadan kaybolup, geride bıraktığı enkazlara gülerek bakacak olan yalana karşı toplumsal bir bilinç ve bir anlamıyla, toplumun kolonlarını sağlamlaştırmaktır.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde teyit sistemleri ortaya çıksa ve büyük etki gücüne sahip yalanların mahiyetini ortaya çıkartacak sistemler geliştirmiş olsa da teyit sistemleri anlık ve yıkıcı gücü etkileyecek sağlamlığa sahip değillerdir. Burada yapmak gereken, en temelde topluma yalan haberin yayılışını, özelliklerini, yapısını öğretmek, insanların gördüğü anda yalanı tanıyacağı bir toplumsal bilinç kazandırmaktır.

Bunun yanında geleneksel medyaya duyulan güvensizliğin arkasındaki nedenlere yakından bakmak, bir haberin neden hemen verilmediği, nasıl bir süreçten geçtiğini, bu geçilen sürecin bir ayak oyunu değil, aksine, yeni medyada hızın kutsallaştırılarak göz ardı ettirdiklerini göstermek, zor zamanlarda aşırı reaktif hareket etmenin, az bir fayda büyük bir zarara yol açtığının bilincini oluşturmak gerekmektedir. Bu yapılmadığı taktirde, yalanın yıkıcılığını görmelerine rağmen insanların yalana sarılmaya devam etmesi ve bu yalan üzerinden hala yıkıcı etkileri olacak olguları yaratması kaçınılmaz bir gerçekliktir.

Depremle birlikte şahit olduğumuz yıkım sadece binalarda değil, artık zihinlerde de oluşmuş, toplumun güvenilir yapılarına olan inanç azalmış ve sınanmamış yeni güvenli limanlara kaçış başlamıştır. Bu durumsa, orta vadede, depremin yaralarının sarılmasından daha zor bir yara olarak karşımızda duracak ve sürekli enfeksiyon kaparak toplumsal hastalıklara zemin hazırlayacaktır.

Doğru olanın hemen ve şimdi gerçeğinde ilerlemeyeceği, hızlı reaksiyonun bazı yerlerde daha büyük yıkımlara yol açabileceği, toplumsal kamplaşmanın günün sonunda kimseye güvenli bir alan bırakmayacağı gerçeği bir şekilde zihinlere yerleştirilmelidir. Aksi taktirde, güvenli binalarda güvensiz hayatlar yaşamak olağan bir durum olarak hayatımıza yerleşecektir.

  • Yalanın bu kadar sık yayılmasının sebebi, ileri medeniyet ürünü olarak öne çıkarılan teknoloji ve onun gölgesinde gelişen yeni medyada, bizlerin ilkel güdülerle hareket edip, kabile hayatını bu yeni dünyada kurmaya devam etmemiz.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.