Çölde bir çiçek Kral Faysal

Faysal bin Abdülaziz el-Suud
Faysal bin Abdülaziz el-Suud

Kral Faysal suikastı sonrasında "ABD'ye rağmen" Kudüs hakkında bir karar almak ise en son Kral Faysal'ın kurmaya cesaret edebildiği bir hayal olarak kaldı. Ve Kudüs de Faysal'ın yanağından silinmemiş bir damla yaş olarak...

1

Suudi Arabistan'ın üçüncü kralı; derdi, serzenişi ve onurlu çağrısıyla samimi birisi: Kral Faysal. Allahualem, yaşasaydı Trump'la kılıç tokuşturmayacaktı, yaşasaydı güzelim Hicaz'ın bağrını akbabaların deşmesine izin vermeyecekti, yaşasaydı "Hamd olsun ki Amerika ile birlikte dünyayı yönetiyoruz" diyen Sudeysi gibi bir nasipsiz imam sıfatıyla giremeyecekti belki Mescid-i Haram'a, yaşasaydı Prens Selman gibi bir caninin cinayetleriyle gündeme gelmeyecekti ülkesi... Üzücü olan Faysal adlı bir faninin bu dünyadan göçüşü değil sadece, mübarek beldede Faysal'ın ölümüyle Faysal'ın ölümünden çok daha büyük bir kara haberin bugüne değin süren yaslı, kasvetli atmosferi elbette.

  • 2
  • Kral Faysal o meşhur Kudüs konuşmasında ettiği "Rabbime el açıyorum: Eğer bana mukaddes beldemizin (Kudüs'ün) uğrunda cihat etmeyi ve onun hürriyetini görmeyi nasip etmeyecekse bir an daha yaşamama müsaade etmesin." duasının işaret ettiği gelecekten, samimiyetten ve kudretten korkanlar tarafından katledilmişti 25 Mart 1975'te. Riyad'daki sarayında kendi adını taşıyan yeğeni Faysal bin Musâid tarafından yakın mesafeden vurularak öldürüldü. Oysa babası Kral Abdülaziz ABD ile o meşhur 1945 tarihli işbirliği anlaşmasını yaparken işbirliği için ABD'yi seçme nedeni olarak ABD'nin uzak oluşunu göstermişti. Amerika okyanus ötesiydi sonuçta. Fakat aslında "sarayında, yakın mesafeden" bir kralı "öz be öz yeğenine" vurdurtacak kadar da yanı başında...

3

Onun katledilişine doğru giden meseleleri baştan almak gerekirse, Faysal'ın babası ve Suudi Arabistan'ın kurucu kralı Abdülaziz' in 14 Şubat 1945'te ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt'le yaptığı görüşmeyle iki devlet arasındaki bugüne değin uzanan ortaklık başlamıştı. Ortaklığın belli şartları vardı elbette. Kral Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasına müsaade edilmemesini istedi ABD Başkanı'ndan, Başkan da Kral'a petrolü uluslararası meselelerde bir silah olarak kullanmamayı teklif etmişti.

  • 4
  • Uzun süre 1945 işbirliğinin şartlarına uydu Suudi Arabistan. Ta ki Faysal bin Abdülaziz tahta geçene kadar. 1964'te kardeşi Suudî'nin tahttan azledilmesiyle krallığı devralan Faysal, her anlamda ABD'ye bağlı bir ülkenin yönetimine geçiyordu. Yalnız kendisinden önce ve sonra gelenlerden bir farkı vardı onun: O, meselelere Müslümanca yaklaşıp öyle aksiyon alıyordu. Dindar bir adamdı ve kutsalının sınırında gezinilmesinden dahi hoşlanmıyordu. Onun dünyaya meydan okumasına sebep olacak, ABD'yi ve dünyayı bugüne kadar görülmüş en büyük petrol krizine sokacak gelişmeler ise 1973'teki Arap İsrail Savaşı (Yom Kipur) sırasında gerçekleşti.

5

1967'deki Altın Gün yenilgisinin intikamını almak kaybedilen toprakları geri almak için 1973 yılında Mısır öncülüğündeki Birleşik Arap kuvvetleri İsrail'e saldırdığında, Kral Faysal tüm desteğiyle Mısır'ın arkasında durdu. Mısır'ın eski devlet başkanı Abdunnâsır'ın yerine gelen Enver Sedat'ın İsrail'e düşmanlık konusunda kendisiyle aynı hassasiyetleri paylaştığını düşünüyordu; bu konuda her ne kadar yanılsa da o, Müslümanlar olarak İsrail'i Orta Doğu'dan kovacak kudrette olduklarına inanıyordu.

  • 6
  • Ancak ABD'nin savaşa İsrail'e destek vererek müdahalesi ve Arap ordularının ateşkese mecbur kalması, Faysal'ın dünya tarihine geçecek ambargo kararıyla karşılık buldu. Petrol ihracatı yapan Arap ülkeleri Faysal öncülüğünde başta ABD olmak üzere Batı'ya ambargo başlattı. 1945'de yapılan ABD –Suudi Arabistan anlaşması ilk kez hem de böyle sert bir şekilde bozuluyordu. Bu ambargo büyük bir küresel krize yol açtı, borsalar çöktü ve Faysal kendi şahsında Müslümanların sahip olduğu gücü tüm dünyaya ispat ediyordu.

7

Bu mert ve onurlu duruşunu hayatıyla ödemişti Faysal. ABD'den yakın zamanda gelen öz yeğeni tarafından kendi sarayında vurularak. Ve ödediği bedel geride kalan Suud hanedanına öylesine büyük bir korku verdi ki canlarından ve makamlarından olmamak adına her bedeli ödemeye hazır hâlde bekleyen birer kuklaya dönüştüler. Kral Faysal suikastı sonrasında "ABD'ye rağmen" Kudüs hakkında bir karar almak ise en son Kral Faysal'ın kurmaya cesaret edebildiği bir hayal olarak kaldı. Ve Kudüs de Faysal'ın yanağından silinmemiş bir damla yaş olarak...