Darbeye ve afetlere hazır mıyız?

15 Temmuz
15 Temmuz

Sıradan insanların bu işlerin eğitimini almadanve organize olmadan nasıl büyük birdestan yazdığını gördük. Allah’ın yardımı bizimleydi.Ancak daha büyük kalkışmalarda,işgal ve darbelerde neler yapabileceğimizigözden geçirmekte fayda var. Elektriğin veinternetin kesildiği durumlarda nasıl haberleşeceğimizidüşünmemiz gerekiyor.

Afet durumlarında olayın merkezinden uzakta olmanın faydası büyüktür. Olayı yaşayanların organize olması, tutarlı davranması, olayın şokunu atlatması uzun sürer.

Bölgeye dışarıdan intikal eden ve afeti yaşamamış kimseler önce koordinasyon merkezi kurar ve yapılacak işlerin öncelik sırası tespit edilir. Bu sebeple acil yardım ve arama-kurtarma ekipleri ülkenin farklı yerlerine ve şehrin uzağına konuşlanır. Ancak gördük ki darbe durumunda tam tersi geçerli. Olaya yakın olmak ve merkezinde bulunmak, ortaya çıkan sıkıntıya en erken şekilde karşı çıkmak ve müdahale etmek, darbenin önlenebilmesi için hayati öneme sahip.

15 Temmuz günü darbeden haberdar olduğumda evdeydim. Merkeze uzakta oturduğum için beni aracıyla alacak arkadaşı beklemeye başladım. Fotoğraf makinem ve bataryası hazırdı. Tablet ve telefonu şarj etmek için taşınabilir bataryayı çantama yerleştirdim.

Daha büyük kalkışmalarda, işgal ve darbelerde neler yapabileceğimizi gözden geçirmekte fayda var. Elektriğin ve internetin kesildiği durumlarda nasıl haberleşeceğimizi düşünmemiz gerekiyor.

Yaralanmalara müdahale edebilmek maksadıyla küçük bir bıçak ve pamuklu bir kıyafeti yedeğime aldım. Olayların uzun süreceğini düşünerek bir miktar kuru yiyecek ve meyve hazırladım. Bu kadar rasyonel davranmamın sebebi işimi iyi yapmak arzusuydu. Yaşananları kaydetmek ve insanlara ulaştırmak ilk hedefimdi. Yaralılara müdahale edebilmek için ilkyardım eğitimimi hızlıca hatırlamaya çalıştım. Benim de yaralanacağım veya ölebileceğim aklıma en son geldi; abdest aldım. O sırada Alpaslan aradı. Çengelköy’de durumun çok kötü olduğundan, internete bağlanamadığından, yardım gelmediğinden, kimsenin haberinin olmadığından bahsetti. Babasını engelleyemediğini, başına bir şey gelebileceğini anlattı. O dakikalarda Çengelköy’de teröristler yolda yürüyen ve itaat etmeyen insanları vuruyordu. Alpaslan’ın babası Mustafa Cambaz’ın şehit olduğunu ancak ertesi gün öğrenebildik. Üstelik sevgili ağabeyimiz Halil Kantarcı da aynı bölgede şehit olmuştu.

Yola çıktığımızda nereye gidebileceğimizi düşündük. Havalimanı yolunda araç yoğunluğu vardı. Haritadan yolları kontrol ettikten sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gitmeye karar verdik. Haritada bazı yerlerde küçük yoğunluklar görülüyordu, kaza olabileceğini düşündük. O noktaya vardığımızda ise, bunların halk tarafından ele geçirilmiş tanklar olduğunu gördük. Topkapı’ya rahatça ulaştık. Yol iş makineleri ve tırlarla kapatılmıştı. Her yer rastgele bırakılmış araç ve insanlarla doluydu.

 Araçlar birbirine girmiş, askeri araçlar tahrip edilmiş, camlar kırılmış, asfalt mazotla parlamıştı.
Araçlar birbirine girmiş, askeri araçlar tahrip edilmiş, camlar kırılmış, asfalt mazotla parlamıştı.

Emniyet binasına vardığımızda kalabalık daha da artmış, giriş kapısında arbede yaşanmaktaydı. Görünüşe göre ilk tehlike atlatılmış, asker kıyafetli teröristler yakalanmıştı. Uçaklar tepemizden gürültüyle uçuyor, her geçişlerinde Emniyet binasından silah sesleri geliyordu. Megafondan yükselen ses silah seslerinin kendilerinden geldiğini, uçaklara taciz ateşi açtıklarını bildiriyor, halka burada bekledikleri için teşekkür ediyordu.

Vakit kaybetmeden İBB’ye doğru yola çıktık. Twitter’dan aldığımız haberlere göre orada çatışma devam ediyordu. Ancak ulaştığımızda çatışma yeni sonlanmış ve teröristler teslim alınmıştı. Araçlar birbirine girmiş, askeri araçlar tahrip edilmiş, camlar kırılmış, asfalt mazotla parlamıştı. Bir kere daha çatışmanın içine girmek ve o anları kaydetmek şansını kaçırmıştım. O günden sonra sürekli makinemi çantamda taşıdım ve merkezi yerlerde konakladım. İkinci bir kalkışma yaşanmadı ve ben de geceleri halkı fotoğrafladım.

  • Olayın üzerinden bir hafta geçtikten sonra olan biten daha da netleşmeye başladı. Sıradan insanların bu işlerin eğitimini almadan ve organize olmadan nasıl büyük bir destan yazdığını gördük. Allah’ın yardımı bizimleydi.

Ancak daha büyük kalkışmalarda, işgal ve darbelerde neler yapabileceğimizi gözden geçirmekte fayda var. Elektriğin ve internetin kesildiği durumlarda nasıl haberleşeceğimizi düşünmemiz gerekiyor. Camilerin megafonlarını çalıştırabilecek güç kaynaklarını hazır bulundurmaları, sivillerin telsiz ehliyetine sahip olması ve amatör telsiz istasyonlarının kurulması, ilk müdahale ve ilk yardım eğitimlerinin alınması, koordinasyon noktalarının tespit edilmesi ve benzeri muhaberat ve ilk müdahale yöntemlerini bilmek daha güçlü saldırıları zayıflatmak ve etkisiz hale getirmek için faydalı olacaktır.

İlgilenenler için WiFi ve Bluetooth aracılığı ile belli mesafedeki telefonların iletişime geçebilmelerini sağlayan ve telefonları istasyon olarak kullanıp atlayarak ilerleyen iletişim uygulamaları da var. Bir şekilde hatta kalmamız ve halkı haberdar etmemiz lazım. Nihayetinde hepimiz gördük ki bu toprakların en büyük gücü halktır. Üstelik bu hazırlıklar deprem gibi afet durumlarında da işe yarayacaktır.