Dağılmışlar için bir sözlük IX

Bir azabın etrafında kümeleşen kibirliler gördük. Onlardan kaçtık. Uzaklaştık.
Bir azabın etrafında kümeleşen kibirliler gördük. Onlardan kaçtık. Uzaklaştık.

Bütün hislerle, bütün incinmişliklerle sana doğru uzattık ellerimizi. Kalpten kalbe gezdik, düşenle düştük, kaderine razı olanların kaderine razı olmadık, kibirden soyunduk, bir bütün olup birleşip döndük. Tüm bedeninle döndüğünde, her zerrenle baktığında her zerremizle karşında olmak için.

Acı İs. Masallarda, görünmeyecek ve tanınmayacak şekilde saklanmış öz.

Geyik mi vahşidir, açlığımız mı sevgilimiz. Burun deliklerini bir açıp bir kapayan, göğsü korku ile inip kalkan geyik midir var olma arzumuz mudur? Dalların arasına saklanan, bir görünüp bir kaybolan, bakışlarını sudan geçirip, bacaklarını topraktan eleyen geyik midir hırsımız mıdır? Karnımız tok, heybemiz dolu olduğu hâlde bizi avın peşine düşüren his nedir? Aşk da bir geyik gibi meşrepler arasında döner dururmuş. Kimi ona ok olurmuş, kimi kurşun, kimi kahkaha olurmuş kimi ağıt. Aç olan peşine düşermiş, tok olan pusu kurarmış, hırslı olan yakalamak istermiş, arzusuna yenilen boğmaya kalkarmış. Av ile avcı bir bakışın içinde yer değiştirir dururmuş böylece. Bu teşbihler, bu misaller bizi ehlileştirir mi?

Anahtar İs. Bittiği yer, başladığı yerden daha fazla anılan. Yol. His.

Kelimeler. Meyveli ağacın. Kuş sürüsünün. Sığırcıkların etrafında. Dağılmışlar için. Büyür bulutlara doğru. Yanlara doğru çarpa çarpa. Kuşlarla, taylarla ve otlarla büyür. Balıklarla. Bir su birikintisi gibi dağılıp kuruyarak büyür. Dağılmışlar için. Yelesi hafif ve pençesi ağır aslanlarla. Yumuşaklık bilmez barbarlarla. Nice yazlarla ve nice kışlarla. Geçip gider. Kelimeler. Dağılmışlar için. Dağılma. Dağ demirden kaçar. Demir ateşten. Ateş sudan. Su rüzgârdan. Sağ el sol elden kaçar. Dağılmışlar için. Kılıç kınından, karabasan göğüsten kalkar. Dağ ve ormanla adım atar. Kelimeler. Bebeğin bedenine merhamet eder. Ergenin varlığına. Yetişkinin fikrine. Kendi güçsüzlüğüne merhamet eder. Kelimeler. Dağılmışlar için. Bazı ölçü birimleri var. Litre, gram ve ölüm. Dağılmışlar için. Sevgilimiz. Biz bu değiliz. Bu değiliz. Bu değiliz. İşte bunlardır dediğin kim varsa onlarla. Geri dön. Bir bakış lütfet. Bir işaret. Bir kelime. Belki kelimeler. Dağılmışlar için.

Emek İs. Uzaklarda aranılan yurt, vatan.

Yokuşta tekbir, inişte tesbih demişler. Adımlarını takip edenler sana dair bir sırrı böyle özetlemişler, sevgilimiz. Biz de aldık göğsümüze bastırdık bu âdeti. Bir tepeye çıktık tekbir getirdik, yücenin yücesi var dedik, inerken tesbih ettik, her nerede olursak olalım onun ismi yanımızdadır dedik. İniş ve çıkış, tepe ve yol. Hayli yürüdük. Sonra inişler ve çıkışlar çoğaldı. Kariyerden, maldan, mülkten tepeler oluştu. Aşağıda kalan her şey, küçüldü, nokta hâline geldi, kayboldu. Yukarıda olan her şey küçüldü nokta hâline geldi kayboldu. Eyvah dedik, biz olmaya çalışırken yok mu olacağız. Koştuk en bilge olanımızın yanına vardık, anlatmaya başladı. Yukarıdan aşağıya atılan ekmek de giysi de değerini kaybeder, yok olur, dedi, ekmeği atan da ekmeği alan da yok olur. Muhtaca kendi yediğinizden ve kendi giydiğinizden vermelisiniz. Bu da ya aşağıya inmekle yahut onları yanınıza çıkarmanızla mümkündür. Böylece meselenin kelimelerle inmek ve çıkmak olmadığını anladık, asıl mesele yokuşu ve inişi düzleyecek, iki ucu bir araya getirecek kelimelere tutunmaktı.

Koza İs. Gördüğü ve görebileceği her şeyin üzerine kapanan ses.

Bir azabın etrafında kümeleşen kibirliler gördük. Onlardan kaçtık. Uzaklaştık. İstenmemiş bir kız çocuğu, dışlanmış bir komşu, reddedilmiş bir âşık, terk edilmiş bir bebek gibi çaresizliği gözlerine hapsedilmiş kim varsa o olduk, oturduk yan yana. Son kez bakanlar, dönüp dönüp bakanlar, hiç bakamayanlar gibi. Yedi yıl yedi çeşmede kırklananlar, şehrin her hamamında yunup da ağarmayanlar gibi. Bir ima ile un ufak olmuşlar, iskelede kıyıda ağlayanlar, derdini sorsam diye kıvrananlar, derdimi sormadı diye kıvrananlar gibi. Eşini çocuğu bilen kadınlar, babasını çocuğu bilen kadınlar, her çocuğu çocuğu bilen, her komşuyu çocuğu bilen, herkese bu kadar analık edip de bir kendini doğurmasına müsaade edilmeyen kadınlar gibi. Gölgesi yere düşmeyecek kadar tedirgin yürüyen babalar gibi. Bütün hislerle, bütün incinmişliklerle sana doğru uzattık ellerimizi. Kalpten kalbe gezdik, düşenle düştük, kaderine razı olanların kaderine razı olmadık, kibirden soyunduk, bir bütün olup birleşip döndük. Tüm bedeninle döndüğünde, her zerrenle baktığında her zerremizle karşında olmak için.